“Nerelisiniz?”
sorusuna “İstanbulluyum” diye cevap verdiğinizde ardından “Aslen nerelisiniz?”
sorusu gelir. Çünkü hiç kimsenin gerçekten İstanbullu olduğuna inanılmaz.
Aslında bir yerde üç kuşaktır yaşıyorsanız oralısınızdır. Ama halkın gözünde bu
durum İstanbul için geçerli değil. Onlara göre hepimiz İstanbul’un
yabancısıyız.
İstanbul’un
Fethi’nin üzerinden 566 yıl geçmesine rağmen hâlâ fetih kutlamaları yapıyorsak
kimseyi aslen buralı saymamamız şaşırtıcı değil. Kimseyi İstanbullu saymayanlar
için bile “İstanbul Efendisi” terimi geçerlidir. Günümüzde çok az sayıda da
olsa “İstanbul Efendisi” var. Onlardan biri de Doğan Hızlan.
Doğan Hızlan, 22 Aralık 1937’de İstanbul’da Kocamustafapaşa'da
doğmuş. Aslen de İstanbullu. Baba tarafının kökenlerinde İstanbul’dan başka bir
yer yok. O nedenle “Aslen nerelisiniz?” diye sorulunca anne tarafını gözönüne
alarak “Girit kökenliyiz” diyor. 80 yılı aşkın ömrünün tamamını İstanbul’da
geçirmiş. Birkaç günlük zorunlu geziler hariç hiç İstanbul dışında kalmamış. Bu
kısa gezilerde de hep İstanbul’u özlemiş. “İstanbul bağımlısıyım” diye tanımlıyor
kendini. “Artık 81 yıllık bir ömrü geride bırakmış bir İstanbulluyum. Aile
köklerimden gündelik hayattaki en basit alışkanlığıma kadar bu şehre bağlı ve
bağımlıyım. Eski halini özlüyor muyum, hâlâ emin değilim. Ama eski halinde
yaşadıklarımı, yaptıklarımı, mekânları özlediğimi biliyorum,” diyor.
İBB
Kültür AŞ’nin İstanbul’a Dair dizisinden çıkan ‘Benim İstanbul’um’da Doğan
Hızlan hayatının geçtiği semtleri, sokakları oralarda tanıdığı insanları,
gittiği mekânları, alış veriş ettiği yerleri anarak anlatıyor.
Doğan
Hızlan’ın yaşamında Suriçi mahalleleri ve Beyoğlu belirleyici olmuş. Buraların
dışında yaşamak ya da çalışmak durumunda kaldığında bile Suriçi mahalleleri ve
Beyoğlu yaşamının ana eksenini oluşturmuş. Zamanının büyük bir bölümünü
buralarda, dostlarıyla, pastanelerde, lokantalarda, kitapçılar ve
kırtasiyecilerde, kütüphanelerde, yayınevlerinde, gazetelerde geçirmiş. Merakları,
zevkleri işi olmuş. İşi de yaşamının belirleyicisi olmuş.
Doğan
Hızlan, doğduğu, çocukluk çağlarını geçirdiği Kocamustafapaşa’nın kişiliğinin
oluştuğu yer olduğunu yazıyor. Hayata bakışı, alışkanlıkları, zevkleri orada,
annesi ve teyzeleri ile yaşadığı evde, çocukluk arkadaşlarıyla şekillenmiş.
Üzerine titreyen, bir dediğini iki etmeyen, kültürel düzeyi yüksek, yaşam
zevklerine önem veren bir ailesi var. Onlar alışkanlıklarını, yaşam gustosunu
oluşmasında etkili olmuşlar. Konur Ertop, Kemal Özer gibi edebiyatı seven
kişilerle arkadaşlık kurmuş. Yaşamının sonraki yıllarında da bu çocukluk
arkadaşlarıyla birlikte okumuş, edebi faaliyette bulunmuş, dergiler çıkarmış, yayınevlerinde,
gazetelerde birlikte çalışmış.
Fatih’de,
Ayaspaşa’da da yaşıyor ama Kocamustafapaşa’dan sonra üzerinde en etkili olan
semt Cağaloğlu. Gazeteciliği, yayıncılığı nedeniyle iş saatlerini orada
geçirmekle kalmamış, kitap, kırtasiye merakları nedeniyle boş zamanlarını da
orada geçirmiş. Gazetelerin şehir dışına taşınması, yayınevlerinin, matbaaların
başka yerlere gitmeleri Cağaloğlu’nun kimliğini değiştirse de oradan kopamıyor
ama değişim konusunda tutucu değil. Çoktandır Ataköy’de oturuyor, İkitelli’de,
Güneşli’de çalışıyor. Aslında sevdiği yerlerden uzaklaşmış. Eskiyi özlüyor ama
yeniye de uyum sağlıyor. Örneğin AVM’den alışveriş etmekten çekinmiyor. Ama bir
fastfoodçuya gidebileceğini sanmıyorum.
‘Benim İstanbul’um’da
Doğan Hızlan sadece yaşadığı İstanbul’u değil kitaplardan okuduğu, edebiyattan
bildiği, sevdiği İstanbul’u da anlatıyor. Has bir İstanbullu’nun rehberliğinde
dünyanın en güzel şehirlerinden birini içeriden bakışla okuyup
tanımanın keyfini yaşıyorsunuz. (Hürriyet Kitap-Sanat, 14.09.19).
Yorumlar