Kısa bir yaşam, verimli bir edebiyat hayatı…
Sanıyorum Ryunosuke Akutagawa’nın
35 yıllık ömrü bu cümleyle özetlenebilir. “Kısa öykünün babası” olarak
anılıyor. Japonya’nın en önemli edebiyat ödüllerinden birine de adını vermiş.
Ülkesinde öykü türünün kurucusu olmasının yanında kısa yaşamı ve verimli
yazarlığıyla bir anlamda Ömer Seyfettin’e benzetebiliriz. 13 yılda 150’den
fazla öykü, 55 deneme, 66 makale ve 19 kitap yayımlamış.
Ryunosuke Akutagawa 1 Mart 1892 yılında Tokyo
'da doğmuş. 1914’de, 22 yaşındayken ilk öyküsü yayımlanmış. Öykünün adı “İhtiyarlık”. Akutagawa’nın önce ülkesinde, sonra Dünya’da
tanınmasını sağlayan öyküsü Rashomon’la 23 yaşında ünlü bir yazar haline
gelmiş. Bu öykünün yer aldığı kitabı Türkçede de yayımlandı. Eserleri sinemaya,
baleye, operaya, çizgi romana uyarlanmış.
Yaşamı bir trajedi ile başlamış. Annesi doğumundan
kısa bir süre sonra akıl hastalığına kapılmış ve bebeğine bakamaz hale gelmiş.
Akutagawa’yı dayısı büyütmüş. Teyzesi annelik yapmış. Genç yaşta ölmek
istemesi, intihar teşebbüslerinin nedeni de annesi gibi hastalanacağı korkusu.
Bu korkuyla vehme kapılmış, halüsinasyonlar görmeye başlamış. 35 yaşındayken
aşırı dozda ilaç alarak ölüyor.
Akutagawa, öyküde yapının önemine inanmış. Hikayenin
nasıl anlatıldığının, yapının, hikayenin içeriğinden daha önemli olduğunu
savunmuş. Modern bir öykücü ama Japonya’nın tarihinden, edebi geleneğinden
yararlanmayı da ihmal etmiyor.
‘Maymun ve Yengeç Savaşları’ Ryunosuke Akutagawa’nın Türkçedeki
yeni öykü derlemesi.
21 kısa
öyküden oluşuyor. Öykülerde Akutagawa’nın
hem modernist anlayışının verimlerini, hem de Japon efsanelerine, masallarına,
halk öykülerine yönelen, onları yeniden ele alan, anlatan örnekleri okuyoruz.
Yazarın Batı edebiyatını iyi bildiğini, onları kendine örnek aldığını
anlıyoruz. Gelenekselden yararlanırken bu anlayışla davranıyor.
Kitaba adını veren ‘Maymun ve Yengeç Savaşları’ da çok bilinen bir Japon halk
masalının yeniden anlatımı, yorumu. Kitaptaki notlardan Akutagawa’nın bu masalları kendi
yorumuyla yeniden yazmaktaki amacının yaşadığı dönemi eleştirmek olduğunu
anlıyoruz. Sansürü aşmanın bir yolu olarak düşünmüş sanırım.
Kitabın ilk öyküsü ‘Baba’da ortaokul yıllarından
söz ediyor öykü kahramanı ve arkadaşlarından birinin babasının modernle klasik karışık
giyiminin öğrenciler arasında ne düşüncelere yol açtığını anlatıyor. Öykü
geleneksel değerlere bağlı kalanlarla modernleşmeye, Batılılaşmaya çalışanların
çelişkisi olarak da anlaşılabilir. Akutagawa’nın tarafsız, öykünün tüm
kahramanlarına mizahi bir bakışı, anlatımı var. Ne gelenekselden, ne de
modernden yana tavır koyuyor ama anlatımının dönemine göre oldukça yenilikçi
olduğunu söyleyebiliriz. Gelenekselle modernin çatışmasının önemli bir unsur
olduğunu düşündüğüm Japon edebiyatından daha önce okuduğum örneklere bakarak
Akutagawa’nın öncü tavrının belirgin olduğunu söyleyebilirim. Öykülerin 1920’li
yılların başlarında yazılıp yayımlandığını düşünürsek bu öncülük daha iyi
anlaşılır sanırım. Geleneklerine bağlı bir toplum radikal bir dönüşüm yaşıyor
ve modernleşiyor. Bu dönüşüme karşı çıkıp geleneklere sıkıca bağlananlar olduğu
gibi hemen değişime ayak uyduranlar da var ve bunların arasında yaşanan
kaçınılmaz çelişkiler öykülerin konusu oluyor. Akutagawa’nın rahat bir anlatımı
hemen okuru sarıyor, öykülere kapılmanızı sağlıyor. Diyaloga önem vermesi,
diyalogların sahiciliği de öykülerle özdeşleşmede önemli bir etken. Tam olarak
bir olayı anlatmıyor, genelde bir durumu, tavrı öyküleştiriyor ki bu da
yaşadığı yıllar açısından önemli bir öncü tavır. (22.05.2020, Hürriyet Kitap-Sanat).
Yorumlar