15 Temmuz Darbe Girişimi’nin hemen ertesinde sosyal medyada
listeler dolaşmaya başladı. Kimlerin tutuklanacağı isim verilerek açıklanıyordu
listelerde. Sonra tutuklamalar başladı. Silahlı kuvvetlerden, güvenlik kuvvetlerine,
oradan bakanlıklara, okullara hatta özel işyerlerine uzanan işten atmalar bunu
izledi. Tutuklananların sayısı 15 bini, işten atılanların sayısı 70 bini
buldu.
Darbe Girişimi’ne katıldığından, yardım ve yataklık
ettiğinden, destek verdiğinden şüphenilenler çeşitli illerdeki operasyonlarla
tutuklanıyor. Ama yazarlara, gazetecilere geldi mi olay böyle gelişmiyor. Gözaltına
almalar gizli operasyonlarla yapılmıyor. Önce gazetelerde kimlerin
tutuklanacağı haber oluyor. İsimler listeleniyor. Haberlerde isimlerini
görenlerden bazıları kaçıyor. Kaçanlar kovalanıyor. Televizyonlarda arama
haberleri neredeyse canlı yayınla veriliyor.
Suçsuzluğuna inanan, veremeyecek hesabım yok, diye
düşünenler ise bu listelere itibar ediyor, kaçma kovalama haberlerini görünce
de bir an önce polise teslim olup, ifade vermek, aklanmak için uğraşıyor.
Hilmi Yavuz için de benzer bir durum söz konusu. Gözaltına
alınacağı haberlerini Bodrum’da yaz tatilini geçirirken alıyor. Çantasını hazırlayıp bekliyor. Kimse gelmiyor. Beklemekten
sıkılınca kalkıp İstanbul'a geliyor. Bu kez İstanbul'daki evinde bekliyor.
Herhalde Bodrum adresimi bilmiyorlardı, burayı bilirler, gelirler diye.... Yine
kimsecikler yok.
Ertesi sabah avukatıyla birlikte emniyete
gidip teslim oluyor. Saatlerce ifadesinin alınmasını bekliyor. Doktor raporu
yok diye ilaçları verilmiyor. Avukatı ve ailesi ile görüştürülmüyor. İlaçlarını
alamadığı için gece fenalaşıyor, hastaneye götürülüyor.
Tekrar emniyete getiriliyor. 24
saat boyunca kimse ifadesini almıyor. Devreye Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı
giriyor ki bir an önce ifadesini alsınlar. Nihayer sağlık kontrolünden
geçiriliyor. Sağlık durumuna bakılarak savcılık ifadesini almak üzere
bırakılıyor. Pazartesi günü de nihayet ifadesini verebiliyor ve serbest
kalıyor. Aziz Nesin'i anmamak elde değil. Kaçanı kovalıyorlar... Gelip teslim
olanla ilgilenen yok.
Hilmi Yavuz’u, kim olduğunu anlatmaya gerek var mı? Köşe
yazılarını, sosyal medyada yazılanları, yapılan haysiyet cellatlıklarını,
yargısız infazları görüp okuduktan sonra “Evet, anlatmaya gerek var” diyorum.
Çünkü cahillik akıl almaz seviyede.
Çağdaş Türk Şiirinin yaşayan en büyük ustalarındandır Hilmi
Yavuz. 1936 doğumlu. Tam 80 yaşında. Londra’da felsefe okumuş. Üniversitelerde
felsefe ve uygarlık tarihi dersi vermiş. Öğrencileri için efsane bir hoca.
60’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Ortam ve Zaman gibi
gazetelerde yazmış. Ansiklopediler yayınlamış, editörlük yapmış. İlk şiirleri
1950’li yıllarda, ilk şiir kitabı 1969’da yayımlanmış. Edebiyat, felsefe ve
kültür üzerine çok önemli eserler vermiş. Kültür adamı, felsefeci, eğitimci,
yazar ve büyük bir şair. Kimsenin müridi olmaz, ancak başkaları onun müridi
olur. Darbelere, darbecilere karşı olduğunu da defalarca yazıya ve söze
dökmüş.
Ne edebiyat ve kültür dünyamız için önemini biliyorlar. Ne
yaşını, başını... Kulaktan dolma bilgilerle, trollerin yazdıklarıyla fikir
sahibi oluyorlar. Görüşüne katılmadıkları, beğenmedikleri ya da sevmediklerine saldırıyorlar.
Sosyal medyada linç ediyorlar. Hapis edilsin, hastanelik olsun, hatta ölsün
istiyorlar. Bu öfkeyi, kini anlamak olanaksız. Bu duygu halindeki bir toplum
çıldırır, iflah olmaz.
Görüşlerine katılmıyor, şiir anlayışını paylaşmıyorsanız
yazıyla, sözle tartışın. İkna edin, ikna olun. Aksi taktirde Türkiye hiçbir
farklı görüşün gelişmediği bir çöl olarak kalır.
Unutmayın, Hilmi Yavuz gibi çok fazla değerimiz yok. Onlara
sahip çıkmalı, üzerlerine titremeliyiz.
02.08.2016
Yorumlar