"Ustalık katındaki şiirin yanı sıra, özlü radyo
oyunları kendine özgü, üslupçu, kıvrak, özel sözdizimli düzyazılar; aileye,
arkadaşlara yazılmış, alçakgönüllü hayatı dile getiren mektuplar;
edebiyatçılarımızı ve modern edebiyatımızın eserlerini unutulmaktan koruyan,
eşsiz iki sözlük; bir mitologya çalışması, Türkçe'ye söyleyiş, ifade ediş
zenginlikleri katan çeviriler: Necatigil'in bize bıraktığı miras." Selim
İleri “Kırık İnceliklerin Şairi: Behçet Necatigil”de büyük ustayı bu sözlerle
tanımlıyor. Büyük bir şair ve iyi bir edebiyat adamıydı Behçet Necatigil.
Behçet Necatigil, 16 Nisan 1916'da İstanbul Fatih’te, Atik
Ali Paşa Mahallesi’nde doğmuş. 100. yaşını kutluyoruz. Bu yıl “Necatigil Yılı”
olacağa benziyor. Sempozyumlar, paneller yapılacak, sergiler açılacak, kitap
fuarlarında anılacak.
“Necatigil Yılı”nın açılışını Selim İleri yaptı. İlk baskısı
1999’da büyük ustanın ölümünün 20. yılı anısına yayımlattığı “Kırık
İnceliklerin Şairi Behçet Necatigil”in (Ocak 2016, Everest yay.) genişletilmiş
baskısıydı bu.
Selim İleri, Necatigil’i 1935'te Varlık'ta yayımlanan ilk
şiiri "Gece ve Yas"tan başlayıp ölümünden sonra yayımlanan son kitabı
“Söyleriz”e dek inceliyor. Selim İleri kitabı Necatigil şiirini “okuyup anlama
çabası” olarak nitelemiş. Selim İleri’nin titiz, ayrıntılara inen bir okuması
var. Yüzün üzerinde şiiri tek tek ele alıp dizelere, imgelere inerek okuyup
anlamaya, anladıklarını paylaşmaya çalışıyor. Doğan Hızlan, doğru bir tanımlama
ile Selim İleri’nin bu okumasını “şiirleri şerh etmek” diye nitelemiş. Selim
İleri şiirleri şerh ederken yaşam öyküsü ile bağlarını araştırıyor, büyük
ustanın poetikasını çözümlemeye de yöneliyor.
“Kırık İnceliklerin Şairi Behçet Necatigil” bir düzyazı ustasının
sevdiği, önemsediği bir şairin şiirini anlama çabasının yanında iyi bir şiir
okuyucusunun bir şairin verimini nasıl değerlendirdiğinin az sayıdaki
örneklerinden. Behçet Necatigil’in şiirini tanımak, anlamak isteyenler için iyi
bir kılavuz kitap.
Şair Turgay Fişekçi’nin yayımladığı Sözcükler Dergisi 10.
yaşını “100. Doğum Yılında Behçet Necatigil Özel Sayısı” (Mart-Nisan 2016) ile
kutluyor. Doğan Hızlan, Emin Özdemir, Tahir Abacı, Refik Durbaş, Alper Beşe,
Neidm Gürsel, Yüksel Pazarkaya gibi şair ve yazarlar bu sayıya katkıda
bulunmuş. Tunç Tayanç’ın “Tercüme Bürosu ve Necatigil” başlıklı araştırması
“edebiyat adamı” Necatigil’in önemli bir niteliğini, çevirmenliğini vurguluyor.
Hasan Âli Yücel’in bakanlığı döneminde, 1940’larda Milli Eğitim Bakanlığı’nın
Dünya Klasikleri’ni Türkçeye kazandırma hamlesine Necatigil’in de önemli
çevirilerle katıldığını öğreniyoruz. Ayşe Sarısayın’sa annelerinin ölümünün
ardından evi boşaltırken Necatigil’den kalan kolilere, kutluara rastladıklarını
ve bu arşivin ilk veriminin üstadın çeşitli vesilelerle kaleme aldığı
kasidelerden oluşan bir kitap olacağı müjdesini veriyor. İlk sayısı yayımlanan
Çevrimdışı İstanbul’da da “Behçet Necatigil 100 Yaşında” başlıklı bir bölüm
var. Asuman Susam, Gonca Özmen, Gökçenur Ç’nin yazıları ile birlikte yine Ayşe
Sarısayın’ın yeni açılan arşivin verimlerinden “Necatigil Arşivinin
Kuytularından: Edebiyat Matineleri” adlı yazısı birçok görselle birlikte yer
alıyor. Arşivden neler çıktı, çıkacak merak etmemek elde değil.
Necatigil’in yakın dostlarından Yüksel Pazarkaya “Unutulmak
İsteyen Şair Behçet Necatigil 100 Yaşında”da (Şubat 2016, Sözcükler yay.) anılarla
yola çıkıyor. Necatigil’le tanışmasını, Almanya’da birlikte geçirdikleri
günleri anlatırken üstadın eserleri üzerine görüşlerini aktarıyor. Bir anlamda
şairin hayatının ne kadarının şiire dahil olduğunu da öğreniyoruz. Yüksel
Pazarkaya Necatigil’in şiiri üzerine tek tek şiirleri ele alarak yorumlar
yapıyor, ana izleklerini belirlemeye çalışıyor. Pek üzerinde durulmayan radyo
oyunlarını, çevirilerini değerlendiriyor.
Selim İleri “edebiyat adamı” Necatigil’i anlatırken “edebiyatçılarımızı
ve modern edebiyatımızın eserlerini unutulmaktan koruyan, eşsiz iki sözlük”e de
değiniyordu. Bunlardan “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü”nün (2016, Yapı Kredi
Yay.) “sağlığında son kez gözden geçirdiği ve genişlettiği 1978 tarihli”
baskısı yeniden yayımlandı. Sözlük’ün ilk baskısı 1960’da yayımlanmış. 78
baskısında 901 yazarın biyografileri yer alıyor. Çok önemli bir başvuru kaynağı
olmasının yanısıra Necatigil’in kısa ve öz yorumlarıyla da başucu kitabımdır.
Behçet Necatigil maddesindeki yorum şöyle; "Şiirde kırk
yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından
geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal
yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden
ötürü yadırgandığı da oldu, ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı
ve özel bir dünyası olan bir şair dediler."
Bu yeni baskının sunuşunda arka kapağına da yansıyan şöyle
bir yargı var: “Necatigil'in ölümünün ardından yapılan baskılarda sözlüğün
içeriği çeşitli ekleme ve çıkarmalarla güncellendi. Sözlük, günün gelişmelerine
uyumlu hale getirilirken, ister istemez, katışıksız Necatigil eseri olmaktan
uzaklaştı.” Aynı sunuşta Necatigil’in “Bu tür sözlükler elbette sürekli ekleme
çıkartma gerektiriyor” görüşüne de atıfta bulunulmuş. Necatigil’in ölümünden
sonra sözlüğe eklemeleri önce Hilmi Yavuz ve daha sonra Enver Ercan yapmıştı
diye biliyorum. Bu katkıyı herhalde ailenin onayı ile yaptılar ve Necatigil’in anısına
ve eserine de azami özeni gösterdiklerini de tahmin edebiliriz. Genişletilmiş
son baskı 2007 tarihli, 24. basım. 1111 biyografi yer alıyor. Sonradan eklenen
isimler yıldızla belirtilmiş. Orijinal sözlükte bulunan isimler Necatigil’in
ölümünden sonra eser yayımlamışsa, ölümler varsa bunlar da eklenmiş ama
Necatigil’in yorumlarına dokunulmamış, yeni yorum eklenmemiş. Yani bir sözlüğün
gerektirdiği gibi eser güncel tutulmuş. Bunun doğru bir tutum olduğunu
düşünüyorum. Dünya’daki birçok sözlük de ilk yazarlarının adıyla anılır ama
günün gereklerine göre güncellenir. Bu yapılmazsa eskir ve kullanılmaz hale
gelirler. YKY’nin Necatigil’in doğumunun yüzüncü yılı anısına sözlüğü
“katışıksız” haliyle basması güzel bir iş. Keşke tıpkı basım yapılsaydı, daha
da anlamlı olurdu. Ama yeni baskıların genişletilmiş 24. baskıdan yola çıkarak
yapılmasının eserin kalıcılığı açısından daha doğru olacağını düşünüyorum.
07.04.2016
Yorumlar