Selim İleri en vefakâr yazarlarımızdan biri, belki de birincisidir. Bir edebiyat arkeoloğu gibi sabırla Türk edebiyatının derinliklerine iner. Unutulmuş, unutturulmuş yazarlarımızı bulur, onları ve değerli eserlerini anımsatır. Bu işi de görev icabı, bir kereye mahsus yapmaz. Onlarla derinden bağlar kurar. Türk edebiyatının değerlerine dikkati çekecek yazılar, kitaplar yazar. Hatta bu yazarlardan bazıları öykülerine, romanlarına kahraman olur.
Selim
İleri son eseri ‘Yaşadınız Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun’da yaşarken sükut
suikastine uğrayan, günümüzde ise en çok okunan, hakkında yazılan yazarlardan
olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ı kitabının kahramanı yapmış.
Tanpınar,
ölümünden sonra üzerindeki unutulmak tozlarından kurtulması, edebiyatımızın
içinde hak ettiği yeri alması, Türk edebiyatı denilince Dünya’da en çok bilinen
adlardan biri olmasıyla dikkate değer, eserleri ve yaşamı üzerinde çalışılmayı
gerektiren bir yazar kuşkusuz. Ama gününüzde gelinen noktada Tanpınar’ın bir
ilgi suikastine uğradığını düşünüyorum. Üniversitelerin Türk edebiyatı
bölümlerinin en çok üzerinde çalıştıkları yazarlardan Tanpınar. Her yıl
hakkında onlarca tez ve kitap yayımlanıyor. Ne yazık ki bunların bir çoğu yeni
bir şey söylemiyor, birbirini tekrar ediyor. Böyle bir ortamda Selim İleri gibi
ilgilendikleri kişileri, konuları hassasiyetle ele alan, derinlemesine
inceleyip en bilinmedik yönlerini yazanlar önem kazanıyor.
Selim
İleri, kronolojik bir yaşam öyküsü yazmamış. Tanpınar hem yaşarken değer
verilmeyen eserleriyle hem de yaşam öyküsüyle, kişiliğiyle ‘Yaşadınız Öldünüz,
Bir Anlamı Olmalı Bunun’un konusu olmuş. Selim İleri, Tanpınar’ı yaşamıyla,
kişiliğiyle eserlerinin içiçeliğine yoğunlaşarak ele alıyor. İnsanlara
yansıttığı kişiliğin gerçek kişiliği olup olmadığını sorguluyor. Roman
kahramanlarından Tanpınar’a, Tanpınar’dan eserlerinin kahramanlarına uzanıyor.
Sadece
bilinen kahramanları değil, Sabri gibileri de ele alıyor. Selim İleri, bu
kahramanların ne kadar Tanpınar’ı, kişiliğini, hislerini ya da yaşadıklarını
ifade ettiklerini, ne kadar bir kahraman olarak özgünleştiklerini yazarın
yaşamından pek fark etmediğimiz örneklerle sorguluyor. Tabii başta Nuran olmak
üzere kadın kahramanların da Tanpınar’ın yaşamında önemli yerleri var.
Tanpınar, hayatında tek bir kadına mı aşık oldu, bu karşılıksız aşkını
romanlarının kadın kahramanlarıyla mı yaşattı, diye soruyor. Kırık bir aşk
hikayesi mi belirledi Tanpınar’ın yaşamını ve romanlarını? Nahit Hanım, Samet
Ağaoğlu gibi farklı zamanlarda farklı kişiler, Nuran’ın da, Sabiha’nın, Leylâ’nın
da hep o tek sevgili olduğunu düşünmüşler. “Hep aynı aşk. Hep aynı hayal.”
‘Yaşadınız
Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun’ esas olarak bir anlatı olarak tanımlanabilir
ama türlerarası bir eser olduğu da kuşkusuz. Bir portre çalışması, bir
monografi de sayılabilir. Anlatının temelinde çok yoğun bir araştırma olduğu
daha ilk satırlardan anlaşılıyor. Selim İleri, Tanpınar’ın eserlerini,
günlüklerini, mektuplarını tekrar tekrar okumuş, gözden kaçan çok önemli
ayrıntılar bulmuş. Diğer yandan da hakkında yazılan hemen her şeye ulaşmaya
çalışmış. Çok yoğun bir metilerarasılık var. Anlatının okunaklılığını
zedelememek için dipnot vermiyor, kişileri çoğunlukla ön adlarıyla anıyor, kim
olduklarını tahmin etmeyi okura bırakıyor. Sabahattin’in, Günyol’un, Adalet’in,
Nahit Hanım’ın kimliklerini çözüyorum ama örneğin İffet Hanım’ı merak ediyorum.
Öğrencisi
Samet’le ilişkisi de Tanpınar’ın kişiliğini çözümleme de önemli bir örnek
oluyor. Çünkü Öğretmen Tanpınar öğrencileriyle arkadaş kalmayı önemsiyor. Zaten
en önemli eserlerinden sayacağımız, yaşama ve edebiyata bakışını açıkça ifade
ettiği mektubunu da Antalyalı bir lise öğrencisine yazmıştı. Üstelik hiç
tanımadığı birine. Bu lise öğrencisinin cinsiyeti bile tartışılıyor hâlâ.
Mektubun gerçekten yazılıp yazılmadığı da bir başka merak konusu.
28
Mayıs 1960 sabahı yani darbenin hemen ertesinde Tanpınar’ın “Aman devlete zeval
gelmesin!” dediğini duyduğunda Güzin Dino, “Devlete kapıkulu bağımlılığı Hamdi’ninki”
demiş. Tanpınar’ın devletle kurduğu ilişki, İnönü hayranlığı, 27 Mayıs sonrası
idam edilen Demokrat Parti liderlerine yönelik yazdıkları, söyledikleri Güzin
Dino’nun yargısını doğrular mı? Tartışılacaktır. Ama Tanpınar’ın kişi ve
kurumlarla kurduğu çıkara dayalı ilişkileri anlatıcı kahraman Selim İleri’nin
pek hoş karşılamadığını olanca nezaketine rağmen anlıyoruz.
Okudukça
kitabın adının aslında anlatının anahtar cümlesi de olduğunu da anlıyoruz; ‘Yaşadınız
Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun’.
Kitabın kapağı da dikkat çekmiş. Kapakta Ahmet
Hamdi Tanpınar ve tamamlayamadığı romanı Aydaki Kadın’daki karakter Leylâ
Boğaziçi tasvir edilmiş, diye düşünülmüş. Bense 1959 yapımı bir Türk filminden
bir kare olduğunu düşünüyorum. Ömer Lütfi Akad’ın yönettiği, başrollerinde
Çolpan İlhan, Fikret Hakan ve Sadri Alışık’ın oynadığı filmde Tanpınar da
figüran olarak rol almış. Kapaktaki adamın Tanpınar olduğu kesin. Kadın da
Çolpan İlhan olabilir. Ne de olsa o da Zümrüt’teki rolüyle Tanpınar’ın tek
sevgilisini simgeleyen kadın kahramanlardandır ya da Leyla Boğaziçi’nin Çolpan
İlhan’a benzemediğini kim iddia edebilir?
‘Yaşadınız Öldünüz, Bir Anlamı Olmalı Bunun’un tanıtım yazısında “Okuru Ahmet Hamdi Tanpınar’ın iç dünyasına doğru çetin bir yolculuğa çıkarıyor,” denmiş. Katılmamak elde değil. Selim İleri, kahramanına nesnel bir bakışla, bir insanın tamamen iyi ya da kötü olmayacağı bilinciyle yaklaşıyor, onu anlamaya, konumlandırmaya çalışıyor. Tanpınar’dan unutulmaz bir roman kahramanı yaratıyor. (Hürriyet Kitap Sanat, 14.08.2020).
Yorumlar