Haziran ayı başında Başbakan Tayyip Erdoğan ‘Yeni Yatırım ve İstihdam Paketi’ni açıkladı. Pakette yer alan destek ve teşviklerden yeni yatırımlar ve bu yatırımlarla ilgili sağlanan istihdam için yararlanılabileceği belirtiliyordu. Paket kapsamında bazı iller, sadece indirimli kurumlar vergisi oranından faydalanırken, bazı iller hem indirimli vergi oranlarından hem KDV istisnası uygulamasından hem de bedelsiz yatırım yeri tahsisinden faydalanabileceklerdi. Kurumlar vergisi oranlarında indirim, sosyal güvenlik primi işveren hissesinde Hazine desteği, kredi faizlerinin bir bölümünün Hazine tarafından karşılanması ve garanti edilmesi, makine ve teçhizat alımlarında KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti, bedelsiz yatırım yeri tahsisi, lise ve üniversite mezunu işsizlere bedelli staj olanağı sağlanması, işsizlere bazı kamu hizmetlerinde geçici süreli iş olanağı sağlanması gibi teşvik araçları bulunuyor pakette (Yeni yatırım ve istihdam teşvik paketi ne getiriyor! İ.Kökbulut, Bugün 08.06.09).
“Bölge bazında desteklenecek sektörler” başlıklı listeye göre (hazine.gov.tr) kimyasal maddelerin imalatı, petrol ürünleri imalatı yatırımları, elektronik sanayi yatırımları gibi büyük yatırımlardan başlayıp seracılıktan, otellere, sağlık ve eğitim hizmetlerine, kadar uzanan geniş bir yelpaze söz konusu. Genel olarak imalata öncelik veren bir anlayışla liste oluşturulmuş ama birçok iş kolu destek kapsamında. Tahmin edebileceğiniz gibi destekten yoksun kalan, belki de listeler oluşturulurken hiç hatırlanmayan bir alan da “Kültür Endüstrisi”.
“Kültür Endüstrisi”nin ilk hatırlanmaması değil bu. Devletin, sanayi devrimi çağından kalma bir büyüme anlayışı var. Ekonominin büyümesi, istihdamın artması denince akla hemen fabrikalar, atölyeler yani imalatçılar geliyor. Hizmet, bir gelir alanı olarak görülmüyor. Turizmin gelir getirici bir iş olarak görülüp desteklenmesi bile ancak 80’li yıllarda Özal dönemi ile mümkün oluyor.
GSHM”de Kültür Endüstrisi’nin payı büyüyor
Geçen hafta sözünü ettiğim Türkiye’de Kültür Politikalarına Giriş’de (Der. Serhan Ada ve H. Ayça İnce, Temmuz 2009, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay.) yer alan Aylin Seçkin’in “Türkiye’deki Kültür Politikalarının Ekonomi Politiği” başlıklı incelemesinde belirtildiği gibi Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda kültür politikaları hep yer almış ama özel sektörün kültür yatırımları yapmasını teşvik eden uzun ya da orta vadeli bir hedef geliştirilmemiş. Zaten kültüre ancak üçüncü beş yıllık kalkınma planında (1973-77) bağımsız bir bölüm ayrılmış. Hep temenniler, gerçekleştirilmeyen öneriler yer almış bu kısa bölümlerde. 2007-2013 yıllarını kapsayan dokuzuncu beş yıllık kalkınma planında da pek farklı şeyler söylenmemiş ama Kültür Bakanlığının bütçesi 1992’de binde 7 iken, 2008’de binde 4’e indirilmiş.
UNESCO’nun 2005 yılında yayınladığı kültür ticareti raporuna göre kültür endüstrisini oluşturan müzik, kitap, sinema, tiyatro, el sanatları gibi kültür ürün ve hizmetlerinin dünya gayri safi milli hasılasının yüzde 7’sine ulaştığı tahmin ediliyormuş. 2000 yılından beri de kültür endüstrisi yılda ortalama %7 büyümekteymiş. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu OECD ülkelerinde kültür endüstrisinin büyüme hızı %5 ile %20 arasında değişiyormuş. En büyük kültür ihracatçıları İngiltere, ABD ve Çin. Kültür endüstrisinin %51,8’ini Avrupa Birliği ülkeleri ihraç ediyor. Türkiye, tahmin edileceği gibi ithalatçı konumunda (binde 2,5), kültür ihracatındaki payı sadece % 0,09.
Krizin Kültüre etkisi
‘Yeni Yatırım ve İstihdam Paketi’nin bu dönemde açıklanmasının en önemli nedeni yaşanan ekonomik kriz. Devletin teşvikleri ile yeni iş alanları kurulacak, sayıları büyük bir hızla artan işsizlerin iş bulması sağlanacak. Sürekli pazarı daralan, iş yerleri kapanan, işsiz sayısı artan alanlardan biri de kültür endüstrisi. Bu yılın ilk altı ayında üretimdeki düşüş, zaten komada olan kültür endüstrisini krizin nasıl etkilediğini somut olarak gösteriyor. Kitaplar için 2008’in ilk altı ayında 76.617.018 bandrol alınırken, 2009’un ilk altı ayında 64.796.826 adet bandrol alınmış (telifhaklari.gov.tr). Kitap üretimi yaklaşık 12 milyon adet düşmüş (%15 düşüş). Müzik ve sinemada ilk dört ayın verilerine ulaşabildim. 2008’in ilk dört ayında müzik ve sinema ürünleri için 4.242.738 bandrol alınırken, 2009’un ilk dört ayında bu sayı 3.643.237’ye düşmüş. Aradaki fark 599. 501 (%14 düşüş). Müzik ve sinema ürünlerindeki rakamların ne kadar küçük olduğuna ayrıca dikkatinizi çekerim. Zamanında yüz milyonlarla ifade edilen rakamlar devletin korsan yayınla ciddi bir biçimde mücadele etmemesi sonucunda bu hali aldı. 2004’de 43.934.423, 2005’de 31.413.374, 2006’da 25.801.106, 2007’de 20.272.489, 2008’de 14.612.952 adet bandrol alınmış (mu-yap.org). Müzik sektörü 2009 için iyimser tahminle 12 milyon adet üretim yapılacağını belirtiyor. Her yıl ortalama %20 küçülüyorlar. Aynı tehlikenin kitap üretimi için de söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.
Kültür endüstirisinin böylesine trajik bir biçimde daralması durduk yerde değil. Korsan yayının önlenememesinin yanında Milli Eğitim Bakanlığı`nın (MEB) ücretsiz ders kitabı dağıtımında kitapevlerini devre dışı bırakan politikası ile Anadolu`da, özellikle okul çevrelerindeki on binlerce kitapevinin kapanması da etken. O kitapevleri ders kitaplarının yanında edebiyat eserleri, müzik CD’leri ve sinema DVD’leri satıyordu. Kitapevleri kapanmak durumunda bırakıldı, kültür endüstrisi küçüldü, korsan yayıncılık büyüdü.
Devletin kültür endüstrisini tamamen bitirmek gibi bir politikası olmadığını umuyoruz. Ama tüm Dünyada önemli bir ihraç madddesi olarak gelişen kültür endüstrisini büyütmek bir yana, küçülüp yok olmaktan kurtaracak herhangi bir tedbir alınmadığını da biliyoruz. Yeni teşvik paketinde de o nedenle kültür endüstrisi akla gelmedi. Oysa Anadolu’da bir kitapevinin açılmasını teşvik ederek sadece o kitapçıda üç-dört kişiye iş sağlamakla kalmaz, dağıtımcı, yayınevi, matbaa, kağıt üretimi, masaüstü yayıncılık (bilgisayar) sanayi gibi birçok alanı da canlandırırsınız. Bu durum müzik ve sinema için de aynen söz konusu. Ürünlerinizi satacak yer varsa üretim yaparsınız. Kültür endüstrisi için satış noktaları kitapçılardır.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, ‘Yeni Yatırım ve İstihdam Paketi’nde kültür endüstrisinin yer almamasının sebebi olarak 14 Temmuz 2004’de kabul edilmiş olan 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu’nun zaten sektörü desteklediğini söyleyebilir. Ama bu kanun, girişimcilerin kitapevi ya da yayınevi açmasını desteklemiyor. Zaten, bildiğimiz kadarıyla bu kanundan yararlanabilen de yok. Sayın bakan, geçen beş yılda kime ne teşvik verilmiş, niye bu kanun kültür endüstrisinin küçülmesini önlememiş açıklarsa sevinirim. Ama lütfen “başvuran yok!” demesin, niye başvurulamıyor, teşvik alınamıyor araştırsın.
‘Yeni Yatırım ve İstihdam Paketi’nin amacı adı üstünde yatırımları özendirmek, istihdamı artırmak. Sadece sanayi ürünü üreten fabrikalar, imalathaneler değil kitabevleri, yayınevi kurmak, sinema platosu, stüdyo, kültür merkezi gibi yerler açmak da istihdam sağlar ve bunlar da ihraç ürünü üretir. ‘Yeni Yatırım ve İstihdam Paketi’nin Bölge Bazında Desteklenecek Sektörler Listesi yeniden ele alınmalı ve Ulusal Faliyet ve Ürün Sıralaması US 97 listesinde yer alan ve “22 Basım ve Yayım; Plak, Kaset v.b. kayıtlı medyanın çoğaltılması” ve “92 Eğlence, Dinlenme, Kültür Ve Sporla İlgili Faaliyetler” ve diğer başlıklar altında tek tek tanımlanmış tüm kültür ve sanat hizmetleri de teşvikler kapsamına alınmalıdır.
TÜİK İstatististikleri
Sektörlerin durumunu anlamak, yatırımların, teşviklerin hangi sektörlere yaplıcağına karar vermekte Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri kullanılıyor. TÜİK her yıl Türkiye İstatistik Yıllığı adıyla bu verileri kitap olarak yayınlıyor. 2008 yıllığı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Yıllıkta “Eğitim ve Kültür” başlığı altında Kültür istatistikleri de yer alıyor. TÜİK, yayıncılık sektörünü ölçmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü verilerini kullanmış. Bu verilere göre 2007’de 19.118 kitap derlenirken 2008’de bu rakam 17.110. Bu da bizim kitap yayınının azaldığı tezimizi destekliyor. Ama ülkemizde yayınlanan tüm kitapların derlenemediğini biliyoruz (ISBN verilerine göre 2008’de 32.319 kitap için ISBN numarası alınmış). Bu nedenle yeni bir derleme yasası meclis gündeminde yıllardır bekliyor. TÜİK niçin her kitap için alınan ISBN verilerini ya da satışa sunulan her kitaba yapıştırılması zorunlu olan bandrol verilerini kullanmıyor? Çünkü TÜİK verilerinden Türkiye’de yayınlanan kitapların ancak %50’sinin derlenebildiğini öğreniyoruz, yayınlanan tüm kitapların sayısını değil. Bu verilerin araştırmacıları, karar alanları yanıltacağını düşünüyorum.
30.07.2009
Yorumlar