Patti Smith “M Treni”nde olgunluk çağındaki yalnız bir
yazarın yaşadıklarını, geçmişle ve bugünle hesaplaşmalarını, geleceğe yönelik
öngörülerini yol öyküleriyle anlatıyor.
“M Treni”nin anahtar cümlesi “Hiçbir şey hakkında yazmak o
kadar da kolay değildir” gibi gözükse de Patti Smith aslında hiçbir şeyden
değil çok şeyden söz ediyor. O nedenle “Botlarımı ayağıma geçirdim, kedileri
besledim, beremi ve siyah paltomu alıp daha önce defalarca çıkılan yola
koyuldum,” yarım cümlesi bence kitapta ne anlatıldığını çok daha iyi ifade
ediyor. İlk bölümde gidilen yer bir Greenwich Village kafesidir. Ama çıkılan
yol her zaman böyle bir sokak ötede değildir. Çok uzak diyarlara, yakın ya da
uzak geçmişe de gittiği oluyor Patti Smith’in.
“M Treni” (Kasım 2015, çev. Seda Ersavcı, Domingo yay.)
türler arası bir kitap. Yol öyküleri anlattığına bakıp bir gezi kitabı olarak
düşünülebilir. Ama anlatılan sadece gidilip görülen yerler değil, içsel bir
yolculuktur. Oralarda görülenlerin yarattığı çağrışımlar ve anılardır. Bu
açıdan baktığımızda da bir anı ya da biyografi okuduğumuzu da düşünebiliriz.
Farklı başlıklarla birbirinden ayrılan bölümlerin hepsinde aynı kişinin
yaşadıklarının anlatıldığı ve bunların aslında bir bütünlük oluşturduğunu gözönüne
alırsanız bir anlatı olduğunu da düşünebilirsiniz.
“M Treni”nin Türkçesi ile İngilizcesi aynı günlerde
yayımlanmış. Belki Türkçesi biraz daha erken bile kitapçılara ulaşmış olabilir.
Orijinalinin Amazon’daki sayfasına baktığımda da benim gibi onların da kitabı
bir türe yerleştiremediğini görüyoruz. “M Treni” çok satanlar listelerinde
biyografiler - anılar sıralamasında da, edebiyat – anlatı sıralamasında da
birinci sırada.
Patti Smith eğer New Yortk’ta, evinde ise hemen her sabah
Greenwich Village’daki Cafe Ino’ya gidiyor her zaman aynı masaya oturup sade
kahvesini yudumlarken defterine saatlerce yazıyor. Fransız Guyana’sına yaptığı
bir seyahati anlatarak başlıyor kitaba. Belki karşılaşmasalar, âşık olmasa her
gün oturduğu gibi bir kafenin sahibi olacağını hatırlayıp sevgilisi – kocası
Fred Sonic Smith’le Fransız Guyanası’na gidişlerini anlatıyor. Patti’nin en çok
gitmek istediği yer orasıdır. Jean Genet’nin izini sürecek, sürgün günlerini
geçirdiği yerlerin havasını soluyacak, hatıra taşlar koyacaktır cebine.
Cafe Ino’da o seyahati anımsayıp defterine not ederken
sayfaya “Oğlan büyüdü, baba öldü, kız benden uzun, kötü bir rüyadan dolayı
ağlıyor. Lütfen sonsuza dek kalın, diyorum tanıdığım şeylere. Gitmeyin.
Büyümeyin” cümleleri dökülüyor. Patti Smith 65 yaşındadır. Yalnızdır. Harıl
harıl defterine notlar düşmesinin sebebi de tanıdığı şeylerin gittiğini,
anıların silikleştiğini fark etmesidir belki de. Ama Patti Smith yaşlılık diye
bir şeyi sorun etmez, bu durum satırlarına yansımaz. Aynı şekilde yalnızlığından
da şikayetçi olmaz. Onun şikayet ettiği yaşadıklarını birer anı, birer görüntü
olarak saklayamamaktır. Oysa neredeyse hemen her sözünü ettiği anının bir
fotoğrafı, polaroid’i vardır. Ve kitapta onları da görürüz.
Patti Smith çeşitli vesilelerle ya da ortada hiç vesile
yokken bir bahane yaratıp yalnız yolculuklara çıkıyor. Roberto Bolano’nun
sandalyesinin fotoğrafı ile başlayan bir yazıda söz babasına varıyor örneğin. İspanya’nın
kuzey doğu sahilindeki Blanes’te Bolano’nun aile evinde rastlıyor bu
sandalyeye. O sandalye babasının ölümünde kendisine verilen masa ve
sandalyesini çağrıştırıyor. Oradan Fred’le Kuzey Michigan’daki Ann Gölü’nde
balığa çıkmalarının öyküsüne geçiyor. Bir insanın, bir sanatçının yaşamının ne
kadar çok boyutlu olabileceğini görüyoruz anlatıklarından. O bunları çok
önemsediğinden değil de sadece hatırladığından, ya da yaptığı seyahatin
yarattığı çağrışımlar nedeniyle anlatsa bile...
Kutup ve deniz araştırmaları ile tanınan, büyük kaşif ve
yerbilimci Alfred Wegener anısını yaşatmak amaçlı 27 üyeli çok özel derneğe
üyeliği de bunlardan. Bir yanda Beat kuşağından gelen dostluklar, Genet,
William Burroghs var. Bir yanda böyle dernek üyelikleri, Wegener, Tesla,
satrancın büyük ustası Fischer.
Patti Smith kitap boyunca yazdıklarında hemen hiç müzikten,
müzik yaşamından söz etmiyor ama arka planda hep bir müzik duyumsuyorsunuz. Bu
puslu bir Berlin gecesinde bir Beethoven senfonisi olabilir, Meksika’nın tozlu
bir mekanında en iyi kahvenin izini sürerken yanık bir Meksika ezgisidir ama
çoğunlukla Patti Smith’in şarkılarını anımsamak istiyorsunuz. Oysa o sıkı okur
ve iyi yazar Patti Smith’in yaşamını anlatıyor bize.
Patti Smith’in edebiyat tadı çok yoğun, imgelerle genişleyen
bir anlatımı var. Anlatımında ustalıklı bir denge kurmuş. Cümlelerinden tek tek
lezzet alıyor, anlattıklarının içtenliğine, sıcaklığına şaşırıyorsunuz.
Yaşamının en mahrem anlarını, anılarını olanca içtenliğiyle ama edebi tadı
yitirmeden, hatta artırarak anlatmayı biliyor. Gündelik hayatın sıradan işleri,
televizyon karşısında popüler polisiye dizilerin bölümlerini ard arda izleyerek
tüketilen saatler de, bir konferans için davet edildiği Meksika’da
yediklerinden zehirlenip Frida Kahlo’nun evinde Diego Rivera’nın yatağında
dinlenmesi de onun konusu.
“M Treni”nin ana fikrini Patti Smith’in “kaybedip
bulamadıkları” oluşturuyor. O belleğinin derinliklerindeki anıları kazıyıp
çıkartmaya çalışırken garip bir paradoksla sevdiği nesneleri, eşyayı kaybetmeye
başlıyor. Vazgeçemediği paltosu, yanından hiç ayırmadığı polaroid fotoğraf
makinesi, defteri, hatta bilgisayarı ve bavulu... Her şeyi bir yerlerde
unutuyor, unuttuğu için yakınıyor ama çok da ısrarla izlerini sürmüyor,
aramıyor.
“M Treni”ni bir anlatı olarak okudum. Büyük bir tad aldım.
Nasıl gelişecek, sonunda ne olacak diye merak ettim. Cümlelerin, imgelerin
altını çizdim belleğimde. Yaşam felsefesine hayranlık duydum. Yaşayınca böyle
bilgece ve iç huzuruyla yaşanmalı diye düşündüm. Bildiğim, sevdiğim yazarlar hatta
yerler hakkında hiç bilinmedik şeyler anlattığını fark edip belleğime
kaydettim. Diğer yandan da çabucak bitmesin diye okumamı yavaşlattım. Sevdiğim
bir edebiyat eserini nasıl okursam öyle keyfini, tadını çıkartarak okudum.
Gönül rahatlığıyla arka kapaktan bir alıntı yapıp, bu yıl okuduğum en sıra
dışı, en nefes kesici kitap, diyebilirim.
03.12.15
Yorumlar