“İstanbul’da 460 kütüphane var ve merkezi kütüphanelerin
hemen hiçbirinde yer bulunamıyor” diye söze başlıyor Prof. Dr. Hamza Kandur. 5
Eylül Cumartesi günü Sapanca’da “İstanbul Şehir Kütüphanesi Çalıştay”ındayız.
Yüz kadar akademisyen, mimar, kütüphaneci, yazar, yayıncı, sahaf ve kitapçı
İstanbul’un bir şehir kütüphanesine gereksinimi var mı, diye tartışıyor.
Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölüm Başkanı
Hamza Kandur’un sunuş konuşmasında söylediği sözleri grup çalışması için
toplandığımız masadaki kütüphaneciler onaylıyor. Çalıştayı düzenleyen İBB
Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı Taksim’deki Atatürk Kitaplığı gün
içindeki yoğunluğu görünce 7/24 yani haftanın her günü 24 saat hizmet vermeye
başlamış. Geceyarısından sonra bile okurların kütüphaneyi doldurduğunu anlatıyorlar.
Beyazıt Devlet ve Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi de yoğun ilig gören
kütüphaneler. Bazı üniversite kütüphanelerinde de aynı durum söz konusu ve 7/24
hizmet verenler var. Yani kütüphaneciler okursuzluktan değil okurlara yer
bulamamaktan, yeterince hizmet verememekten yakınıyor.
Genel kanı İstanbul’a bir şehir kütüphanesi kazandırmak
gerektiği yönünde. New York, Şikago, Amsterdam şehir kütüphanelerinden örnekler
veriliyor, iyi bir kütüphanenin kente büyük değer kazandırabileceği
anlatılıyor. İstanbul’un temel farkı tek merkezli bir şehir olmaması. Yedi
tepeli şehrin yediden çok merkezi var ve İstanbul’un merkezi dendiğinde ilk
akla gelebilecek olan Taksim’e aylarca uğramadan yaşamını sürdüren
İstanbullular olduğu gerçek. Yani şehir merkezine görkemli bir yapı yapıp
“şehir kütüphanesi” tabelasını asarak tüm İstanbullular’a hizmet vermek mümkün
değil. Tek, belki de simgesel bir merkezi olan ama şehrin 39 ilçesinde en az
birer şubeyle hizmet veren bir kütüphane olması gerektiği görüşünde
birleşiyoruz. Bu yanıyla “İstanbul Şehir Kütüphanesi” tüm İstanbullulara hizmet
verecek bir halk kütüphanesi olacak.
Günümüz halk kütüphanelerinin tüm ailenin birlikte
kullandığı, zamanını geçirdiği merkezler olduğu, şehir kütüphanesinin de bu
anlayışla kurulması gerektiğini anlatıyor konunun uzmanları. Kütüphane
hizmetlerinin yanınıda kültür ve sanat etkinliklerinin yapıldığı, bedava
internete bağlanılıp, en iyi kahvenin içildiği, hatta gecenin geçirildiği bir
yaşam merkezi olması gerektiği söyleniyor. Benim aklıma “çok amaçlı” kültür
merkezleri geliyor. Nikah da kıyılacak mı, diye sormuyorum çünkü cevabın evet
olmasından korkuyorum.
“İstanbul Şehir
Kütüphanesi”nin adına uygun olarak şehrin belleği olacak bir kurum olması
gerektiği de düşünülüyor. İstanbul hakkında yazılmış her şeyi toplayacak bir
kütüphane... Araştırmacılar için kaynak olacak, İstanbul hakkında yeni eserler
verilmesini sağlayacak bir kurum.
Ben İstanbul’un belleğini oluşturmak için sadece şehir
kütüphanesinin yetmeyeceği, şehir müzesi ve şehir arşivi ile birlikte
kütüphanenin düşünülmesi gerektiği kanısındayım. Ama bir yerden de başlanmalı
ve bu şehir kütüphanesi neden olmasın.
Sapanca’da iki gün boyunca bir şehir kütüphanesinin nasıl olmasından
başlayıp nerde olmasına, nasıl inşa edilip, nasıl yönetilmesine kadar her şey
tartışıldı, önemli kararlar çıktı. İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen’in
kapanış konuşmasında söylediği gibi eğer bu kütüphane Başkan Kadir Topbaş’ın çok
önem verdiği bir proje ise yakın zamanda gerçekleşecektir. Umarım hayal
ettiğimiz gibi bir kütüphane çıkar ortaya.9.9.2015
Yorumlar