Yıldız Moran’ın 12 yıl süren kısa ama etkileyici bir sanat hayatı var. Onun için “Türk fotoğrafının akademik eğitim almış ve profesyonel anlamdaki ilk kadın fotoğrafçısıdır” deniyor. Gerçekten de biyografisine baktığınızda günümüzde bile rastlanmayacak bir fotoğrafçılık eğitimi aldığını görüyorsunuz. O zamanlar imkansız olanı başarmış.
1950
yılında dayısı sanat tarihçisi Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun önerisiyle
İngiltere’ye fotoğraf eğitimi almaya gitmiş. Bloomsbury Technical College’da ve
Ealing Broadway Technical College’da fotoğraf eğitimi görmüş, Old Vic
Tiyatrosu’nun meşhur fotoğrafçısı John Vickers’in yanında fotoğrafçılığa
başlamış. Asistanlık dönemlerinden sonra sanatçı portreleri, lobi fotoğrafları
çekmiş. İlk sergisini 1953’te Cambridge’te açmış. 1954’te Londra’da beş sergi açmış, sergileri büyük ilgi
görmüş. 1954’te Türkiye’ye dönmüş. 1955-1962 arasında Türkiye’de beş kişisel
sergi açmış. 1963’te Özdemir Asaf ‘la evlenmiş. Üç çocuğu olmuş. Hayatını eşine
ve çocuklarına adamış (bkz. Merih Akoğul, “Yıldız Moran”, Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi, 2018) .
Yıldız Moran’ın ilk bakışta
usta işi olduğunu belli eden çok etkileyici fotoğrafları var. Ne gördüyse onu
çekiyor. Oldukça gerçekçi. Fotoğrafa müdahale etmiyor. İnsanları, doğayı, kimin
ya da neyin fotoğrafını çekmişse onu tüm doğallığı ve gerçekliğiyle görüyor. Merih
Akoğul’un “fotoğrafını çektiği
kişiyle arasına fotoğraf makinesinden başka bir şey sokmamıştır” yorumuna
katılmamak elde değil.
Bu yanıyla döneminin
fotoğrafçıları ile aynı çizgide olduğunu söyleyebiliriz. Ara Güler’in tavrıyla
da yakın bulabiliriz. Ama tüm yakınlıklar bir yana Yıldız Moran’ın kendine has
bir tavrı, bakışı var. İyi bir fotoğraf sanatçısı olması da buradan
kaynaklanıyor. Üstelik hem portre hem de manzara fotoğraflarında aynı üslupta,
başarılı işler çıkarmış.
“24 saat düşünülen, yaşanılan, ikinci plana atılamayacak bir
konudur fotoğrafçılık” demiş Yıldız Moran. “Daha önemli şeyler olduğuna karar
verdim” demiş, O önemli şeylerin de evi, özellikle çocukları olduğunu
belirtiyor. Yani kararlı bir vazgeçiş. Şartlar zorladığı için değil bilerek
bırakıyor fotoğraf sanatçılığını.
Yıldız Moran fotoğrafı bıraksa da sanat dünyası onu
unutmuyor. Bu da az bulunur ve ilginç bir şey. Zira üç gün ortada görünmeyenin
hemen unutulduğu bir dünyada yaşıyoruz. 40 yıl ortada görünmeyen Yıldız Moran’ın
anımsanması, sergilere, kitaplara konu olması dikkate değer. Benim “iyi olan
hiçbir zaman kaybolmaz, bir gün mutlaka tekrar ortaya çıkar” düşüncemin de
kanıtı gibi.
Merih Akoğul, 2018’de bu yazıda alıntılar da yaptığım “Yıldız
Moran” kitabını Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi’nden yayımlamıştı. Akoğul’un
küratörlüğünde 24 Kasım 2018’den beri de İstanbul Modern “Yıldız
Moran: Bir Dağ Masalı” adlı sergide sanatçının eserlerini bizlerle buluşturdu.
Merih
Akoğul, İstanbul Modern’in geçici binasındaki küçük salonu faydacı bir
anlayışla, en son limitlerine dek değerlendirmiş gibi bir izlenim ediniyorsunuz
sergiye ilk bakışta. Çerçeveler aralarına bir santim boşluk gelmeyecek bir
biçimde, altlı üstlü yerleştirilmişler. Ama sergiyi izlemeye başladığınızda bu
aşırı yanyanalığın Yıldız Moran’ın eserlerine bakıp, tek başlarına
değerlendirmede engelleyici bir unsur olmadığını fark ediyorsunuz, bir süre
sonra da bu sergileme anlayışını benimsiyorsunuz. Sanıyorum fotoğrafların yeterli büyüklükte olması bir
unsur. Ama esas unsur Yıldız Moran’ın bakışı. Onun üslubu bu sergilemeyi
kaldırıyor.
“Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı” sergisini hafta
arası bir gün öğle saatlerinde ziyaret ettim. Hem İstanbul Modern’in
kalabalıklığı hem de özellikle bu sergiye gösterilen yoğun ilgi hoşuma gitti. Sergi 12 Mayıs’a dek sürecek. Bir gününüzü Yıldız Moran’ın unutulmaz eserlerine ayırın. O vesileyle de İstanbul Modern’in geçici ve kalıcı diğer sergilerini de gezin. Keyif alacaksınız. 24.01.2019
Yorumlar