Tek isteği “normal” olmaktı

Konformizm Fransızca kökenli bir sözcük. “Yürürlükteki kurum, ölçüt,  ya da koşullara, görece katı kalıplara, eleştirel bir değerlendirme yapmaksızın uyma” anlamına geliyor. TDK “uymacılık” diye bir karşılık önermiş ama birçok dilde olduğu gibi bizde de konformizm sözcüğü yerleşmiş. Böyle davranan kişilere de konformist deniyor.
Konformist’ten ilk kez 1970 tarihli Bernardo Bertolucci’nin filmi ile haberdar olmuştum. Bertolucci başyapıtlarından sayabileceğimiz filmini Alberto Moravia’nın aynı adlı romanından uyarlamıştı. Moravia, romanları ile Dünya çapında meşhur olmuş, çok okunmuş bir İtalyan yazarı. 50’li yılların ortalarından itibaren kitapları Türkçede de yayımlanmış. Bertolucci’nin etkileyici filmini izleyince Moravia’nın bu eserini Türkçede çok aramış ama bulamamıştım. Konformist adıyla aradığım için Türkçeye çevrilmedi sanıyordum, meğerse 1971’de ‘Düzen Adamı’ adıyla yayımlanmış (Fer yay. Çev. Füruzan Tekil). Romanın 48 yıl sonra yapılan yeni çevirisinde de Leyla Tonguç Basmacı yine Düzen Adamı (Kolektif Kitap) adını tercih etmiş. “Düzen Adamı” konformistin anlamını tam olarak karşılar mı bilemiyorum. Bu çekincem haricinde Basmacı’nın çevirisini oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim.
Moravia romanı 1951’de, II. Dünya Savaşı ertesinde yayımlatmış. Faşizmin, Musollini rejiminin bireyi baz alarak derinden bir eleştirisi olarak okunabilir. Bireyin devlete, otoriteye tüm benliği ile bağlanması, onun varlığını yaşam sebebi olarak görmesi günümüzde de gündemde olan temel bir olgu. Ama romanın baş kahramanı Marcello Clerici’nin yaşamındaki tek hedefinin “normal” olmak olması farklı değerlendirmeleri de gerektiriyor.
Marcello çocukluğundan başlayarak önce babası ve annesiyle, sonra okuldaki ilk yıllarında, kendisini anormal olarak algılamasına sebep olacak bir dizi acı olay yaşıyor. Oğluna ve karısına fiziksel şiddet uygulayan babanın yaşamı akıl hastanesinde son buluyor, Marcello’nun annesi ise uyuşturucu müptelası oluyor. Okul arkadaşları da Marcello’nun cinsel eğilimini sorgulayıp, alaya almakla kalmayıp, etek giydirmek gibi fiziki eylemlere de başvuruyor.
Çocukların uyguladığı şiddete şahit olan bir şoför Marcello’nun yardımına koşar. Marcello’yu eve davet eder. Şoförün arabasındaki silahı elde edip okul arkadaşlarını bununla korkutarak erkekliğini kanıtlayacağını düşünen Marcello da bu teklifi kabul eder. Sonu şoförün vurulması ile sonuçlanan olaylar Marcello’nun gelecekteki yaşamını tam bir normal olarak yaşama kararının da temelini oluşturur. Çocukluğunda yaşadığı anormallikleri unutmak için normal olacaktır.
Marcello, İtalya’yı yöneten faşist yönetime düşünce olarak biat eder. Bunun karşılığında da normallik yolunda ilk adımını atar, kendi deyimiyle memur, gerçekte derin devletin bir adamı halini alır. Diğer yandan da sıradan bir genç kızla, her şeyin toplumun öngördüğü normallere göre yaşanacağı bir evlilik yapar. 
Balayını geçirmek için eşiyle Paris’e gitmesini rejim karşıtı bir profesörün öldürülmesi için iyi bir fırsat sayar yöneticileri. Kendisi, eşi, profesör ve karısı arasında kurulan ilişkiler Marcello’nun ikileme düşmesine sebep olur. Normal diyerek özlediği yaşamların aslında ne kadar anormal olduğunu kavramasını sağlar. Marcello yine de normal olma arzusundan vazgeçmez ve normal olamasa da bir konformist halini alır.

Düzen Adamı Alberto Moravia’nın başyapıtı olarak değerlendiriliyor. Bence de modern klasiklerden sayılabilecek çok etkileyici bir eser. Bugün bize normal diye dayatılanları, onları karşı çıkmadan yaşam biçimi olarak kabullenmemizin, konformistleşmemizin nedenlerini de kavramamıza yardımcı olacak usta işi bir roman. (05,04,2019, Hürriyet Kitap - Sanat)  

Yorumlar