“Dostumsun, kardeşimsin, oğlumsun”

Nâzım Hikmet, 17 Ocak 1938’de tutuklanır. Orduyu ayaklanmaya teşvik ettiği iddiasıyla Ankara’da Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde yargılanır ve 15 yıl hapse mahkûm edilir. Bunu İstanbul’da “donanmayı ayaklanmaya teşvik” suçundan 20 yıla mahkûm edilmesi izler. İki ceza birleştirilerek toplam 28 yıl 4 ay hapis cezası olur. Ankara Cezaevi’nde kaldıktan sonra 1940 yılının şubat ayı ortasında Hikmet Kıvılcımlı ve Kemal Tahir’le birlikte kalacağı Çankırı Cezaevi’ne yollanır.
Kemal Tahir’le aynı davada yargılanıp ceza almışlardır ama hiç tanışmamışlardır. Kemal Tahir’in tek suçu Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Sabiha Sertel ve Hikmet Kıvılcımlı gibi yazarların kitaplarını okumaktır. 15 yıl ceza almıştır. Şimdi kitaplarını okuduğu yazarlardan ikisiyle, Nâzım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı’yla birlikte hapis yatacak, üç mahkum aynı odada kalacaktır.
Çankırı’da Nâzım Hikmet ve Kemal Tahir arasında büyük bir dostluk kurulur. Önce iki arkadaş, sonra ağabey kardeş, nihayet usta ve çırak olurlar. Ama Nâzım Hikmet’in ailesiyle, dostlarıyla görüşmesi Çankırı’nın İstanbul’a uzaklığı nedeniyle iyice güçleşmiştir. Karısı Piraye’ye özlemini önce mektuplarda, sonra da “Çankırı’dan Piraye’ye Mektuplar” adlı şiirlerde görürüz.    
Eşi Piraye Hanım’la görüşmesi kolay olsun diye Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’ne nakli sağlanır. Bu iki dostun ayrılığı demektir. Bundan sonra sohbetleri mektuplar aracılığıyla sürecektir. 1940-50 yılları arasında yazılan bu mektuplar ancak yıllar sonra, Nâzım Hikmet’in kitapları Türkiye’de yayımlanabilmeye başladığında, 1968’de Kemal Tahir tarafından derlenip kitaplaşır; Kemal Tahir’e Mahpusaneden Mektuplar (Mart 2019, Yapı Kredi yay.).
Nâzım Hikmet, mahpusluklarını sürekli çalışarak değerlendirmiş, birçok şiirini hapisteyken yazmış, çeviriler yapmış, sürekli okumuş, resim yapmış, dokuma tezgahı kurmuş. Mektuplara da af umudu, Kemal Tahir’in Bursa’ya naklinin sağlanması, şairin Piraye ile ilişkisi, hapishane yaşamı gibi insani konuların yanında bu yoğun edebi faaliyet yansımış. Hem kendi yazdıklarını, okuduklarını Kemal Tahir’le paylaşmış, görüşlerini, eleştirilerini istemiş hem de Kemal Tahir’in yazdıkları hakkında görüş bildirmiş, onu yönlendirmiş. Nâzım Hikmet, Çankırı’da yazmaya başladığı “Meşhur Adamlar Ansiklopedisi” uzun şiirini geliştirip Memleketimden İnsan Manzaraları’nı yazmaktadır. Kemal Tahir de Göl İnsanları, Sağırdere, Kelleci Memet gibi eserlerini kaleme almaktadır. Nâzım Hikmet, Kemal Tahir’in yazdıkları hakkında görüşlerini bildirirken roman hikaye ayrımı, romanın yapısı, gerçekçi bir romanın nasıl olması gerektiği gibi konularda ayrıntılı bir şekilde görüşlerini bildirir. Aynı şekilde okuduğu kitaplardan yola çıkarak da edebiyatın temel sorunları hakkında görüşlerini yazar. Kemal Tahir’in cevaplarını okuyamazsak da Nâzım Hikmet’in yazdıklarından ustayla çırak arasında tam bir görüş birliği olmadığını, o uzun açıklamaların o sayede kaleme alındığını anlarız. Kemal Tahir, Nâzım Hikmet’in yazdıklarını da yapıcı bir anlayışla hem içerik hem de biçimsel açıdan eleştirir. Nâzım Hikmet de destanı hangi anlayışla kaleme aldığını, neyi neden yazdığını açıklar.   
Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevi’nde yeni bir genç arkadaş bulur; Raşit Kemali. Daha sonra Orhan Kemal adıyla eserleri yayımlanacak olan Raşit’le de Kemal Tahir’le olduğu gibi sıkı bir dostluk kurar, onun yazarlığa başlamasında destek olur. Nâzım Hikmet – Kemal Tahir mektuplaşmalarında hep Orhan Kemal’in sözü edilir, onun yazı çalışmaları, kısa notları da zarfa konur. Kemal Tahir’le Orhan Kemal arasında da bir dostluk kurulur.
İyi bir mektup yazarı da olan Nâzım Hikmet’in akıcı ve içten anlatımıyla keyif ve merakla okunan Kemal Tahir’e Mahpusaneden Mektuplar büyük bir şairle usta bir yazarın dostluklarını belgelerken onların yaşamlarının önemli bir bölümünü de yansıtıyor. 29.03.2019

Yorumlar