Ömer Ayhan “Şehrazat”da Yeşilçam’ın kayıp filmlerini bulup meraklılarına
satarak geçinen bir gencin “Şehrazat” filminin izini sürerken ölümünü ve bu
cinayet sonrasında en yakın arkadaşının katillerin izini sürmesini Türk
Sineması’nın unutulmaz filmlerinin tadında anlatıyor.
“Şehrazat” Halit Refiğ’in yönettiği Orhan Günşiray, Leyla
Sayar, Nilüfer Aydan ve Önder Somer’in rol aldıkları 1964 yapımı bir film.
İnternet sitelerinde filmin konusu “bir lokalde striptiz yapan, ağına düşürdüğü
erkekleri öldüren bir hayat kadınının hikayesi” olarak anlatılıyor. Daha fazla
da bilgi yok. Çünkü film kayıp.
Halit Refiğ nehir söyleşisinde filmi “kadınların çok
hoşlandıkları, ilgi duydukları ve bir yataktan öbür yatağa giden, sevimli,
çapkın, maceraperest adam” (Orhan Günşiray) ile “erkekleri ağına düşürüp işini
gördükten sonra posasını çöpe atan” bir kadının (Leyla Sayar) mücadeleleri diye
anlatmış. Diğer yanda da masum sevgili (Nilüfer Aydan) var. Filmin önemi ise
verdiği gizli erotik mesajlardan ve döneme göre cüretkâr sahnelerden (bir kadın
oyuncunun göğüslerinin gözükmesi gibi) geliyormuş. Beklenen başarıyı
kazanamamış ama bir kült film olarak belleklere kazınmış. (“Sinemada Ulusal
Tavır, Halit Refiğ Kitabı”ndan aktaran sinemaansiklopedisi.blogspot.com.tr).
Ömer Ayhan “Şehrazat”da (2014, İletişim yay.) hem konusu hem
de anlatımı ile bu filmden yola çıkıyor. Romanın kahramanı Orhan, Güzel
Sanatlar Akademisi’ndeki eğitimini yarıda bırakmış, Yeşilçam’ın kayıp
filmlerini bulup meraklılarına satarak geçiniyor. İyi de para kazanıyor. Okul
arkadaşlarından genç güzel sevgilisi İlknur’u terk edip kendisini jigolo gibi
kullanan yaşlı ama seksi bir kadın olan Lale Moran’la birlikte olmaya başlamış.
İlknur kendisine hâlâ âşık ve umutla bekliyor. Orhan’ın ev arkadaşı Nedim de
İlknur’un peşinde ilgisini çekmeye çalışıyor.
Eski sinema yazarı Asaf Onur Atasel’in “Şehrazat” filminin
kayıp kopyasını bulursa açık çek vereceğini söylemesi ile Orhan’ın başına
birçok bela geliyor ve sonunda işkence görüp öldürülmüş olarak bulunuyor.
Arkadaşına bu işkenceyi yapanlardan hesap sormaya karar veren Nedim iz sürmeye
başlıyor. Önce Orhan’ın bir internet sitesindeki forum alanında tanışıp filmi
almak umuduyla buluştuğu “Sinema Delisi Kız” takma adlı genç kızı, Nihan’ı
buluyor. Nihan’ın babası, onun bir zamanlar çektirdiği filmlerde anlattıkları
ise romanın başka bir boyuta geçmesine neden oluyor. 27 Mayıs’ın yarattığı hava
ile en küçük bir fırsatta darbe yapmaya hevesli subayları tanıyor, darbe yapıp
Türkiye’nin yönetimini ele geçirme hevesinin insanları ne hale getirdiğini
görüyoruz.
“Şehrazat” Ömer Ayhan’ın beşinci anlatısı. Ömer Ayhan ortada
görünmeyecek, siması tanınmayacak kadar geri çekilen, eseri ile okuru başbaşa
bırakmayı seven bir yazar. İkinci özelliği de her kitabında farklı anlatımları
deneyen yenilikçi bir yazar olması. İşlediği konu, olgu hangi dili, kurguyu
gerektiriyorsa ona göre yazıyor. 2001’de yayımlanan ilk kitabı “Siyah Beyaz
Öykü”den başlayarak sinemaya, görsel sanatlara özel bir ilgisi olduğunu da
anlıyoruz.
“Şehrazat”ı postmodern bir anlatı olarak değerlendirebiliriz.
Filmin yönetmeni Halit Refiğ’in anlattıklarına bakılırsa Ömer Ayhan filmin baş
kahramanlarını ve belki de öyküsünü günümüzde yeniden yaşatmış. Ama ona “Sinema
Delisi Kız” aracılığıyla filmde olmadığını tahmin ettiğimiz siyasi bir boyut da
katmış, Türkiye’nin yakın geçmişindeki darbeler dönemini, darbecilerin ruh
hallerini tartışmaya açmış. Postmodern anlatılarda sıkça rastlandığı gibi
yazarı da olaylara dahil etmiş.
“Şehrazat”ın kahramanları eski Türk filmlerindeki gibi
davranmakla kalmıyor onlardaki gibi günümüze göre eski bir dille konuşuyor. Bu
da anlatıyı o filmlerin havasına iyice sokuyor. İlk başta garipseseniz de
ilerleyen sayfalarda dili benimsiyorsunuz.
“Türk sinemasının kayıp filmleri” önemli bir sorun. Birçok
filmin kötü koşullarda saklanması nedeniyle yandığı ya da yok olduğu biliniyor.
Ama Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Mimar Sinan Üniversitesi Sinema – TV
Enstitüsü gibi kurumlarda saklananların da niye gösterilmediği, kullanıma
açılmadığı sorgulanmalı. Ömer Ayhan romanda bu konuyu da gündeme getirmiş.
Bakalım bir acar gazeteci çıkıp “arşivlerinizdeki filmleri neden göstermiyorsunuz?”
diye bu kurumlara soracak mı?
15.05.2014
Yorumlar