Nâzım Hikmet’in Dokunduğu Kitaplar

‘Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde’ sergisi adını büyük ustanın “Açıyorum / birer birer / kitaplarını. / Satırların / üzerinde / ellerinin izi var.” dizelerinden alıyor. Sergi fikri geçen yıl, Nâzım Hikmet araştırmacısı Melih Güneş, şairin son yıllarını yaşadığı ve ölümünden beri özenle korunan evini ziyarete gittiğinde ortaya çıkmış. Melih Güneş’in amacı “Şairin ölümünden sonra 55 yıldır korunan çalışma odasındaki kitap ve objeleri tekrar gözden geçirerek tek tek tespit etmek, belgelemek...” Çünkü bu evin artık aynı şekilde korunamaması söz konusu. Moskova’da ya da olduğu gibi getirilip Türkiye’de sürekli sergilenmesi sağlanamazsa Nâzım Hikmet’in kişisel eşyasının ve belgelerinin dağılıp yitmesinden endişeleniliyor.
“Vera Tulyakova’nın kızı, Nâzım Hikmet’in Anuşka’sı Anna Stepanova’yla birlikte şairin kitaplığındaki sağlığında yayımlanmış, bazısı çok nadir kitaplarını İstanbul’a götürmem kararını aldık” diye anlatıyor Melih Güneş (bkz. T24.com.tr). Bu kitaplar, evden Türkiye’ye gelen başta daktilo olmak üzere Nâzım Hikmet’in bazı eşyaları, belgeler, fotoğraflar bu serginin temellerini oluşturmuş.
Melih Güneş, eldeki kitaplarla yetinmeyerek konuyla ilgili eserleri elinde bulunduran dostlarının da desteği ile Nâzım Hikmet’in Türkçe ve diğer dillerde 1925-1964 yılları arasında yayımlanmış kitaplarının bibliyografyasını çıkararak işe başlamış. 40 dilde 180’den fazla kitap toplanmış. Bibliyografya çalışmasından 680 sayfalık yayımlanmaya hazır bir kitap ortaya çıkmış, yayımcısını bekliyor. Sergide bu kitabın örnek bir baskısını görmek mümkün. Bu önemli bir an önce çalışma araştırmacıların kullanımına sunulmalı.
Yapı Kredi Bankası’nın 75. Yıl Sergileri kapsamında düzenlenen ‘Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde’ sergisi Yapı Kredi Bomontiada Alt’ta açıldı. Kuratörlüğünü Melih Güneş’in, tasarımını Aykut Genç’in yaptığı sergi amaca uygun olarak Nâzım Hikmet’in Dünya dillerinde yayımlanmış toplu eserlerini bir araya getiriyor.
Girişte sağda, bir camekan içinde Nâzım Hikmet’in Moskova’daki evinde kullandığı Türkçe klavyeli daktilosunu inceleyip tuşlarda parmak izlerini arıyorum. Sergide yer alan Ara Güler’in çektiği Nâzım Hikmet’in Moskova’daki evindeki çalışma odasının fotoğrafı da kafamdaki imgeyi bütünlüyor. Sergilenen kitapları incelerken çalışma odasında Nâzım Hikmet’i düşünüyorum.  
İlk kitap 1925 tarihli Akbaba Neşriyat yayını Arap alfabesi ile basılmış ‘Dağların Havası’. Nâzım Hikmet 23 yaşındayken yayımlanmış bu 32 sayfalık küçük kitabı 1929 tarihli ‘835 Satır’ izliyor. 20’li yılların sonlarında 30’lu yılların başlarında Nâzım Hikmet’in Türkiye’de birçok kitabı yayımlanmış. Sonrasında yasaklı yıllar geliyor. 1960’lara kadar şairin kitapları Türkiye’de yayımlanamıyor ama özellikle Bulgaristan’da yayımlanmış Türkçe kitaplarını görüyoruz sergide. Rusçada ‘Şiirler’ adıyla yayımlanmış 1932 tarihli ilk kitabını da görüyoruz. Sonraki yıllarda başta Rusça olmak üzere 40’dan fazla dilde Nâzım Hikmet’in kitapları yayımlanmış.
Dünya’nın Demirperde adı verilmiş görülmeyen bir duvarla ikiye bölündüğü bir dönemde Nâzım Hikmet eserleriyle duvarları yıkmış Çin’den, Japonya’dan Arjantin’e, Küba’ya kadar birçok ülkede kitapları yayımlanmış. Melih Güneş halen erişilememiş başka kitaplar da olabileceğini söylüyor. Her koleksiyon gibi gelişip büyüyecek ama şimdiki haliyle bile şairimizin Dünya çapındaki büyüklüğünü hissetmemizi sağlayan iyi bir toplam.
‘Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde’ sergisi 23 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilecek. Büyük bir şairin Dünya’ya yayılan kitaplarını, eşyalarını, belge ve fotoğraflarını görmek, onun önemini hissetmek için iyi bir fırsat.  (Hürriyet Kitap Sanat, Haziran 2019)  
 

Yorumlar