Türk Kütüphaneciler Derneği (TKD), geçen hafta kutlanan
Kütphaneler Haftası vesilesiyle bu yıl ilk kez kütüphanelerden aldığı okuyucu
istatistikleriyle 2015 yılının en çok okunan kitaplarını ilan etti. Sabahattin Ali’nin
“Kürk Mantolu Madonna” ve Jeff Kinney’in “Saftirik Greg’in Günlüğü” 2015
yılında en çok ödünç alınan kitapları.
TKD’nin bu açıklaması birçok önemli veriyi içeriyor. Öncelikle
Türkiye’deki kütüphanelerde neler okunduğunun izlenebildiğini, istatistiği
olduğunu öğreniyoruz. Yani istenirse her ay kütüphanelerde en çok okunanlar ya
da en çok hangi kütüphanede kitap okunduğu açıklanabilir. Bu açıklamaların
özendirici olacağını düşünüyorum.
Yine bu veriden kütüphanelerimizin en yeni ve en çok satan kitapları
bulundurduğunu, sanıldığı gibi kütüphane koleksiyonlarının sadece eski kitaplardan
oluşmadığını öğreniyoruz. Bir modern klasik olan “Kürk Mantolu Madonna” da, çocukların
çok sevdiği “Saftirik Greg’in Günlüğü” de birkaç yıldır çok satan listelerinde
yer alıyor.
Kütüphanelerle ilgili birbiriyle tamamen zıt görünen iki
iddia vardır. Birincisi kütüphanelerin kullanılmadığını, okursuz kaldığını,
ikincisi kütüphanelerin dolu olduğunu ama oralarda kitap okunmadığını,
öğrencilerin ders çalışmak için kullandığını iddia ediyor. Aslında iki iddia da
kendi açısından doğru. İlçelerdeki bazı küçük halk kütüphaneleri okursuzdur.
Ama şehirlerdeki büyük kütüphaneler dolup taşmaktadır. İBB’nin Atatürk
Kitaplığı’na ya da Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne girebilmek için uzun kuyruklarda
uzun süre beklemek gerektiğini biliyoruz. Kütüphaneleri kullananların
çoğunluğunun öğrenciler olduğunu da biliyoruz. Çünkü başka ders çalışacak,
dersleriyle ilgili araştırma yapacak yerleri yok. Örneğin İstanbul
Üniversitesi’nin bölüm kütüphaneleri kapatılmıştır, merkez kütüphanesi de
yetersizdir o nedenle öğrenciler Beyazıt Devlet ve Orhan Kemal İl Halk
Kütüphanesi’ni kullanmaktadır. Ama ders çalışmanın yanısıra kitap da okudukları
anlaşılıyor. Yeter ki koleksiyonlarda yeni, ilgilerini çekecek kitap olsun.
Büyük kütüphaneler dolup taşarken, küçük kütüphaneler okur
beklerken yeni bir kütüphaneye gerek var mı? Bu soruyu iki açıklamaya bakarak
söylüyorum. Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal Rami Kışlası’nda büyük bir
kütüphane yapıldığını açıkladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de büyük bir
şehir kütüphanesi kurma hazırlığında olduğunu biliyoruz. Ben İstanbul’un iki yeni
büyük kütüphaneye ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Çünkü kütüphaneleri
kullanamayanlar merkezde yaşayanlar değil çevre ilçelerin halkı. Bazı ilçelerde
hiç kütüphane yok.
İstanbullu’nun ihtiyacı büyük kütüphanelerdeki
koleksiyonlara ulaşmak. O nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yapması
gereken bir derleme kütüphanesi olan ve çok büyük bir koleksiyona sahip olan
Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ni kullanışlı hale getirmek. Bunun yolu da bu
kütüphanenin koleksiyonlarını Rami Kışlası’na taşıyıp erişime açmak olabilir.
Aynı şekilde İBB de yeni büyük bir kütüphane açmak yerine Atatürk Kitaplığı’nın
koleksiyonlarını zenginleştirip şehrin her yerinden ulaşılabilir kılmalı. Bunun
yolu da bakanlık ve belediyelerin birlikte çalışıp halk kütüphanesiz ilçe
bırakmamalarıdır. İlçe kütüphaneleri iki büyük kütüphanenin koleksiyonlarını
okuyucularına kullandırabildiğinde sorun çözülür. Bunun yolu da bakanlığın ve
belediyelerin ayrı ayrı halk kütüphaneleri açmaları yerine güçlerini
birleştirip birlikte çalışmalarıdır.
“Halk kütüphanesi” deyince sadece bakanlığın kütüphanelerini
düşünmeyip listeye il ve ilçe belediyelerinin halk kütüphanelerini ekleyerek
ilk adım atılabilir. O zaman Türkiye’de sadece 1130 değil on binin üzerinde halk
kütüphanesi olduğu görülecek. Onları gerçek kütüphane haline getirmek için
atılacak ikinci adım da kütüphanelerde kütüphaneciler görevlendirmek. O zaman
da kütüphanelerin yaşadığını ve yakınımızda olduğunu görürüz.
06.04.16
Yorumlar