Nuri Kurtcebe'den KUVAYİ MİLLİYE


Nâzım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı, Türk şiirinde Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış belki de en önemli eser. Gerek uzunluğu ve savaşı bütün boyutlarıyla ele alma çabası, gerekse bakış açısındaki farklılıkla benzerlerinden ayrılan bir özellikte.

Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı’na kişileri kahramanlaştırmadan, mit’leştirmeden bakmayı deniyor. İnsanları, kahramanlıkları ve savaşçılıklarıyla olduğu kadar korkuları, ihanetleri, umutsuzluklarıyla bir bütün olarak ele alıyor. Komutanları ya da orduları değil tek tek bireyleri, sıradan mehmetçikleri anlatıyor.
Nâzım Hikmet’in konuya bakış açısı kadar yazımı da diğerlerinden farklı. Öncelikle kendi çağının ilerisindeki modern şiir anlayışını yansıtıyor dizelerine. Öte yandan tam anlamıyla şiirsel diyemeyeceğimiz bir anlatımı var. Düzyazıyla şiir arasında gidip gelen, nasıl anlattığından çok ne anlattığına önem veren, anlatılanı öne çıkartan bir söyleyiş bu. Klasik “destan” tanımına da uymuyor.
Kuvayi Milliye Destanı’nında ağırılıklı olarak görselliğe, dramatizasyona dayanılıyor. Nâzım Hikmet, dönemi için çok yeni ve modern bir sanat dalı olan sinemanın teknik olanaklarından da yararlanıyor destanını yazarken.  
Kuvayi Milliye Destanı, şiirle düzyazı arasındaki bu farklı yapısıyla özellikle sinemaya, tiyatroya uyarlamaya uygun bir eser. Bir zamanlar Müşfik Kenter tarafından sahnelendiğini de biliyoruz.
Nuri Kurtcebe, karikatüre yeni bir soluk getiren Gırgır Dergisi dönemi sanatçılarından. Kendine has çizgisi ve bakış açısı ile farklılaşmış, kişiliğini, üslubunu ortaya koymuş bir çizer. Daha önce yayınlanmış Boyut Farkı (İletişim yay.) adlı albümü incelendiğinde bu nitlekilerini net olarak tespit etmek olası.
Nuri Kurtcebe, Kuvayi Milliye projesi ile şiirle çizgi romanı biraraya getirmeye, türler arası yeni bir ilişki kurmaya çalışıyor. Belki de dünyanın en eski sanat dallarından şiirle en yeni sanat dallarından çizgi roman ilk kez böylesi geniş soluklu bir projede biraraya geliyorlar.
Şiirde imgeler, çağrışımlar çoktur ve bu nitelik onun tek bir görüntü ile ifade edilmesini engeller.  Şiirden yola çıkarak yapılan tüm çalışmalar bu handikapı içerir. Nuri Kurtcebe bu zorluğu, destandan yararlanarak yeni bir yaratıma, yoruma varmaktan çok onu içselleştirip, yeni bir sanatta, çizgi romanda, kendi üslubuyla ifade etmeye çalışıyor. O anlamda da çizgi romanın kalıpları içinde sıkışıp kalmıyor.
Nuri Kurtcebe, her dizeyi, imgeyi çizer gözüyle görsel bir biçimde ifade ediyor. Destan’la kurduğu sıkı bağ sayesinde yer yer  bir şiir dizesinde anlatılamayacak güzellikte, olağanüstü ayrıntılı bir görsel zenginliğe ulaşıyor. Bu da çizginin avantajı olsa gerek. Sözün de yetmediği yerler olduğu bir gerçek. Bir dize ya da imgeden yola çıkarak çizilen bazı sayfalar tek başına bir tablo olarak nitelenebilecek yetkinlikte.
Tabloları, sayfaları tek tek okumak, yorumlamak, bir anlama, imgeye ulaşmak mümkün. Ama çalışmanın bütününden çekip çıkartmak, bu sayfa olmasa da olur demek mümkün değil.
Nuri Kurtcebe, belki de destanın yapısından kaynaklanan epik bir anlatımı yeğlemiş zaman zaman. Bu anlatım da eserin yapısına yeni bir tad katmış. Çizgi romanlarda alışık olmadığımız bir bakış, durup olayların gidişi hakkında düşünmeye olanak veren bir olanak bu.
Nuri Kurtcebe’nin çalışmasını klasik çizgi roman tanımı içinde değerlendirmek olası değil. Onda çizgi romana yeni açılımlar sağlayan farklı bir yapı var. Bu özelliğiyle de çizgi roman eleştirmenlerinin okuyup değerlendirmesi gereken bir yapıt.
Sözün özü, Nâzım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı, Nuri Kurtcebe’nin çizgisiyle yeniden canlanmış, yeni bir hayat kazanmış. Soluk alıp veren, okuyucuyu kapıp götüren ama asla esasa, destanın şiirselliğine ihanet etmeyen bir eser. Türlerarası, sanatlar arası ilişkilde olumlu örnek olarak gösterilebilecek bir eser.
Eline, bileğine sağlık Nuri Kurtcebe usta!… (2001)

Yorumlar