Huzursuz Adam



Henning Mankell’in kendisine Dünya çapında ün kazandıran efsane detektifi Kurt Wallender “Huzursuz Adam”la okurlara veda etti. Kurt Wallender, İsveç’in 18 bin nüfuslu küçük kentlerinden Ystad’da yaşıyor ve çalışıyordu. Emniyet müdürlüğündeki arkadaşlarıyla birlikte cinayet olaylarını soruşturuyordu. “İsveç toplumunda yolunda gitmeyen ne?” sorusunu sorduğu ilk macerası “Ölümün Karanlık Yüzü” 1991’de yayımlanmış. Wallender, bu macerada Ystad yakınlarındaki bir çiftlikte iki ihtiyarın vahşi bir şekilde öldürüldüğü bir cinayet olayını soruşturuyordu ve elindeki tek ipucu yaşlı kadının ölmeden önce söylediği son söz olan “Yabancılar”dı. Henning Mankell, İsveç’te her olayda olağan şüpheli olarak yabancıların görülmesi olgusunu sorguluyordu. Özellikle siyasi sığınmacılar için güvenli bir liman olarak görülen İsveç’te yabancı düşmanlığının ne boyutlara vardığını gözler önüne seriyordu. Kurt Wallender bu olayı soruştururken 42 yaşında, alkol sorunu olan, yalnız yaşayan bir polis detektifiydi.
Dizinin onuncu macerası olan “Huzursuz Adam”da (2013, çev. Seda Hauser, Altın Kitaplar) Kurt Wallender artık 60 yaşındadır ve emeklilik planları yapmaktadır. Şehir dışında bir çiftlik evinde köpeği ile birlikte günlerini geçirmeyi planlamaktadır. Kızı Linda kendisi gibi polislik mesleğini seçmiştir. Genç bir bankacı ile birlikte yaşamaktadır ve hamiledir. Linda’nın önerisi ile Wallender baba adayının ailesi ile tanışmaya gider. Baba adayının babası Håkan von Enke emekli bir deniz subayıdır ve ilk buluşmalarında Wallender’e İsveç askeri tarihinin en gizemli olaylarından birini hatırlatır. 1982 – 83 yıllarında İsveç kıyılarında birçok Sovyet denizaltısına rastlanmıştır. Denizaltıların varlığı askeri ve siyasi yöneticilerce hep yalanlanmıştır. Sonunda kıyıya çok fazla yaklaşan bir denizaltının karaya oturması ile olaylar gizlenemez hale gelir. Denizaltıların İsveç savunma sistemini, radarları atlatıp neredeyse sahile çıkacak kadar yakına gelebilmeleri askeri ve siyasi bir skandaldır. Ama sorumluları ortaya çıkartılmadan ustaca üstü örtülecektir. Håkan von Enke olayı Başbakan Olof Palme’ye bildirdiği için dışlandığını, askeri kariyerinin bittiğini anlatır. Olaf Palme’nin faili meçhul bir cinayetle öldürülmüş olması da büyük bir soru işaretidir.
Håkan von Enke bu öyküyü anlattıktan sonra bir sabah yürüyüşü sırasında kaybolur. Birkaç hafta sonra da Von Enke’nin karısı benzer bir biçimde ortadan kaybolacaktır. Wallender, izne çıkmış olmasına rağmen kızının ısrarı ile olayı soruşturmaya başlar ve kayıp kayınbabayı bulmaya çalışır. Oysa kendine bile itiraf etmediği ciddi sağlık sorunları vardır. Kısa süreli bellek kayıpları yaşamaktadır. Bu bellek sorunu nedeniyle de her zamanki gibi olayları kolayca kavrayıp çözümlemekte zorlanır. Håkan von Enke ve karısının izini bulduğunda ise ucu günümüze dek uzanan, CIA’nın, KGB’nin karıştığı büyük bir casusluk olayı ile karşı karşıya olduğunu anlayacaktır.
Wallender, “Huzursuz Adam”da kendi yaşam öyküsünde soru işareti olan olayların cevaplarını da veriyor. Karısından ayrılması, babasıyla kuramadığı bağlar, kadınlarla sağlıklı ilişkiler kuramamasının ve alkol sorunun nedenleri, yalnız yaşamayı seçmesi, kızıyla ilişkilerini onarma çabaları gibi dizi boyunca arka planda sürekli işlenen sorunlarla hesaplaşıyor.
Henning Mankell polisiyelerinin, özellikle Kurt Wallender’in maceralarının başarısının temelinde kuşkusuz yazarın konuyu çok boyutlu işlemesi, yaşamı siyasi yanlar da dahil tüm boyutları ile canlandırması, sadece polisiye ile yetinmeyip kahramanını tüm sorunları, artıları ve eksileri ile var etmesi yatıyor. Günümüzde yaşanan siyasi, ekonomik tüm sorunları, insan ilişkilerini cesurca sorguluyor ve eleştirmeyi de ihmal etmiyor.
Detektif Kurt Wallender’i özleyeceğiz.     
05.12.2013

Yorumlar