Carson
McCullers’ın son romanı ‘Kadransız Saat’in ilk cümlesinin tamamı şöyle; “Ölüm
her zaman aynıdır ama herkes kendi usulünce ölür.” Carson McCullers’ın elli
yıllık kısa yaşamında yazabildiği, hemen hepsi birer başyapıt sayılabilecek az
ve öz eserlerinin sonuncusu. Dört roman, bir kısa roman, iki oyun ve yirmi öykü
yazmış. Ama ne yazsa okunacak gerçek bir modern klasik.
Carson
McCullers, yine ABD’nin güneyinden, doğum yeri Georgia’dan bir öykü anlatıyor
bizlere. Ölümlerle, ölüme doğru giden kahramanlarla dolu bir roman. Dokunaklı, ayrıntıları
oya gibi işleyen anlatımıyla bizi Georgia’nın küçük bir kasabasına, Milan’a,
oradaki görünürde sakin sessiz, ama alttan alta gergin ilişkiler ağına sokuyor.
İleri
gelenlerinin uğrak yeri kasabanın tek eczanesinde başlıyor roman. 40 yaşındaki Eczacı
J.T. Malone kan kanseri olduğunu öğrenmiştir. Sayılı günü, bir yılı, bilemedin
15 ayı kalmıştır. Bu bilginin dehşeti ve umutsuzluğu içindedir. Ama kasabada
yaşanmış ve yaşanacak daha çok ölüm vardır. Carson McCullers’ın eserlerinde
gotik ögelerin ağır bastığını biliyoruz ama ‘Kadransız Saat’ bu tür bir roman
değil. Gotik ögeleri ihmal etmeyen ama içinde çok ince mizah da barındıran
dokunaklı bir roman. Diğer eserlerinden biraz farklı gibi görünse de tam bir
Carson McCullers eseri.
Eczacı
J.T. Malone’nin en önemsediği ziyaretçisi 80’lik ihtiyar yargıç, bir zamanların
güçlü siyasetçisi Fox Clane’dir. Yargıç kocaman bir evde ergenlik çağındaki
torunu Jester Clane’le yaşamaktadır. Bir türlü hesaplaşamadığı, anlatmaktan
çekindiği derin bir acısı vardır; torununun babası, kendi gibi hukukçu olan
oğlu genç yaşta intihar etmiştir.
Hayat,
Eczacı J.T. Malone, Yargıç Fox Clane ve torunu Jester Clane’in kaderlerini bir
kilisenin sırasının üzerinde bulunmuş mavi gözlü zenci Sherman Pew’e bağlar. Anne
ya da babası büyük bir olasılıkla mavi gözlü bir beyaz olan ergenlik çağındaki
Sherman hepsinin geleceğinde çeşitli şekillerde belirleyici olacaktır.
“Zenci”
vurgulaması önemli. ABD’nin anayasası değişmiş, kölelik kalkmış, siyah – beyaz
ayrımı yasal olarak yasaklanmış olsa da ülkenin kuzeyinde yaşanan bu olumlu
değişimler henüz güneye, bu küçük kasabaya yansımamıştır. Keskin bir şekilde
ırk ayrımı yaşanmaya devam etmektedir. Hakları olmasına rağmen siyahlar oy
veremezler, alışveriş ettikleri dükkanlar, gittikleri kiliseler, yaşadıkları
mahalleler, hatta su içtikleri çeşmeler ve kullandıkları tuvaletler bile hâlâ
ayrıdır.
Ayrıntılara
girdikçe hemen herkesin ırkçı duygular içinde olduğunu anlarız. Bu duyguları en
yoğun yansıtan, kölelik zamanını özleyen Yargıç Fox Clane’dir. Yargıç, eski
hakları almak, köleliği tekrar tesisi etmek amacıyla yeniden siyasete girmeyi,
senatör adayı olmayı tasarlar. Beyazların tüm yetişkin kuşakları gizlemeye
çalışsalar da ırkçı duygularla doludur. Herkesin eşit olduğunu düşünen sadece
torun Jester Clane’dir. Zaten o da diğer insanlardan her haliyle farklıdır.
Siyahlar
için de farklı bir durum yoktur. Anayasa ve yasa ile aldıkları hakların
kullandırılmaması nedeniyle gizlemeye çalıştıkları öfkeleri patlamak üzeredir.
Gittikçe artan gerginliği hissederiz. En öfkelileri ve ayrımcılığa karşı bir an
önce etkili bir eylem yapmak gerektiğini düşünenleri Yargıç’ın kendine yardımcı
olarak aldığı Sherman Pew’dir. Ve sonunda Sherman eylemini yapar ve beyazlardan
beklenen acımasız tepki gelir.
‘Kadransız
Saat’ belki de son romanı olması nedeniyle Carson McCullers’ın dev eserleri
arasında biraz geride kalmış, o nedenle de geç okuduğumuz büyük bir eser. 1961’de
yayımlandığında "insanın kendi yaşamına olan tepkisi ve sorumluluğu
hakkında" diye yorumlamış eleştirmenler. Gerçekten de Carson McCullers
olaylar ve ruh hallerini büyük bir ustalıkla ifade ederek insanın kendisiyle
kaçınılmaz hesaplaşmasını anlatıyor. Her satırda iyi bir edebi eser okumanın
hazzını duyuyorsunuz.
(Hürriyet Kitap-Sanat, 16.08.2019)
Yorumlar