Mahir Ünsal Eriş’in ikinci öykü kitabı Yıldız Tilbe’nin bir
dizesinden almış adını. Olduğu Kadar
Güzeldik’de (2013, İletişim yay.) Bandırma’dan öyküler anlatıyor Eriş.
Geçen yıl yayımlanan ilk öykü kitabı Bangır
Bangır Ferdi Çalıyor Evde’de (İletişim yay.) Bandırma’nın hemen yanındaki
sahil kasabası Erdek’ten, 80’li yıllarda yaşanan ilk gençlik, delikanlılık
dönemi öyküleri anlatmıştı. Bu “sert gerçekçi” öyküler iyi bir yazarla
tanıştığımızı bildiriyordu.
Yayıncılık için kısa sayılabilecek bir yıllık sürede çıkmış
da olsa ikinci kitapta Mahir Ünsal Eriş’in yazarlığında olumlu gelişmeler
görüyoruz. Dilinde, anlatımında, konularında aslında pek bir fark yok ama Olduğu Kadar Güzeldik’deki öyküler daha
durmuş, oturmuş geliyor. Belki de yazara, söylemine alışmanın etkisi bu.
Öyküler daha uzun, daha rahat ve tadı çıkartılarak anlatılıyor. Öyküler kendi
içlerinde küçük öyküler yaratıyor, novella tadına doğru uzanıyor. Belki de
romana hazırlık çalışmaları diye de değerlendirilebilir. Mahir Ünsal Eriş’in
roman yazmakta olduğunu Vatan Kitap’ta daha yeni okudum.
Olduğu Kadar Güzeldik’deki
öyküler Bandırma’dan başlayıp Ankara’ya uzanıyor ve tekrar memlekete,
Bandırma’ya dönüyor. Arada Susurluk ve Biga da var. Toplama baktığınızda dar
gelirli ailelerin yaşadığı gündelik gibi görünen aslında oldukça ilgi çekici ve
iç yakıcı olaylar anlatılıyor. Kitabı bitirdiğinizde öykülerin birbirine
görünmez bağlarla bağlandığını anlıyorsunuz. Kapakta ilk kitaptan
hatırladığımız küçük delikanlı somurtsa da aslında anlatılan gençlik ve
olgunluk çağı öyküleri. Aile içi ilişkiler ağırlıklı yer alıyor.
Bir öyküde okuduğunuz dede ve damat arasında yaşananların
torun bakış açısıyla anlatımı dağılıp çekirdek aileye dönüşecek birçok ailenin
son demlerinin güzel bir örneği. Aşk acısıyla kıvranıp kendini kaybedenler,
çaresizlikten korsan kitap satarak geçinirken daha çok gelir için hırsızlığa
başlayanlar, eski günlerin özlemiyle devrim hayali kurarken kafayı yiyenler,
Anneannelerin korumasında hayatını aylaklıkla geçiren dayıların kaçırılma
öyküleri, kısa futbolculuk yaşamından hayal kırıklığı ile dönen ve hayata küsüp
eve kapanan baba ile oğulun yaşadıkları... Küçük, sıradan gibi görünen
yaşamların gizlediği trajedilerin öyküleri.
Mahir Ünsal Eriş, sanki öykücülüğümüz modernizm,
postmodernizm gibi aşamaları yaşamamış gibi geriye doğru bir sıçrama yaparak
Orhan Kemal’in sıcak, dostane gerçekçiliğine bağlanıyor. Gerçekçi, doğrusal bir
anlatımı var. İyi bir gözlemci. Ayrıntılar, imgeler, nostaljiyi çağrıştıracak
şeyler öyküsünü kuvvetlendiriyor kendine has bir tad katıyor. Örneğin Bandırma
salçalı tostu ile Biga tostu arasında nasıl bir fark vardı, o eski gazozların
tadı nasıldı diye düşünmeye başlıyorsunuz. O tadları bulamayacağınızı, karşılaştıramayacağınızı
da bilemiyorsunuz. Bir yandan seksenli, doksanlı yıllar çok yakın, nostaljisi
olamaz diyorsunuz, diğer yandan Mahir Ünsal Eriş’in öykülerinde hatırlattığı ve
artık bulamayacağınız o kadar çok şeyin olduğunu düşünüp şaşırıyorsunuz.
Okuru tatmin etmek zordur. İlk öykü kitabı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde’de
Mahir Ünsal Eriş’in tam tadını çıkartmaya başlarken öyküleri kestiği, yarıda
bıraktığı hissi oluşmuştu, Olduğu Kadar
Güzeldik’deki öyküler ise gereğinden uzun gibi geliyor. Rahatlıkla her
öyküden birkaç yeni öykü çıkabilirmiş gibi. Daha önce de söylediğim gibi
neredeyse novella olacak uzunluktalar. Kuşkusuz bu bir kusur arama çabası.
Mahir Ünsal Eriş öykülerini bir söyleşi havasında, tadını
çıkartarak anlatıyor. Gerçekçiliğini ironi ile mizahla tatlandırıp hüznün ağır
basmasını, acılaşmasını, trajikleşmesini önlüyor.
Olduğu Kadar Güzeldik
iyi bir öykü kitabı.
01.08.2013
Yorumlar