Hayatı roman olan bir yazar


Ernest Hemingway’in aşklarla, savaşlarla, maceralarla dolu bir yaşamı vardır. Bu yaşamı tüm ayrıntılarıyla biliriz, çünkü Hemingway yaşamını eserlerinde bol bol anlatmıştır. “Yazsam hayatım roman olur,” diyenlere nazire yaparcasına hayatını yazmış ve roman olmuştur. Romanlar, öyküler yetmeyince röportajlarda, söyleşilerde anılarını anlatmıştır. Hemingway’in yaşam öyküsü eserinin önüne geçmiş, kendisi de ne yapsa haber olacak magazin figürlerinden biri haline gelmiştir. Zamanında gazeteci olarak sütunlarını doldurduğu gazetelerde haber olarak yer kaplamaktadır. Bu durum trajik ölümü ile sonlanmamış, kitaplar, filmler, dizilerle günümüze dek gelmiştir.
Araştırmacılar Ernest Hemingway’in yaşamının ayrıntılarına girdikçe yeni bilgilerle, olaylarla karşılaşıyor hâlâ. Türkçede yeni yayımlanan Richard Owen’in ‘Hemingway İtalya’da’sı da bu tür bilgilerle dolu.
Hemingway’in yaşamında İtalya’nın önemli bir yeri var. Gönüllü olarak orduya başvurup yaşı tutmadığı için ambulans şoförü olarak görev yaptığı I. Dünya Savaşı sırasında ilk olarak cephede görüyor İtalya’yı. Avusturya cephesinde İtalya mevzilerinde savaşa katılıyor. İlk kez ölümle karşılaşıyor, ölüm korkusu yaşıyor. Cephede şarapnel yarası ile bacaklarından yaralanıp hastaneye kaldırıldığında artık kahraman bir savaş gazisidir. Bu hastanede ilk büyük aşkını yaşıyor.
Hemingway’in hayatının romanlaşması da o sıralarda başlıyor. Hemingway yaşadıklarını eserlerine yansıtırken kendini de bir roman kahramanı haline getiriyor. Yaşam öyküsü eseri etkilerken, eserde yazılan ya da bizzat yazarı tarafından anlatılanlar da yaşam öyküsünü şekillendiriyor.
Richard Owen, Hemingway’in İtalya’daki yaşamını adım adım izlemiş, bu yaşamın eserlerine ne kadar yansıdığını belirlemekle kalmamış, yaşadım diye anlattıklarının, yaşam öyküsüne geçen olayların ne kadar gerçeğe uyduğunu da kontrol etmiş. Hemingway’in  yaşadıklarını abarttığı, “Edebi gerçekçiliğin sınırlarından biraz öteye vardığı” söyleniyor. Owen bu iddianın da doğruluğunu sınıyor. Hemingway’in yaşamını ince ayrıntılara kadar didikleyen titiz bir çalışma.  
Hemingway İtalya’yı çok sevmiş, benimsemiş, ikinci vatanı saymış, yaşamı boyunca her fırsatta gelmiş, ülkenin hemen her yerini defalarca gezmiş. Eserlerinin mekanı olmuş. İtalya’da bir savaş kahramanı olarak onu bağrına basmış, madalya vermiş, heykelleri dikilmiş, müzeleri açılmış. Hemingway’in kaldığı oteller, yemek yediği lokantalar, içki içtiği barlar heyecanla ziyaret ediliyor. İtalya’da bir Hemigway turizminden söz etmek mümkün.     
Richard Owen’in ‘Hemingway İtalya’da’sı yazarın aşklarla dolu yaşamının iki büyük aşkının da ayrıntılarına iniyor. İlk büyük aşk yaralanıp yattığı hastanede tanıştığı kendinden yaşça büyük hemşire Agnes von Kurowsky. Son büyük aşkı Venedik’te tanıştığı gencecik bir soylu Adriana Ivancich. Platonik yanların ağır bastığı iki aşk da Hemingway’i derinden etkilemiş, eserlerine konu olmuş. Arada İtalya’da yaşanan başka aşkların öyküleri de var.
Hemingway bir gazeteci olarak da İtalya’yla yakından ilgilenmiş. Mussolini’yle iktidara gelmeden önce de, sonrada görüşen nadir gazetecilerden. Mussolini’nin trajik sonunu da izlemiş.  
Richard Owen, Hemingway’in kendisi için yarattığı, güçlü, kuvvetli, kahraman, külhanbeyi, maço, çapkın, ayyaş, aksi, kavgacı imajının ne kadar doğru olduğunu da araştırıyor. Bu imajın gerisinde şefkatli, sevecen, nazik, dost canlısı, eğlenceli bir kişilik buluyor.
Richard Owen’in ‘Hemingway İtalya’da’sı yazarın İtalya yıllarını araştırırken onun tüm yaşam öyküsüne açılan, birbirinden ilginç anılar ve anekdotlarla bezenmiş, Hemigway’in gerçek yaşamının izini sürerken bir dedektif öyküsü halini de alan, kolay okunan, ilgi çekici bir biyografi çalışması. (10.07.2020, Hürriyet Kitap Sanat.)      

Yorumlar