Bir Çevirgenin çevirmenleşmesi


Çeviriye, lisedeyken başlamış Celâl Üster. O günden beri çeviri hep ana uğraşı olmuş. Bir kültür insanı olarak kültür ve sanatla, özellikle edebiyatla ilgili birçok iş yapmasına rağmen masasının üzerinde hep çevrilecek kitaplar yer almış. 50 yılı aşkın çeviri emeğinde 90 kitaplık bir külliyat var. Kendi deyimiyle “belirli bir beğeniye yaslanmaya özen göstermiş,” seçici olmuş. İlk yayımlanan çevirisi Shakespeare’den bir sone. Robert Kolej’in okul dergisi İzlerimiz’de daha birçok çevirisi yer almış.

Bu çeviriler, Celâl Üster’in çevirmen olarak yetişmesinde ilk eğitim oluyor. Kuşkusuz İngiliz dili ve edebiyatı bölümünde Mina Urgan, Cevat Çapan gibi çok değerli hocalardan dersler almasının etkisi büyük. Esas eğitimi ise Memet Fuat’ın Yeni Dergi’sinde başlıyor. Memet Fuat tatlı sert tarzıyla Celâl Üster’i yönlendiriyor, çevirilerine küçük eleştiriler yapıyor, nihayet dergide yayımlayıp onurlandırıyor.

12 Mart 1971 Darbesi’nden sonra Mamak Cezaevi’ne düşmesi çeviriye iyice yoğunlaşmasına neden oluyor. Sonraları yakın dost olacağı E Yayınları’nın yöneticisi Aydın Emeç’ten gelen kitapları cezaevinde çeviriyor. Sonra da ne iş yaparsa yapsın hep çeviri ile de uğraşıyor.

Celâl Üster’in çevirmenlik anıları 1960’lardan bu yana Türkiye’nin edebiyat ve yayın yaşamından önemli kesitleri de anımsamamızı sağlıyor. Memet Fuat’ın de Yayınları’nda, Aydın Emeç’in E Yayınları’nda yaptıkları işler önemli. Üster’in de çalışanı olacağı Adam Yayınları’nda Memet Fuat ve Aydın Emeç’le yolları bir kez daha kesişiyor. Cevat Çapan, Ahmet Cemal gibi çevirinin büyük ustalarıyla da çok hoş anıları var. Onlar ve emekleri hakkında özel yazılar yazmayı da ihmal etmemiş.    

Esas işine yoğunlaşamamak yazarların olduğu kadar çevirmenlerin de kaderi. Sadece çeviri yaparak geçinemiyorlar. Başka işler yapmaları gerekiyor. Celâl Üster de editörlük, yayınevi yöneticiliği, gazetede sanat sayfası, kitap eki yöneticiliği gibi görevlerde bulunmuş. Sadece çeviri ile geçinebilmesi ancak 50 yılı tamamlayıp 90 kitaba ulaşınca mümkün oluyor. 

Celâl Üster Bir “Çevirgen”in Notları’nda çeviriye ilk başladığı günlerden başlayıp elli yıllık emeğini anlatıyor. Ama sadece bir anı kitabı değil. Anılardan yola çıkarak çevirdiği ya da çevirmeyi arzuladığı ya da çevirmek kısmet olmayan kitapları anlatırken o kitapların, yazarlarının dünyalarına da giriyor. Sappho, Christopher Caudwell, Borchert, Juan Rulfo, O’Flaherty, Borges, Orwell gibi yazarları, eserlerini anı anlatırkenki aynı tatlı dille anlatıyor. Anıyla denemenin içiçe geçtiği yazılar diyebiliriz Bir “Çevirgen”in Notları’na. 

Celâl Üster çevirmeye niyetlendiği kitabın yazarını, diğer eserlerini tanımaya önem veriyor. Bir anlamda onu, eserini, üslubunu benimsemenin bir yolu bu. Bu evrede de hem eseri hem yazarı enine boyuna incelemekle kalmıyor, daha önce Türkçeye yapılmış çevirileri varsa onları da okuyor. Bu okumalardan ortaya çıkan görüşlerini de okuyoruz. Olumlu olumsuz görüşler bir arada. Beğenisini de eleştirisini de sözünün sakınmadan ifade ediyor. Böylelikle Türkiye’de hiç yapılmayan bir işin, çeviri eleştirisinin seçkin örneklerini de okumuş oluyoruz kitapta.
Celâl Üster iyi bir anlatıcı. Anı deneme karışımı tarzı da okumayı daha keyifli hale getiriyor. Bir “Çevirgen”in Notları’nda (Ocak 2019, Can yay.) hem onun 50 yıllık emeğinin önemli, can alıcı noktalarını okuyup Türkiye yayıncılık yaşamına bir göz atmış oluyorsunuz hem de Dünya Edebiyatı’nın en önemli yazarları hakkında ayrıntılı bilgileri deneme tadında alıyorsunuz. (15.02.2019, Hürriyet Kitap Sanat)  

Yorumlar