Bir kadını öldürmenin yolları

İstatistiklere göre 2015-2018 yılları arasında toplam 1559 kadın öldürüldü. 2019'un ilk altı ayında Türkiye'de 214 kadın cinayete kurban gitti.
“Kadın cinayetleri” son yılların önemli bir gündem maddesi. Çok haberleşiyor, çok konuşuluyor, tartışılıyor. Haberleştikçe, konuşulup tartışıldıkça sanki sayıları artıyormuş gibi bir his de oluşuyor. Bir özenme, özendirme varmış gibi. Bu da konuyu iyice hassaslaştırıyor, nerede, ne kadar konuşmalıyız, diye de düşündürüyor.
Ben üzerinde konuşulmasının, düşünülmesinin, çözümler üretilmesinin gerektiğini düşünenlerdenim. Sanat eserlerine, tiyatroya, sinemaya, edebiyata da konu olmalı. Zaten konu ediliyor. Bunların son örneklerinden biri Hatice Meryem’in ‘Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı’sı.
Hatice Meryem kadınların yaşadığı sorunları merkezine alan, onları konu edinen bir yazar. Roman, öykü, senaryo ve tiyatro eserlerinde bu sorunları işledi. Hatice Meryem “proje kitap”lar yazmayı, bir konunun, olgunun üzerine gidip onu enine boyuna incelemeyi, didiklemeyi sever. Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun’da “birinin karısı olma hallerini” anlatmıştı. Aklımdaki Yılan’da annelik hallerini ele almıştı. ‘Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı’da erkeklerin işlediği kadın cinayetlerini konu edinmiş. On öyküde kocaların, sevgililerin, oğulların, dayıların karılarını, sevgililerini, annelerini, kardeşlerini, komşuların, hiç tanımadıkları kadınları hangi gerekçelerle, nasıl öldürdüklerini hikaye etmiş. Hikaye etmiş diyorum çünkü anlatılan cinayetlerin benzerlerini her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında okuyoruz. Hatice Meryem yaşanmış olayları kendine has anlatımıyla öyküleştiriyor. Yani edebiyat gerçeklerin izinden gidiyor. Var olanı, görülmek istenmeyeni edebiyat aracılığıyla yeniden gündeme getiriyor.
Kimler öldürüyor? “Katillerin, çoğunlukla öldürülen kadınların yakın akrabaları veya ilişkide oldukları erkekler olduklarını öğrendik” diye yazıyor Hatice Meryem. “Erkeklerin kadınları öldürmek için kullandıkları yöntemler arasında bıçakla, taşla, sopayla döverek, baltayla, piknik tüpüyle, kristal vazoyla kafasını gözünü yararak, arabayla ezerek, sistematik psikolojik şiddet uygulayarak öldürmek gibi yöntemler vardı. Başlıca sebep namustu” diyerek yöntemleri ve sebepleri de açıklamış kitabın sonundaki “Ben bu kitabı ne için yazdım?” başlıklı yazısında.
Günümüz edebiyatında kitaplarda bu tür yazılara pek rastlanmaz. Gerek duyulmaz. Okurun yazarın meramını anlayacağı düşünülür. Ama son zamanlarda okur olarak anlama yetimizde bir gerileme olduğu da bir gerçek. Okuduğumuzu anlamıyoruz. Tek bir anlam peşine düşüyoruz. Sanat eserlerini birer haber, birer rapor gibi anlıyoruz. Kara mizah, kinaye gibi şeylerden habersizmişiz gibi davranıyoruz. Konuya içeriden her bakışı “özendirme” diye anlıyoruz. Sanırım Hatice Meryem de aynı endişeyi duymuş kitabı, öyküleri yazmayı bitirdikten sonra. Yanlış anlaşılabilir demiş, izah etme gereği görmüş.
“Ben bu kitabı yarın öldürülecek bir kadın gibi son nefesimle yazdım. Ben bu kitabı yarın bir kadın daha öldürülmesin diye yazdım. Ben bu kitabı toplumsal duyarlılığa mütevazı bir katkı sunmak için yazdım” diyor. Bir de kişisel, ailevi nedeni var.

Hatice Meryem, bu can alıcı soruna faillerinin gözünden bakıyor. Onların ruh hallerini anlamaya, neden katil olduklarını anlatmaya çalışıyor. Günümüz insanının tek yönlü bakış açısıyla kolay algılamayacağı, kolayca yanlış anlayacağı bir yöntem. Hatice Meryem usta bir anlatıcı olarak bunun üstesinden gelmiş. Çok etkileyici öyküler çıkmış ortaya. ‘Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı’ edebi açıdan başarılı olduğu kadar işlediği konunun her zaman toplumun gündeminde olması nedeniyle çok okunacak, çok konuşulacak bir kitap.  (22.11.2019, Hürriyet Kitap Sanat).  

Yorumlar