Serteller’de hayatlarının hemen her döneminde muhalif olmuş, mevki, makam gibi vaatlere de hapis tehditlerine de aldırmadan doğruları söylemekten caymamış bir ailenin öyküsünü anlatıyor Korhan Atay. Sabiha ve Zekeriya Sertel, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış döneminden başlayıp 1950’li yıllara dek çok okunan, çok tartışılan ve tabii çok kızılan gazete ve dergiler yayımlamışlar. İkinci kızları Yıldız da onlara katılınca her zaman muhalif aile tamamlanmış.
Serteller’in
yaşam öyküsünü okumak ülkemizde bitmek bilmeyen demokrasi ve yayınlama
özgürlüğü mücadelesini okumak aynı zamanda. İttihat Terakki Dönemi’nden
başlayan öyküleri, İşgal İstanbul’undan Milli Mücadele’ye verilen destek,
cumhuriyetin kuruluş günlerinde Ankara’da, Milli Şef, tek parti yönetiminde ve
çok partili düzenin kuruluşunda İstanbul’da yaşananları okuyarak 1950’ye dek
varıyor. 50 sonrası Serteller’in yurtdışındaki sürgün yaşamı ise başka bir
muhalefet öyküsü.
Korhan
Atay Serteller’i Tan Gazetesi’nin basılıp yıkılması olayı ile başlıyor
anlatmaya. Öğrenci gençliğin tahrik edilip başta Tan olmak üzere muhalif gazete
ve yayınlara yönlendirilmesi, baskınlara göz yumulması, müdahale edilmemesi, baskıncıların
yakalanmaması başlı başına bir araştırma ve kitap konusu. Korhan Atay, bu
baskını oluşturan ortamı, nazizm ve demokrasi yanlılarının saflaşmasını ve
bunun sonucunda gelinen yeri ayrıntılı olarak inceliyor.
Sıfırdan
kurdukları gazetelerini, bütün mal varlıklarını yitirdikten sonra, bir de
özgürlüklerini kaybedebileceklerini, hapis edilme tehlikesinin yanında can
güvenliklerinin de kalmadığını anlayan Serteller çareyi yanlarına sadece birer
bavul alıp yurtdışına çıkmakta bulacaktır.
Korhan
Atay, Serteller’in yurtdışına çıkışlarına kadar geçen süreyi anlatarak devam
ediyor kitabına. Osmanlının Avrupası diye nitelenen Selanik’te başlıyor Sabiha
ve Zekeriya Sertel’in öyküleri. Zekeriya 1890, Sabiha 1895 yılında Selânik’te
doğmuş. Zekeriya, tam da İttihat Terakki’nin kurulduğu günlerde gazeteciliğe
başlıyor. Yunus Nadi’yle ve yakın arkadaşı, hemen her yayın projesinin ortağı Nebizade
Hamdi’yle de o günlerde dost olacaktır. Ağa çocuğu Mehmet Zekeriya’nın Mevlevi
Dervişi Dönme dedenin torunu Sabiha Derviş’le yolları Sabiha’nın Zekeriya’nın
yayınladığı Felsefe Dergisi’ne yazı getirmesiyle buluşur. Yunanların Selanik’i
işgalinden sonra İstanbul’da tekrar karşılaşıp evlenmeleriyle ömür boyu sürecek
bir yol arkadaşlığı halini alır.
İşgal
İstanbul’unda Mehmet Zekeriya ilk gazetesini yayımlayıp Milli Mücadele’ye
destek vermeye başlarken Sabiha Derviş de ilk feminist makaleleri yazar ve bir
yandan da bu mücadeleye katkıda bulunur. Yaşamlarını değiştirecek teklif ise
mücadele arkadaşları Halide Edip’ten gelecektir. Halide Edip, Zekeriya’ya
Dünya’nın ilk gazetecilik okulunda burslu olarak okumasını teklif eder.
Zekeriya ile birlikte ABD’ye giden Sabiha da sosyoloji eğitimi alacaktır. ABD’deki
öğrenim yıllarında Zekeriya’nın hürriyet ve demokrasiye inancı temellenirken
Sabiha garip bir paradoksla sosyalist olacaktır.
Yurda
dönüşte kısa süren Ankara maceralarından değerli dersler çıkarıp her zaman
muhalif kalmaya karar verirler. İstanbul’a dönünce önce Yunus Nadi’yle
Cumhuriyet gazetesini kurarlar, sonra da Mehmet Zekeriya yayıncılık yaşamına
Türkiye’de birçok ilki gerçekleştirerek Resimli Ay’la devam eder. Bu sırada
Sabiha’nın yolu gizli TKP ile kesişecektir.
Halikarnas
Balıkçısı Cevat Şakir’in yazısı nedeniyle idam talebiyle yargılanmalarından
başlayarak her yayınları iktidarın yakından takibinde olacak, özellikle sivri
dili, sert muhalefetiyle istenmeyen insan olan Sabiha Sertel’in zamanının çoğu
mahkemelerde geçecektir. Tan Gazetesi’nin basılıp yıkılmasına kadar da ne
davalar, ne de hapis tehditleri gözlerini korkutmaz, bunları özgürlükçü yayın
anlayışının doğal bir sonucu kabul ederler.
1950
sonrası yurtdışı sürgünü bambaşka bir öyküdür. Serteller hep “Viyana’da yaşıyoruz”
derler ama yaşamları sosyalist ülkelerde, Budapeşte’de, Leipzig’de TKP’nin
radyolarında çalışarak geçer. Muhalif her yerde muhaliftir. Hürriyet ve
demokrasi taraftarı Zekeriya zaten hiçbir zaman partili olmamıştır. Sabiha
Sertel ise iyi bir partili olarak haksızlıklara karşı çıkar, eleştirir, kızı
Yıldız da ona katılır. Bunun sonucu da görevlerinden emekli edilip Bakü’ye
yollanmaktır.
Sosyalist
ülkelerde yaşam, kendileri gibi yurtdışına kaçan Nâzım Hikmet’le sürdürülen
dostluk, TKP içindeki ilişkileri bu bölümlerde Serteller’le sınırlı kalmayarak belgelerden
ve Gün Benderli gibi tanıkların anılarından yola çıkarak ayrıntılı olarak
anlatıyor Korhan Atay. Sabiha Sertel’in Bakü’de ölümü sonrası, önce Paris’e
kaçış, sonra vatana dönüş de başka heyecanlar, zorluklarla gerçekleşir.
Korhan Atay’ın Serteller’i iyi çalışılmış, belgelere, tanıklıklara dayalı ama akademik kuruluğa düşmeyen akıcı anlatımlı, merakla, öğrenerek okunan değerli bir çalışma. (05.03.2021, Hürriyet Kitap Sanat)
Yorumlar