ÇIRAK MEMET FUAT, USTA NÂZIM HİKMET


Yazar olmak, ilk şiiri, öyküyü yazmak, onu yayınlatmaya çalışmak… O heyecanlar kolay kolay unutulacak anılar değildir. Her yazarın bu tür anıları vardır ama çoğu yazıya dökülmez, anlatılmaz. Oysa bu deneyimlerin hem o yazarı daha iyi tanımamız açısından yararı var, hem de genç yazar adayları için örnek olma durumu. Bugün usta olarak bellediğimiz yazarların bir zamanlar bizimkine benzer yollardan geçtiğini, ürünlerini yayınlatmak için yaşadığı sıkıntıları öğrenmek, ilk yazarlık deneyimlerini yaşarken neler hissettiklerini okumak, onlardan kendimizce dersler çıkartmak önemlidir sanıyorum.
Memet Fuat, "edebiyat adamı" olarak tanımlanacak kişilerdendir. Edebiyat adamı derken neyi kastediyorum biraz açayım; edebiyat hayatımıza emek vermiş, yeni yazarların ortaya çıkmasına yardımcı olmuş, kitaplar dergiler yayınlamış, çeviriler yapmış, kısacası Türk edebiyatının tanıtılması, gelişmesi için kendini, yüreğini ortaya koymuş belki bu yüzden kendi emeği geride kalmış kişileri "edebiyat adamı" olarak niteliyorum. Onun dergiciliğini, editörlüğünü, yayıncılığını, çevirilerini, eleştirilerini yazma eyleminden daha çok tanıyoruz. Son yıllarda yazdıklarını tekrar gün yüzüne çıkartıp ard arda kitaplar yayınlamasaydı belki de deneme ve öykü yazarlığı tamamen akıldan çıkacaktı.
Anısal tatlar taşıyan Nâzım Hikmet çalışması ve Gölgede Kalan Yıllar Memet Fuat'ın bir başka yönünü de tanımamızı sağlıyor. Memet Fuat, iyi bir anı yazarı. Sade, süssüz ve olabildiğince araya kendini katmadan, yorum yapmadan objektif olmaya çalışarak yazıyor anılarını. "Yazarlığın Eteklerinde" de bu tür bir çalışma, öncelikle bir anı kitabı. Memet Fuat çocukluk günlerinden başlayarak önce okuma alışkanlığını kazanmasını, sonra yazmaya özendirilmesini ve şiirler, öyküler yazmasını, onları yayınlatma çabalarını anlatıyor.
"Yazarlığın Eteklerinde" bir yanıyla da özellikle genç yazar adayları için bir kılavuz olacak nitelikte. Memet Fuat, kendisine usta olarak Nâzım Hikmet'i seçiyor. Nâzım Hikmet, hapishaneden yazdığı mektuplarla Memet Fuat'ı önce okumaya, okurken seçici olmaya, kayda değer kitaplar okumaya özendiriyor, sonra da yazmaya… Ama yazmaya özendirmekle kalmıyor ustalık da ediyor. Kitabın güzelliği de burada başlıyor. Memet Fuat, o ilk yazarlık denemelerini de bulmuş. Böylelikle Memet Fuat'ın şiir ve öykülerini ve Nâzım Hikmet'in onlar hakkında görüşlerini birarada okuyabiliyorsunuz.
Memet Fuat, o yıllarda ortaokul - lise çağlarında bir delikanlı. Duygusal durumu da bu nedenle çok hassas. Onuruna düşkün. Nâzım Hikmet, aralarındaki baba - oğul ilişkisini aşmayı başararak öncelikle onunla edebi diyalog kurmayı başarıyor, sonra da Memet Fuat'ın tüm hassasiyetlerini göz önüne alarak ona önerilerini, eleştirilerini iletiyor.
Genç Memet Fuat, hem şiir, hem de öykü yazıyor. Ama yazmak açısından tam anlamıyla zıt noktalarda. Şiirde büyük laflar etmek, yüksek sesle konuşmaktan yanayken öyküde en ince ayrıntılarını, hayatın olağan görünen yanlarını sade süssüz ve dönemine göre çok çağdaş bir anlatımla ifade etmeye çalışan bir anlayışı var. Kuşkusuz, Nâzım Hikmet'in şiir anlayışının yoğun etkisinde, onun gibi yazmaya çalışıyor, onun şiirinin bir anlamda kopyalarını yaratıyor. Nâzım Hikmet, usul usul onun gönlünü kırmadan bu şiir anlayışını değiştirmeye, Memet Fuat'ın kendine has bir şiir anlayışı bulmasını sağlamaya çalışırken, diğer yandan öykücülüğünü destekliyor ve çok olumlu önerilerle onun ustalaşmasını sağlamaya çalışıyor.
Memet Fuat'la Nâzım Hikmet'in aralarında tam bir usta - çırak ilişkisi var. Usta tüm içtenliğiyle onunla deneyimlerini paylaşıyor, "heveskar" olarak kalmaması için uğraşıyor. Çırak onu biraz da yarım kulakla dinliyor, kafasına göre hareket ediyor. Şiire öncelik veriyor, tam olgunlaşmamış çalışmalarını dergilerde yayınlatmak için girişimlerde bulunuyor. İlginçtir, değil Nâzım Hikmet'in, kendisinin bile beğenmediği şiirler dergilerde yayınlanıyor. Üretilen eserin niteliği ne olursa olsun yayınlanmasının ayrı bir tad olduğunu keşfediyor. Ama bir yandan da bu yazdıklarının gerçek anlamda edebiyat eseri olduğundan şüpheli. O yüzden kendini adını kullanmıyor, takma adlar buluyor; önce M. Fuat Hop oluyor, sonra da Ahmet Kurbağa. 
"Yazarlığın Eteklerinde"de çok hoş, tatlı anılar, an'lar var; İlk eserinin yayınlanması, ilk defa bir dergiyi ziyaret. İlk kitabın yayınlanma çabaları ve ilk yayınevi girişimi… Memet Fuat kendine has üslubu ile tatlı tatlı anlatıyor. Memet Fuat'I hiç tanımasınız da, bir delikanlının yazarlığa başlama serüvenleri sizi hiç ilgilendirmese de keyifle okuyacağınız bir anlatı "Yazarlığın Eteklerinde" (Literatür Kitapevi, 2002)

Yorumlar