Sosyal medyada çoksatan yazar Nilgün Bodur’un kitabında yer
alan bir aforizmasının Anne Frank’ın Günlük’ünden intihal olduğunun iddia
edilmesi ile ilginç bir tartışma başladı.
Hürriyet Pazar “İçinde mutlaka ‘çay/kahve/kaybeden olma’
geçen metinler, sosyal medyada kullanılmaya uygun ‘vurkaç’ aforizmalar, bir
cümlenin bir sayfayı dolduracak şekilde büyütüldüğü kitaplar...” tespitini
yapmış. Edebiyat ajanı Barbaros Altuğ, gazeteci yazar Elif Key, yayıncı Cem
Erciyes ve Berbat Edebiyat adlı kimliği gizli sosyal medya hesabının
sahiplerine konuyu değerlendirmelerini istemiş. “Buna edebiyat denir mi, gerçek
edebiyat tekrar yerine gelir mi?” diye sormuş.
Bu tip kitapların çoğalmasının, çoksatar olmasının edebiyatı
etkilediği, “gerçek” edebiyat eserlerinin satışını önlediği düşünülüyor.
Tabii dikkatinizi çekecek temel soru; bu tip kitapların “edebiyat”
sayılıp, sayılmayacağı. Kesin olarak söyleyebiliriz ki bu kitaplar edebiyat
kategorisinde değerlendirilemez. Evet, aforizma bir edebi türdür. Ama her güzel
söz aforizma değildir. Üstelik bu kişilerin her nabza şerbet güzel sözleri
ancak duvar yazılarının kalıcılığındadır. Değil yüz yıl sonra, bir yıl, hatta
üç ay sonra ne o “güzel” sözleri ne de onların yer aldığı kitapları anımsarız.
Kuşkusuz daha evveli vardır ama bu tür sözlerin kıymeti
yayıncılarca 80’li yıllarda anlaşıldı. Mizah dergilerinde, özellikle Metin
Üstündağ’ın Langadank’larının büyük ilgi görmesi yayıncıların dikkatinden
kaçmadı. Bu tür kitapların çoksatan ilk örneği de Metis’ten çıkan“Biz Duvar
Yazısıyız”dır. Aynı zamanlarda Metin Üstündağ’ın Langadank’ları da kitaplaştı
ve her iki kitap da çok sattı. Biz de Duvar Yazısıyız ve Met Üst’ün benzer
içerikteki kitapları 90’lı yılların başında da yayımlanmaya devam etti. Sonra
da bu moda geçti. Bugün arasanız Biz Duvar Yazısıyız’ı Metis’in internet
sitesinde bile bulamıyorsunuz. Kitap yok hükmünde olmuş. Tarihe gömülmüş.
Özlü sözler söylemek sosyal medyanın gelişmesi, özellikle
Twitter’la tekrar moda oldu. En tipik ve başarılı örnek kapağındaki kahve
fincanı ile Ahmet Batman adıyla çıkartılan Soğuk Kahve’dir (Destek Yay.). Çünkü
görseli kahveli kitaplı paylaşımlar yapmak 2010’ların başında çok modaydı.
Nilgün Bodur bu akıma son noktayı koyuyor gibi. Gibi diyorum
çünkü “Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim” (Destek yay.) aforizma ile “deneme” karışımı bir kitap. Aforizma akımına son
noktayı koyarken yine 80’lerde başlayan bir başka akımı popüler denemeleri de
canlandırmaya çalışıyor. Çok satmasından da bu canlandırma işinde başarılı
olduğunu anlıyoruz.
Popüler denemelerin mucidi de mizah dergileri. Bu konunun
üstadı da Cezmi Ersöz. Cezmi Ersöz, 80’li yıllarda başladı, 90’lı yıllarda da
istikrarlı olarak bu türde yazdı ve Leman dergisinden çıkartılana/ayrılana
kadar da gittikçe azalan bir ilgiyle olsa da ününü sürdürdü. Kitaplarının hâlâ
yeniden basımları yapıldığına göre bir miktar okuru var. Nilgün Bodur’un satış
başarısı yayıncıları tekrar Cezmi Ersöz’ün kitaplarıyla ilgilenmeye de
yöneltebilir.
Sözün özü bu tür kitaplar her zaman vardı ve çok da okur
buluyorlardı. Bunların varlığı, çok satmaları edebiyatı gündemden çıkarmış,
gerilere itmiş değil. Çünkü farklı bir okura hitap ediyorlar. O okur sadece
popüler olanın peşinde.
Nilgün Bodur’un kitabını alan okur onun intihal yaptığı iddia edilen
Anne Frank’ın hatıra defterini merak etmiyor. Bu okuru en fazla çoksatan
yazarlara, Canan Tan’a, Ayşe Kulin’e pek pek Elif Şafak’a yöneltebiliyorsunuz
ama “gerçek” edebiyatı okutamıyorsunuz. Tıpkı yüz binlerce satan Wattpad
yazarlarının, Büşra’ların kitaplarını okuyanlar gibi. Bir adım daha ileri
gidelim. Canan Tan, Ayşe Kulin ya da Elif Şafak okurları da “gerçek” olduğu
söylenen edebiyatın ürünlerine yönelmiyor. Hatta Sabahattin Ali’nin Kürk
Mantolu Madonna’sını okuyan yüzbinler de “Türk Edebiyatının klasiklerinden
başka ne okuyabilirim?” diye merak etmiyor. Popüler kitap okuru, çoksatanlar
okuru ve edebiyat okuru tamamen farklı. Ve onları birbirlerine dönüştürmek
mümkün görünmüyor. Yani Nilgün Bodur’un çoksatması Saramago’nun, Zweig’ın çok
satmasına engel değil. Çoksatanlar listesine bakın, bu gerçeği göreceksiniz.
Yorumlar