Pınar
Öğünç’ü iyi bir gazeteci olarak biliriz. Ama edebiyatla yakından ilgili olduğu
da malum. Zaten muharrirliğinde de edebi yan hep ağır basar. Gazeteciliğinin
yanında edebiyatla ilgisini hep sürdürmüş. Ekşi Sözlük’e bakarsanız Uç, Yine
Hişt, Hayalet Gemi gibi edebi nitelikli dergilerde görülmüş. Biyografisinde bu
dergilerden söz edilmiyor ama “22 yaşında, bir haber dergisindeki iş
görüşmesine yazdığı hikâyelerle giderek gazeteciliğe başladı” cümlesi
edebiyatla yakın ilgisini ifade etmeye yeterli.
1997’den
bu yana çeşitli dergi ve gazetelerde muhabir, editör, köşe yazarı olarak
çalışıyor. 20 yılı aşan bir yazı emeği. Pınar Öğünç’ü özellikle Radikal
Cumartesi’ndeki işlerinden bilirim. Son yıllarda ihmal edilen röportajın bir
gazetecilik türü olmasının yanında bir edebi tür olarak da önemli olduğunu
örnekleyen çalışmaları vardır. 2008’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “En İyi
Röportaj Ödülü”nü alması boşuna değil. İnce İş (2009, İletişim yay.) çeşitli
meslek erbabı ile yaptığı röportajlardan oluşuyordu ve iyi bir röportaj kitabı
olarak Öğünç’ün edebiyatçı yanına kaydedilmesi gereken bir çalışmaydı. Tabii
“Dünyayı Kurtaran Adam” filminin yönetmeni Çetin İnanç’ı anlatan Jet Rejisör
(2006, Roll yay.) kitabı da türünün iyi örneklerindendir.
Bütün
bunları neden anlatıyorum? Pınar Öğünç’ün edebiyata, öyküye geç gelmiş olduğu
kanısının pek de yerinde bir yargı olmadığını söylemek için. İlk öykü kitabı
Aksi Gibi’nin yayım tarihi 2015. Aksi Gibi’de “Her şey göründüğü kadar yalındır”
mesajını veren hikayeler vardı. Gerçekçi, yaşadıklarımızın içindeki mizahı
ihmal etmeyen, hikayelerdi bunlar. Ayrıntıların içindeki dikkatli bakılmasa
görülemeyecek insanlık meselelerini, küçük hayatlarımızı belirleyen aksilikleri
ya da hayatın kaçınılmazlıklarını samimi bir dille anlatıyordu.
İlk
hikaye kitabından 4 yıl sonra yine 120 sayfalık bir kitapla Beterotu ile
geliyor Pınar Öğünç. Yine günlük hayattan, biz şehirlerde yaşayan dar gelirli
ya da orta sınıftan insanların başlarına gelebilecek ya da şahit oldukları,
duyduklarında şaşırmayacakları olayları alıştığımız içten anlatımı ile hikaye
ediyor. Kitabın tanıtımında yazdığı gibi “Günümüz Türkiyesi”ni ne kadar
yansıttığı tartışılır ama günümüz Türkiyesi’nin vitrini olan İstanbul’dan ilgiyle
okunacak hikayeler anlattığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
İç
çamaşırcıda çalışan genç kızla esnaf lokantasının motorlu servis elemanının
ilişkisi, toplu konut sakinlerinin sitelerinin yakınında define araması, iki
plaza çalışanının işyerinin yarattığı baskıdan kaçıp nefeslenmek için
buldukları yollar, kentsel dönüşüme uğramış bir binanın temeline gizlenmiş iş
cinayeti, WhattsApp uygulamasında rastladığı eski yazışmaların verdiği esinle
ayrıldığı sevgilisi ile ilişki kurup kurmamanın tereddüdündeki kadın, emekli
memurun sokaklara atılmış kağıtlarda yazılanlarla yaşadığı gerçek ya da hayali maceralar,
sol kürek kemiğinin altında bir yere ağrı saplanmış adamın tedavi olmaya
çalışırken yaşadıkları, şehirlerarası otobüste dükkanını yakan gençle
karşılaşan adam, durmak bilmeyen alarm sesinin mahalleliye düşündürdükleri,
evinde yaban domuzu yavrusu yetiştiren genç kızın onunla vedalaşma yolculuğu… Hepsi
bu hayatın içinden birbirinden ilginç ama bildik de gelen hikayeler.
Pınar
Öğünç kalemi kuvvetli bir yazar olarak hikaye etmeyi iyi biliyor.
Beterotu’ndaki hikayeler de keyifle, merakla, tad alarak okunuyor. Ama okur
bulduğu ile yetinmez, sevdiği yazardan daha da ötesini ister. Pınar Öğünç’ün yeni
çalışmalarında daha da ileri gitmesini, hikayeden öyküye doğru yönelerek
biçimsel arayışlara girmesini, üslubunu da belirginleştirmesini
bekliyorum. (19.04.2019, Hürriyet Kitap Sanat)
Yorumlar