Gogol’ün dostluk sınavı

Gogol birçok yazara paltosundan çıktığını düşündürecek kadar etkileyici bir yazar. Özellikle öykü yazarları onun ustalığı karşısında hayranlıklarını sık sık bu palto örneğiyle ifade ediyorlar. Ama Gogol’le, eserleriyle yakınlaşmamız bu abartılı ifadelerle karşılaştırılamayacak kadar büyük değil gibi görünüyor bana. Onun eserlerinin, biyografisinin yeterince inceledik mi, üzerinde düşündük mü, tartıştık mı, şüpheliyim. Küçük bir araştırma yaptığımda çok sevilip okunmasına rağmen henüz tüm eserlerinin Türkçeye çevrilmediğini anlıyorum. Bazı eserleri defalarca Türkçeye kazandırılmış (!) ama hiç çevrilmeden kalanlar da az değil. Türkçeye kazandırılma diyorum çünkü çevirinin çevirisi, çevirinin intihali, çeviriden kısaltma yoluyla yeni çeviri yapma (!) gibi olayların tüm diğer önemli klasik yazarları gibi Gogol için de geçerli olduğu anlaşılıyor. Bir internet kitapçısında (1) “Nikolay Vasilyeviç Gogol” diye arama yaptığınızda 173 çeviri çıkıyor karşınıza. Ölü Canlar’ın 67, Bir Delinin Hatıra Defteri’nin 23, Palto’nun 33 ayrı çevirisi listelenmiş. 77 yayınevi Gogol’ün eserlerini Türkçede yayımlamış. Ama hiçbiri “Bütün Eserleri” başlıklı bir yayına girişmemiş nedense. Gogol hakkında yazılmış inceleme ya da biyografi bulmaya çalıştığınızda ise karşınıza bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kitap çıkıyor. Bunlara bugünlerde bir yenisi daha eklendi. Sergey Aksakov’un Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız (1832- 1852) (2).   
Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız (1832- 1852)’yi okumaya baştaki kısa biyografiden başlıyorum. Zira Sergey Aksakov aşina olduğum bir isim değil. Yazarı tanımak istiyorum.  
Sergey Timofeyeviç Aksakov 1 Ekim 1791’de Rusya’nın Ufa şehrinde doğmuş. Oranburg Guberniya’daki Novo-Aksakovka adlı aile malikânesinde büyümüş ve orada ömrü boyunca sürecek doğa sevgisini kazanmış. Küçük yaşlarda Keraskov’un Rossiada’sı ve Sumarokov’un trajedilerini okumuş. Kazan Jimnasyumu’nu bitirdikten sonra 1805’de Kazan Üniversitesi’ne kaydolmuş. 1807’de üniversiteyi bırakıp St. Petersburg’a yerleşmiş ve devlet memuriyetine girmiş. 1811’de devlet memuriyetinden ayrılıp Moskova’ya yerleşmiş ve 1812’de ilk imzasız şiirini yayımlamış. 1820’lerin ilk yıllarında çevirileri, edebiyat eleştirileri ve makaleleriyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmiş. 1827’de Moskova Sansür Komitesi’ne seçilmiş. 1832’de sarhoş polislerle ilgili bir hicvin yayımlanmasına izin verdiği için komiteden çıkartılmış. 1833’te müfettiş olarak tekrar memuriyete girdiyse de 1838’de memuriyetten temelli ayrılmış. 1832’de Gogol’le tanışmış; 1830’lar ve 1840’larda Gogol’le ahbaplığına dair tuttuğu notlar ve ikilinin mektuplaşması Aksakov’un ölümünden otuz yıl sonra 1890’da yayımlanmış. 1834’te Gogol’ün etkisi altında ilk gerçekçi öyküsü Kar Fırtınası’nı yazmış. 1840’ta kendisine Rusya çapında şöhret kazandıran kitabı Aile Kroniği’ni yazmaya başlamış. Balıkçılık Üstüne Notlar (1847) ve Orenburg Vilayeti’ndeki Bir Avcının Notları (1852) ile büyük Rus yazarlarının takdirini toplamış. 1858’de yayımlanan Çocukluk Yılları adlı yapıtı Rus yazın dünyasında gerçekçiliği ile büyük yankı uyandırmış. Edebiyat eleştirileri ve Rus soyluluğunun gündelik yaşamını betimleyen yarı-otobiyografik anlatılarıyla 19. yüzyıl Rus kültürüne damgasını vuran Sergey Aksakov, 12 Mayıs 1859’da, 67 yaşındayken Moskova’da vefat etmiş.
Kitabın girişindeki bu kısa biyografi oldukça bilgilendirici olmasına rağmen yaşam öyküsü üzerinde biraz daha derinleşme gereği duyuyorum. Aksakov’un 1811’de devlet memuriyetinden ayrılmasının nedeni olarak edebiyatla daha yakından ilgilenme arzusu gösteriliyor. Nitekim 1812’de ilk şiirini yayımlatarak edebiyat dünyasına girmiş. Yarı otobiyografik eserleri ile ün kazanmış. Çok fazla eser vermediği, yazar olarak ününü geç yaşlarda yazdığı kitaplarla elde ettiği anlaşılıyor ama kitaplaşmış çalışmalarının tamamı kalıcı olmuş, birçoğu günümüzde de okunuyor. Eserleri birçok yabancı dile çevrilmiş. İngilizcede de eserlerini bulmak mümkün. Türkçede ise, benim tespitime göre, sadece Güzel ve Hayvan adıyla çocuklar için bir masal kitabı yayımlanmış.(3)
Sergey Aksakov 1816'da Olga Semenovna Zaplatina ile evlenmiş ve çiftin altı oğlu ve sekiz kızı olmuş. En büyük kızı Vera Aksakova ile oğlu İvan Aksakov şair ve yazar ve oğlu Konstantin Aksakov da belki babasından da ünlü bir filozof, oyun yazarı, dilbilimci ve şairmiş. 45 yaşında ölen Vera Aksakova günlükleri ile tanınmış.  43 yaşında ölen Konstantin Aksakov Slavofil hareketinin kurucularından. Babasıyla aynı dost çevrelerinde bulunmuş. Turgenyev, Belinski gibi çok önemli yazarlarla dostluklar kurmuş. Gogol’le de aile dostluğunun yanında sıkı bir arkadaşlığı var. Gogol’ün Sergey Aksakov’la mektuplaşmalarında sık sık adı anılıyor. 63 yaşına kadar yaşayan İvan Aksakov şairliğinin yanında yayımladığı dergi ve gazetelerle de tanınıyor. Çarlık Rusyası’nın en yaygın gazetelerinden biri haline gelen Rous’u (Rusya) yayımladığı ve panslavist düşünceyi savunduğu belirtiliyor. Panslavizm hareketinin son temsilcilerinden olduğu Slavcı düşüncelerini yaymak için şiirler ve tiyatro oyunları yazdığı, siyasetle yakından ilgilendiği de ulaştığım bilgiler arasında.            
Türkçe baskının arka kapağında da yazıldığı gibi Sergey Aksakov’un “19. yüzyıl Rus kültür hayatının önde gelen figürlerinden biri” olduğunu anlıyorum tüm bu bilgilerden. Dönemin yazarlarından bir dost çevresi var. Tolstoy, Turgenyev gibi yazarları, edebiyat insanlarını evinde konuk etmekten hoşlanıyor. Rus Edebiyatının yeni isimlerini tanımak için çaba sarf ediyor. Gogol’le tanışmaları da bu tavrı sayesinde oluyor.
Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız kapakta da belirtildiği gibi 1832- 1852 arasındaki yirmi yıllık dönemi kapsıyor. Aksakov’la Gogol’ün tanışmalarından, Gogol’ün ölümüne kadar geçen süre bu. Tanıştıktan kısa bir süre sonra dost olmuşlar. Bağları zaman zaman gevşese de dostlukları hep sürmüş.
Tanışmaları Moskova’da, 1832’nin bir bahar günü Rusların kökenleriyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Pogodin’in evinde oluyor. Gogol davetsiz misafir olarak geliyor. Aksakova, Gogol’ü Rudi Panka adıyla yayımladığı Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları adlı kitabından tanıyor. Kitabından tanıyıp sevdiği genç yazarla tanışmak heyecanlandırıyor Aksakov’u.
Tanıştıklarında Aksakov 41 yaşında. 1809 doğumlu Gogol de 23 yaşında. Ukrayna’da doğmuş, büyümüş. Orta halli bir toprak sahibinin çocuğu. 1820’de girdiği üniversiteden ayrılıp 1828’de Petersburg’a gelmiş. Burada daha sonra utanıp tüm kopyalarını yok edeceği şiirlerini V. Alov adıyla Hanz Küchelgarten adlı kitapta yayımlatarak edebiyata giriş yapmış. Edebiyat çevreleri ile tanışmış. 1831’de ilk öyküsü yayımlanmış. Ve Puşkin’le tanıştırılmış. Puşkin edebiyat yaşamında hep etkili olmuş. Etkilemekle kalmamış, Gogol’ü yönlendirmiş, destek vermiş. Müfettiş ve Ölü Canlar’ın konularını Puşkin’in Gogol’e verdiği belirtiliyor.(4) 1831’de aslında ilk kitabı sayılabilecek Ukrayna halk öykülerini kaynak aldığı, kendine has mizah ve ironisinin de fark edildiği Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları yayımlanınca tanınmış. 1832’de bu eserinin ikinci cildi yayımlanmış. Ününün Moskova’ya kadar ulaştığı, Aksakov’un da dikkatini çektiği anlaşılıyor.
Gogol’ün o zamanlar tamamen farklı ve olumsuz etki yaratan bir dış görünüşü vardı, Kâküllü başı, şakaklarına inen saç tıraşı, düzgünce kesilmiş bıyıkları ve çenesine dayanmış sert kolalı yakaları ona, kişiliğiyle çelişen farklı fizyonomi kazandırıyor, bizde zeki bir Ukraynalı izlenimi uyandırıyordu” (1) diye anlatıyor Aksakov.
Gogol’ün sadece dış görünüşü değil tavırları da “farklı ve olumsuz etki” yaratacaktır Aksanov ve arkadaşlarında. İlk izlenimleri “dünyayı umursamayan, kibirli bir görünüşü olduğu”ydu. “Davranışlarında itici etki yapan uyumsuzluk” da kimsenin hoşuna gitmemişti diye yazıyor Aksakov.
Gogol’ün biyografilerinden en önemlilerinden birini yazan Henri Troyat, Gogol’ün çocukluğundan beri sevilmediğini, arkadaş çevrelerinden dışlandığını, yazıyor. “Nikolay Gogol o raşitik, içine kapalı haliyle, pek dostluğa elverişli bir insan değildi, kendisi hakkındaki soruları ya savsaklar ya da bir yalanla cevaplandırırdı.” (4) Aleksandra Annenskaya da aynı fikirde, Gogol’ün çocukluk yıllarını anlatırken “Gogol’ün hiçbir zaman gerçek arkadaşları olmadı” diye yazmış.(5)
Gogol soğuk davranıyor, oturduğu yerin adresini bile vermek istemiyor. Samimi ve candan davranmayı engelleyen bir hal hissediyor Gogol’de Aksakov. Bu nedenle de aralarında bir dostluk kurulmadığını düşünüyor. Ama Gogol bir süre sonra Moskova’ya tekrar geldiğinde Aksakov’u aramayı ihmal etmiyor. Aksakov’un eşi ve kızıyla tanışıyor. Ama dostluk açısından yine bir aşama kaydetmediklerini düşünüyor Aksakov.
Bu arada Gogol ardarda eserlerini yayımlatıyor. Eski Zaman Beyleri ve Taras Bulba gibi eserlerinin tüm okurlar gibi başta kendisi olmak üzere tüm aileyi etkilediğini yazıyor Aksakov. Gogol’e hayranlık duymaya başlıyorlar. Bu hayranlığın Gogol hakkındaki olumsuz kanılarını yumuşattığını düşünebiliriz.
Bir dahaki karşılaşmaları Bolşoy Tiyatrosu’nda oluyor. Aksakovları localarında ziyaret eden Gogol çok dostane davranıyor. Aile de ona aynı muhabbetle karşılık veriyor. Bu sırada tiyatro salonunda bulunan seyircilerin de Gogol’ü tanıyıp ilgi gösterdiklerini fark ediyor Aksakov. Salondan “Gogol, Gogol” sesleri yükseliyor. Gogol artık tanınmış bir yazardır.
Aksakov’un ve ailesinin Gogol’e ilgisi ve hoşgörüsü artmış, huyunun değiştiğini düşünmüşlerdir ama Gogol’ün tüm sempatik hareketlerine rağmen tavırlarında esas olarak bir değişiklik yoktur. Randevularına zamanında gelmez, verdiği küçük sözleri bile tutmaz, garip laflar eder, aniden çıkıp gider. Aksakov, ona karşı hep ikircikli duygular içindedir.
1835’de Rus bürokrasinin sert bir eleştirisi olan ve ancak Puşkin’in ricası ve Çar I. Nikola’nın müdahalesi ile sansürden geçip sahnelenebilen Müfettiş’le Gogol hem iyi bir tiyatro yazarı da olduğunu ispatlamış hem de şöhretinin zirvesine ulaşmıştır. Ün kıskançlığı da getirir. Müfettiş’teki yüksek dozda hiciv ve ağır eleştirel dil özellikle üst düzey yöneticileri rahatsız eder. Gogol’ün sevenleri kadar düşmanlarının da sayısı çoğalmaya başlar.
1836’da Gogol yurtdışına çıkmaya karar verir. Arada kısa süreler için Rusya’ya gelse de 1848’e dek yurtdışında yaşar. Almanya ve İsviçre’den sonra Paris’e, oradan da Roma’ya gider. Roma’ya yerleşmeye karar verir. Kalan hayatının büyük bir bölümünü de Roma’da geçirir. Ama Avrupa içinde sürekli hareket etmeye, farklı şehirlerde kısa süreler de olsa kalmaya devam eder. Yurtdışı yıllarında Aksakov’la yazışmaları sürecek, Aksakov ve diğer arkadaşları maddi ve manevi olarak Gogol’e hep destek verecektir.  
Gogol Petersburg’da olduğu zamanlarda da Moskova’da yaşayan Aksakov’la yazışır. Müfettiş’in sahnelenmesi gibi konularda desteğini alır. Gogol’ün dostane tavırları ile bazı mektuplarındaki sert ya da duyarsız davranışları artık onu dostları gören Aksakov ve Moskova’daki diğer edebiyatçılar arasında şaşkınlık yaratmaktadır. Moskova’daki dostları arasında bu konu sık sık ele alınır. “Gogol ölünceye kadar çevresindekilere,sınırsız, koşulsuz, tam bir güven duygusu veremedi” diye yazmış Aksakov.
Tüm bu tavırlarına, kırgınlıklarına rağmen bağlarını koparmadıkları gibi, Gogol yurtdışında her zor duruma düştüğünde aralarında para toplayarak maddi destek olmaktan geri kalmamışlar. Yani Gogol’ün kişiliği hakkındaki eleştirileri dostane.
Gogol’ün Aksakov’la yazışmalarının büyük ustanın biyografisine önemli bir katkıda bulunduğu gerçek. 1832’den ölümüne kadar geçen sürede verdiği eserlerin yazılış sürecine şahit oluyoruz. Yaşadıklarını, hissettiklerini mektupları aracılığıyla öğreniyoruz. Zaten okuduğum iki biyografide de Troyat ve Annenskaya  Aksakov’un mektuplarından bol bol alıntı yapıyor. Onun yorumlarını aktarıyor.
Gogol’ün davranışları nedeniyle dostlarıyla yaşadığı gerilim bu mektuplaşmaya ve dolayısıyla kitaba bir anlatı tadı da katıyor. Gogol’ün dostlarıyla ilişkisinin nasıl gelişeceğini merak ederek de okuyorsunuz karşılıklı yazışmaları. Kitabın güzelliklerinden biri de sadece Gogol’ün yazdıklarını içermemesi başta Aksakov olmak üzere diğer dostlarının verdiği cevaplara da yer verilmesi, arada gelişmelerin anlatılması ve yorumlar da yapılması.        
1837’de Puşkin’in ölümü Gogol’ü derinden sarsmış. Çok sevdiği bir dostunu ve önemli bir destekçisini kaybetmesi zaten kötü olan sağlığını olumsuz yönde etkilemiş. Sağlık durumundaki bu kötüleşmenin onun gelecekteki edebi verimini de sekteye uğrattığını düşünüyor Aksakov.
Uzun süredir yazıldığı bilinen, zaman zaman Gogol’ün parçalarını okuduğu Ölü Canlar’ın ilk cildi dostları arasında büyük bir heyecan yaratıyor. Bir başyapıt yayımlanmaktadır. Gogol’ün Ölü Canlar’ı yazdığı bilgisi bile onları heyecanlandırmaya yeter. Eser daha yayımlanmadan ün kazanmıştır. Bugünlerde Gogol’ün Rusya’ya dönmesi, sık sık Aksakov ve ailesini ziyaret etmesi, dostane ve sıcak davranışları artık iyice dost olduklarını düşündürüyor. Gogol’ün kişiliği hakkındaki tereddütleri kafalarında geriye atıp dostluğa, Ölü Canlar’ın yayınlanma sürecine yoğunlaşıp Gogol’e ellerinden geldiğince destek oluyorlar.
Hemen hepsinin edebiyat dünyasında önemli yerleri olduğu düşünülürse kitabın sansürden geçip yayımlanması da, sonrasında gelen tepkilerin geri püskürtülmesinde de Gogol’ün Rusya’daki arkadaşlarının önemli etkileri oluyor. Çünkü Rus yaşam biçimine radikal bir eleştiri olan kitap müthiş bir tepki ile karşılanıyor. Hiçbir olumlu tip içermeyen Müfettiş’ten sonra gelen Ölü Canlar çok daha derinden ve radikal bir eleştiri oluyor mevcut devlet sistemine.
Hem Ölü Canlar’ın hem de Gogol’ün eski eserlerinin yeniden basımı maceraları, o süreçte yaşanalar Rusya’daki yayıncılık ortamını, yazarların içinde bulundukları ekonomik koşulları anlamamızı sağlarken bugünle pek fark olmadığını da düşündürüyor. Gogol eserlerini alabileceği en yüksek teliflerle yayımlatmak isterken yayıncılar da en uygun şartlarda eserlerin haklarını almaya uğraşıyor.
Gogol’ün niyeti annesini ve kız kardeşlerini maddi açıdan güvence altına aldıktan sonra yurtdışında birkaç yıl kıt kanaat da olsa yaşamasına yetecek bir meblağ elde etmektir. Bunda kısmen başarılı da oluyor. Dostları da onu maddi açıdan desteklemeye devam edecekleri güvencesini veriyor.
Gogol bir yandan Roma’da sürekli yaşamanın maddi koşullarını sağlamaya çalışırken diğer yandan da yeni eserler kaleme alıyor. Ama dostlarını en çok ilgilendiren Gogol’ün üç cilt olarak planladığı ve yazmakta olduğunu söylediği Ölü Canlar’ın ikinci cildidir. Bir türlü yazılıp bitemeyen bu ikinci cilt Aksakov’la yazışmalarında da sık sık konu ediliyor.     
Roma’daki yalnız ve yoksulluk içindeki yaşamı Gogol’ün mistik düşüncelerini de etkiliyor. Gogol dine daha çok eğiliyor, yaşamını dini öğretilerle şekillendirmeye başlıyor. Dini yaşamına olabildiğince yansıtma arzusu, münzevi yaşamı sağlığını kötü etkileyecektir.
Mektuplarındaki dini öğütler, rahip tavrı, onların yaşamlarına din kurallarıyla müdahale etme, düzenleme arzusu dikkati çekiyor ve dostlarını bir de bu açıdan rahatsız ediyor. Hepsi Ortodoks olan Rus arkadaşları Gogol’ün Katolik etkiler altında kaldığını düşünüyor. Haksız da sayılmazlar. Henri Troyat’a göre Roma’da sürekli görüştüğü Ruslar’ın bir bölümü Katolikliğe geçmiştir ve kendi yurttaşlarını da ikna etmeye çalışmaktadırlar. Ama Gogol’ünki onlardan farklı bir anlayıştır ve nihayetinde Ortodoksluktan vazgeçmemiştir.
Adından da anlaşılacağı gibi çeşitli arkadaşlarına hitaben yazdığı mektuplardan alıntılardan oluşan Dostlarla Yazışmalardan Seçilmiş Parçalar tam da bu görüşlerin yansıdığı bir kitap olarak Aksakov ve arkadaşları arasında bomba etkisi yapıyor. Hemen herkes Gogol’ün savunduğu tutucu görüşleri eleştiriyor. Gogol “yalancı sofuluk, ikiyüzlülük ve sahtekârlık, samimiyetsizlik” gibi çok ağır suçlamalara uğruyor. Aksakov da çok öfkeleniyor ve Gogol’e çok ağır eleştiriler içeren, bu kitap nedeniyle dostluklarının onulmaz bir biçimde zedelendiğini belirten mektuplar yazıyor.
Gogol dostluklarının bozulmasını, küslükler yaşanmasını istememektedir. Yeni sayılan görüşlerinin aslında eskiden beri var olduğunu yazarak kendini savunsa da hep yapıcı, olumlu yaklaşıyor, alttan alıyor. Eleştirileri ciddiyetle karşılıyor, üzerlerinde düşünüyor. Bir mektubunda da şöyle yazmış: “Kuşkusuz bu kitabı yayımlamakla, kimseye atmadığım şamarı kendime atmış oldum.”  
Gogol’ün bu alttan alan, eleştirilere saygı gösteren tutumu dostlarınca takdirle karşılanıyor. Yine de Gogol ve Aksakov’un mektuplarla süren dostluğu yara almış oluyor. Uzunca bir süre birbirleriyle yazışmıyor, dolaylı yollardan haberlerini alıyorlar. Tekrar yazıştıklarında da kırgınlıklar tam olarak tamir edilemiyor. Çünkü Gogol dostlarından özür dilemiştir ama kitapta yer alan görüşlerinden de vazgeçmemiştir, onları savunmaktadır. Ama dostluklarının sınanmasını istemez. Alttan almaya devam eder ve hiçbir şeyin aralarındaki sevgi bağını kötü etkilemesini arzu etmediğini vurgular. Kendisine yazmaya devam etmelerini rica eder.
Gogol’ün çıkar için, yani dostlarının mali destekleri ve onu evlerinde konuk etmeleri nedeniyle böyle davrandığı da düşünülebilir. Çünkü tüm yurtdışı seyahatlerini dostlarının maddi yardımıyla yapmıştır ve Rusya’da ya da başka ülkelerde hep dostlarının evlerinde yaşamıştır. Kendine ait bir evi yoktur. Henri Troyat’dan alıntılarsak, Moskova’da evinde konuk kalmayı düşündüğü Anna Viyergorski’ye 30Temmuz 1849’da şöyle yazar: “Bakımım ve günlük masraflarım için kimseye para ödemem. Bir gün birinde, ertesi gün başka birinde otururum. Şayet sizi görmeye gelirsem sizde yerleşeceğim, size tek bir kapik ödemeden sizde oturacağım.” (4).     
Altı yıl sonra Gogol nihayet Rusya’ya döndüğünde dostlarını aramayı, ziyaret etmeyi ihmal etmez. Çok dostane bir şekilde, coşkuyla karşılanır. Aksakov, dostunun gücünün, sağlığının yerinde ve neşeli olmasına sevinir. Ama Gogol’ün bu halleri geçer, melankolik bir hal alır ve kilo verir.
Gogol önceden tasarladığı gibi Rusya’yı dolaşmakta, Ölü Canlar’ın ikinci cildini yazmaya devam etmektedir. Hatta, eski alışkanlıklarının aksine dostları istemeden Ölü Canlar’ın ikinci cildinden bölümler de okur. Sağlığından biraz endişelenseler de Aksakovlar Gogol’ün işlerinin yolunda olduğunu düşünürler. Ama çok geçmeden Gogol’ün ölüm haberi gelir.
Ölü Canlar’ın ikinci cildinin üçüncü versiyonunu da 11 Şubat 1852’de yaktıktan sonra Gogol ölmeye yatmıştır. Yemek yemeyi reddederek, adeta ölüm orucuna başlamış ve dokuz gün sonra, 21 Şubat 1852’de büyük acılar çekerek ölmüştür.            
                                
NOTLAR:
1-      bkz. Kitapyurdu.com “Nikolay Vasilyeviç Gogol” araması (kitapyurdu.com/yazar/nikolay-vasilievich-gogol/10901.html)
2-      Aksakov, Sergey, Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız (1832- 1852), çev. Varol Tümer, İstanbul, İletişim yay., 2019.
3-      Aksakov, Sergey, Güzel ve Hayvan, çev. Mustafa Balel, İstanbul, Kavis yay., 2011.
4-      Troyat, Henri, Gogol, çev. Bedia Kösemihal, İstanbul, Multilingualyay, 2000. 
Annenskaya, Aleksandra, Gogol, Hayatı ve Edebi Çalışmaları, çev. Turgay Yıldız, Eskişehir, Dorleon yay. 2018.  

(kitaplık dergisi, Eylül - Ekim 2019)

Yorumlar