Attilâ İlhan yönetiminde Cönk dergisini çıkarıyorduk. 1988 yılının son ayları. Birlikte çalıştığımız grafiker arkadaşım Aziz Yavuzdoğan, Kadıköy’de her pazar günü kurulan bit pazarında bulduğu bir defteri getirdi. “Sen edebiyatçısın ilgini çeker,” diyerek bana verdi. Eski solmuş bir defter. Kapağında “Reliure Spirale” yazıyor. İlk bakışta normal bir okul defteri ama sayfalarını çevirince okur yazar birinin olduğu anlaşılıyor. Birkaç sayfa alıntıdan sonra ’28 Şubat Paris’ başlıklı bir sayfaya gelince durum anlaşılıyor. Bu bir günlük.
Pırıl
pırıl bir Türkçesi var. Yabancı terimleri, adları orijinal yazılışlarıyla
kullanıyor. Çok okunaklı ve şık bir el yazısı var. Birkaç sayfa sonra ’11 Nisan
1962’ tarihine rastlıyoruz. Zaman belirleniyor ama yazarın kimliği hakkında bir
işaret yok. Günlükte anılan kişiler ya önadlarıyla belirtilmiş. Bu isimlerden
yola çıkarak da iz sürmek mümkün değil.
Günlük
yazarı edebiyatla da sinemayla da yakından ilgili. Kül adlı bir roman hakkında
görüşlerini belirtiyor. Büyük bir olasılıkla kendi yazdığı bir roman. Bergman’ı
ustam diye anıyor. Edebiyat eserlerinden alıntılar yapıyor, mimariden, sanattan
söz ediyor. Güçlü bir entelektüel bakışı var.
Paris’te
başlayan günlük Valencia, Sagunto, Mont Tiberio, Barcelona, tekrar Paris, sonra
Frankfurt, yine Paris’te ve Cenova’da son buluyor. Günlük yazarının Fransa,
İspanya ve İtalya’yı kapsayan bir Avrupa gezisi yaptığı, Paris’te bir süre
kaldığı anlaşılıyor.
Defterde
yazarının kimliği hakkında ipuçları arıyorum. Son sayfalarda bir isim listesi,
bir öykü ya da romana ait planlar var. Bunlar yazarın başta da sözünü ettiği
Kül adlı roman çalışmasıyla ilgili olmalı.
Türk
yazarlarından Kül adlı bir roman anımsamıyorum ama İlhan Berk’in Kül adlı bir
şiir kitabı var. Acaba onun günlüğü mü? İlhan Berk’le yazıştığım için bendeki mektup
ve kartlardan onun el yazısıyla karşılaştırıyorum. Bir benzerlik yok, çok
farklı.
Birkaç
sayfa ilerleyince “Türk Sinemasında – Senaryo Sorunu” adlı bir yazının girişi
var. Bir paragraf yazılmış, ondan da bir sonuç çıkmıyor. Sonra bir romanın
önsözü var. İlerleyen sayfalarda el
yazısı çalışmaları görülüyor, yeni alınmış bir dolmakalem denemiş olabilir,
diye düşünüyorum. Bu yazı alıştırmalarında Hüseyin Hacıbaşoğlu ve Onat Kutlar
adlarına rastlıyoruz. Günlüğün Onat Kutlar’a ait olma ihtimali yüksek.
Dergi
toplantısında günlükten söz ediyorum. Defteri inceleyen Attilâ İlhan da Onat
Kutlar’ın olabileceğini, içerik olarak da edebiyat ve sanatla ilgili olduğu
için dergide kullanabileceğimizi söylüyor. O bölümlerden alıntılar yaparak,
özel konulara girmeden haberleştirmeye karar veriyoruz.
Onat
Kutlar’ın günlüğünün bit pazarında bulunmuş olmasından rencide olabileceğini de
göz önüne alarak “Bit Pazarında bulduğumuz günlük acaba kimin?” başlığını atıp
ve yazıyı “Sonuç olarak defterin sahibini tespit edici ve geçerli bir ipucu
bulamamıştık. Yine de kimin olursa olsun içten, güzel bir günlük. Dergiler için
ısmarlama yazılanlardan çok farklı. Sayfalarımızda birkaç bölümünü yayınlamayı
uygun bulduk. Bakarsınız bu yazıyı okuyunca çıkar gelir de günlük gerçek
sahibini bulur” diye bitirmiştim. Haberin yanına da “Bir Günlük Sahibini
Arıyor” başlığıyla, orijinallerini de kullanarak günlükten birkaç sayfa
yayınlamıştık.
Haber
ve günlükten alıntılar Cönk’ün 1 Ocak 1989 tarihli sayısında yayınlandı. Dergi
çıktıktan birkaç gün sonra da Onat Kutlar aradı. Günlüğün kendisinin olduğunu,
bizdeyse gelip almak istediğini söyledi. Aynı gün de geldi. Hiç unutmuyorum,
yüzü kapkaraydı, canının sıkkın olduğu belliydi. Çay, kahve ikramımızı kabul
etmedi. Hemen hiçbir şey demeden defteri aldı gitti.
31
yıl sonra kitapçı vitrininde simsiyah kapağında Onat Kutlar “Kül” Günlükler
yazan kitapla karşılaştığımda sevdiğim bir yazarın yeni bir eseriyle
karşılaşmanın heyecanından başka bir şey duymadım. Ama daha ilk sayfayı açıp
ilk satırları okuyunca bunun 31 yıl önceki defter olduğunu anladım. Arşivimden
kupürleri bulunca da durum iyice netleşti. Onat Kutlar’ın kayıp günlüğü kitap
olmuştu.
Onat
Kutlar günlüğünü kaleme aldığında 26 yaşında genç bir yazar. İlk ve tek öykü
kitabı İshak yayınlanmış. Biyografisinde “1961'de felsefe öğrenimi görmek üzere
Paris'e gitti” diye yazıyor. 1962’de İstanbul’a dönmüş. Paris’te, Avrupa’da yaşadıklarını,
gördüklerini, okuduklarını nasıl özümsediğini günlükte görüyoruz. Küçük
parçalarda da olsa yaşamına şahit oluyoruz. Denemelerinde aldığımız tadı
buluyoruz. Keyif ve merakla okunacak, Onat Kutlar’ın bütün eserlerine
eklenebilecek bir kitap. (18.12.2020, Hürriyet Kitap-Sanat).
Yorumlar