Başbakan Tayyip Erdoğan, bir uçak yolculuğunda Youtube'da neler izlediğini anlatırken basın mensupları "Youtube'a girilmiyor" diye itiraz ediyorlar. Erdoğan; "Ben giriyorum, siz de girin" karşılığını veriyor. Bu haberin tarihi 21 Kasım 2008. O tarihte youtube.com adresine girenler "Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir" yazısıyla karşılaşıyorlar. Başbakanın açıklamasının ardından yasak olan internet sitelerine pratikte girilebildiğini anlatan yazılar, haberler çıkıyor. Başbakan dahil herkes, mahkeme kararlarına aldırmadan erişimi yasaklanan sitelere girebiliyor. Üstelik Erdoğan, internet yayınlarını sansürleme amacıyla çıkartılmış olan "İnternet ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"u çıkartan hükümetin başı. Kendi çıkarttığı kanunu kendi bile uygulamıyor.
İşte bu kavram karmaşası içindeyken imdadımıza bir kitap yetişti. Leeds Üniversitesi'nden Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Kerem Altıparmak'ın Türkçe ve İngilizce olarak yazdıkları İnternet: Girilmesi Tehlikeli ve Yasaktır (Kasım 2008, İmaj Yay.), "Türkiye'de İnternet İçerik Düzenlemesi ve Sansüre İlişkin Eleştirel Bir Değerlendirme" altbaşlığını taşıyor.
Akdeniz-Altıparmak, İnternet: Girilmesi Tehlikeli ve Yasaktır'a, internetin dünyadaki en geniş iletişim ağı olarak küresel olduğunu, internetin mülkiyetinin kimseye ait olamayacağını ve tek başına bir kurum ya da bir devlet tarafından yönetilemeyeceğini söyleyerek başlıyorlar. Böyle ele gelmez, sınırlanamaz bir yapıyı denetlemek hatta sansürlemek arzusu bu açıklama ile bile insana anlamsız geliyor. İnternetin bağımsız ve denetlenemeyen yapısı, bilgiye erişim, haberleşme, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin kullanınımın güçlendirmekle kalmıyor, kolaylaştırıyor da… Geniş halk kitleleri tarafından böylesine kolay erişilip, kuralsız, sınırsız kullanılabilen bir iletişim ağı kuşkusuz yasaklamayı, sınırlamayı, engelelemeyi iş edinmiş, kendisininkinden farklı görüşe tahammül edemeyenler için kabul edilemez bir şey.
Akdeniz-Altıparmak'ın yazdığına göre internetin iyice yaygınlaştığı 90'lı yılların ortasından itibaren yasaklama, engelleme arzusu oluşmuş ve bunun yolları aranmaya başlanmış. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun (BTK) bir basın açıklamasına göre en popüler yöntem "internet filtrelemesi", bunu yapan ülkelerde, halk internete sadece devletin izin verdiği oranda girebiliyor. Çin, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye, Kuzey Kore gibi, zaten ifade özgürlüğünü engellemeye eğilimli ülkeler bu yöntemi uyguluyor. Türkiye ise, "makul düzeyde filtreleme yapan ülkeler" arasında sayılıyormuş, yani her zamanki gibi kötünün bir iyisiyiz.
1631 internet sitesi yasaklı
İnternet yasaklamaları, çocuk pornografisi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm'le mücadele gibi haklı gerekçelerle yapılmaya başlanıyor. Ama insan bir kere başlamasın, tabii ki yasaklamakta sınır tanınmıyor. Bakın, youtube'un yanında çeşitli gerekçelerle mahkeme kararıyla kapatılan siteler arasında hangileri var; vatan gazetesi, google haberleşme grupları, ekşi sözlük, şiir ve edebiyat sitesi antoloji.com, ateistlerin görüşlerini yansıtan ateizm.org, evrim karşıtı iddialara cevap veren cevaplar.worldpress.com, uluslararası sinema bilgileri sitesi imdb, on binlerce kişisel siteyi barındıran geocities.com, egitimsen.org.tr, turandursun.com, anarsist.org, serdarortac.org, geyikhane.org, filmperdesi.com, videoklipleri.com, muslumgurses.org, devrimciler.com, komunistforum.org (kaynak: engelliweb.com). BTK’ya göre 9 Şubat 2009 tarihi itibariyle Türkiye'den erişimi engellenmiş internet sitesi sayısı 1631. Ayrıca internet sitelerinden 459'undan "uygun olmayan içeriğin veya bölümün" kaldırılması sağlanmış.
Türkiye'de engellemeleri, özel bir yasa ile hukuki bir yapıya kavuşturma çabaları 2001'de başlamış. Zamanın hükümeti internet yayıncılığını basın kanununa bağlamak istemiş ama dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "yayınların düzenlenmesinin tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası'na bağlı kılınması İnternet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmamaktadır" diyerek yasa değişikliğini veto etmiş. Tabii interneti kontrole alma çabaları bu veto ile durmamış. Erdoğan hükümeti 4 Mayıs 2007'de 5651 sayılı "İnternet ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"u çıkartmış. Sezer bu yasayı onaylamış ve hızla, başta youtube olmak üzere internet siteleri yasaklanmaya başlamış. Ama zaten, 2000 başlarından beri çeşitli yasaları gerekçe göstererek internet siteleri yasaklanıyormuş.
5651 sayılı yasaya dayanarak, fuhuş, sağlık için tehlikeli madde, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma, intihara yönlendirme, bahis - kumar, Atatürk aleyhine işlenen suçlar, kumar için yer ve imkân sağlama, çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik gibi gerekçelerle yapılan engellemelerin çoğu kamudan destek bulur. Burada ilk sorun uygulama. Örneğin youtube'daki Atatürk aleyhine bir klip mahkeme kararı ile yasaklanıyorsa sadece o klibe erişim değil, sitenin tamamına erişim yasaklanıyor. Böylece geocities.com örneğinde olduğu gibi tek bir siteyi sansürlemek için on binlerce siteye giriş engelleniyor, bir başka deyişle tek bir kitap için milli kütüphane kapatılıyor. Bunun ölçüsüz, moda deyimle orantısız bir cezalandırma olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Oysa teknik olarak sadece yasaklanan klibe erişimi engellemek mümkün.
Res”en sansür
Akdeniz-Altıparmak, yasada yasaklama için kullanılan kavramların iyi tanımlanmadığını, yoruma açık olduğunu yazıyor. Bildiğiniz gibi "müstehcen" diyerek Dünya edebiyatının en önemli başyapıtları bile yasaklanıp toplatılabiliyor. 5651 sayılı yasada da aynı muğlak ifadeler kullanılıyor. Üstelik yasa Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na (TİB) mahkeme kararı olmadan res’en sansürleme yetkisi vermiş. Erişime kapatılan 1631 internet sitesinin sadece 288'i yargı kararıyla, 1343'ünü ise TİB res'en engellemiş. Engellemelerin gerekçeleri açıklanmıyor. Hele, internet kafelerin filitrelenme uygulaması var ki, bu yolla ne kadar ve ne içerikte siteye erişimin engelelendiği bilinemiyor. Bu muğlaklık yöneticilerin keyfi davranmasına, hükümetleri rahatsız eden yayınların da bu vesile ile yasaklanmasına olanak sağlayabilir. Hele kurulun istediği şekilde bu suçlara "hakaret ve sövme" eklenirse, site yasaklamalarının sonunun gelmeyeceği açık.
İnternete erişim, sadece 5651. yasa ile engellenmiyor, medeni kanun, fikir ve sanat eserleri kanunu gibi çeşitli kanunlardan yararlanarak mahkemelerden ihtiyati tedbir kararı çıkartarak da sansür mümkün. Adnan Hoca adıyla tanınan Adnan Oktar'ın çeşitli müracatları ile bu yolla evrim teorisini destekleyen ve kendisini eleştiren gazetevatan.com, egitimsen.org.tr, turandursun.com, richardawkins.net gibi siteleri, üç milyon blog içeren wordpress.com'un ve yüzbinlerce gruptan oluşan googlegroups'un tamamını engelletmişler. Hatta, bu engelleme girişimlerini eleştiren bianet gibi haber sitelerini kapattırmak için başvurular da yapmışlar. TİB İnternet Daire başkanlığı 2007-2008 faaliyet raporuna göre, mahkeme yoluyla erişimi engellemede birinci Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi (87 alan adı), ikinci Aydın Didim Asliye Ceza Mahkemesi (24 alan adı), üçüncü Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi (16 alan adı). Ağır ceza mahkemeleri daha çok Terörle Mücadele Kanunu'na dayanarak kararlar alıyormuş, bu mahkemeler gizli yürüdüğünden gerekçeleri bilinemiyor. Kararların çoğu Özgür Gündem Gazetesi, Fırat Haber Ajansı, Ankara Sosyalist Gençlik Derneği gibi kuruluşların sol ve Kürt yanlısı sitelerini engellemek için alınmış. İnternet yoluyla ihlallere bakan merkezi bir mahkeme olmadığı için yurdun her yanından her an yeni bir karar çıkması, her an bir internet sitesinin kapanması mümkün. Youtube, çeşitli kararlarla defalarca yeniden kapatılmış.
Akdeniz-Altıparmak, "İfade özgürlüğü birden çok boyutuyla 5651 sayılı kanundan olumsuz etkilenmiştir" diyor ve ayrıntılı bir şekilde eleştirilerini yapıp, çözüm önerilerini getiriyor. Yasal düzenleme ve uygulama ile yapılan sadece bilgi ve düşüncenin yayılmasına değil aynı zamanda insanların bu bilgilere ulaşma hakkının engellenmesidir. Engellemelerin sınırlarının gün geçtikçe daha da genişleyeceği, kurulan ihbar mekanizmaları ile sayıların artacağı gerçek.
19.03.2009 Cumhuriyet Kitap
Yorumlar