TÜRKİYE'NİN SANLI ADINDAKİ İLK VE TEK DEDEKTİFİ


Türkiye'de olmayan ve de kabul görmeyen bir meslek özel dedektiflik.  Dedektif Sanlı da "Türkiye'nin Sanlı adındaki ilk ve tek dedektifi". Belki de o nedenle onu tanıyan hemen herkes başka işlerle ilgilenmesini, Türkiye'de bu mesleği yaparak para kazanılamayacağını söylüyorlar. Yine de önemli bir işlevi var Sanlı'nın. Birçok kişi emniyet kuvvetlerinin çözmeyeceği ya da önemseyip ilgilenmeyeceğini düşündüğü olaylarda Dedektif Sanlı'ya başvuruyor. Sol yüzük parmağını kesenler, halay katliamcıları, sineklerle başı dertte olanlar, fenni sünnetçi ya da inek katilleri….
Sanlı, romanlardakine benzer bürosu olan bir dedektiftir. O dedektifler gibi akıl yürütür, dellilerin peşine düşer, katillere tuzaklar kurar. Ama çözüm anına, suçluyu itiraf ettirmeye geldiğinde Türk olduğunu hatırlar ve bize özgü yöntemler kullanmayı ihmal etmez. Bu bize özgü yöntemler kuşkusuz onu sonuca daha çabuk ulaştırır, suçlular suçlarını itiraf etmekle kalmaz, bazan Dedektif Sanlı gereğinden fazla yorulmasın düşüncesiyle olsa gerek kendileri gidip polise teslim olurlar.
Aslında Sanlı, sıradan olaylarla ilgilenmez, genellikle seri katillerin peşine düşer, sürekli halay çekenleri ya da fenni sünnetçileri ard arda katledenleri yakalamayı tercih eder. Tek bir cinayet onun için pek çekici değildir. Tek tek cinayetlerin ülkemiz için sıradan olaylar olduğunu düşünür herhalde.
Cinayetlerin hedefi de, nedeni de ülkemize özgüdür. Fenni sünnetçilerin katili zamanında hatalı sünnet edilmiş bir genetikçi çıkar örneğin.  
Dedektif Sanlı, ruhsal olarak tam anlamıyla sağlıklı biri değildir. Halisünasyonlar, kabuslar görür sık sık. Zaten bir psikiyatriste de gitmektedir. Belki de bu ruhsal sıkıntılarının kaynağı suçluların pek bol olduğu ülkemizde yaşaması ve onları yakalamaya çalışmasıdır, bilemiyoruz. 
Can Barslan, Dedektif Sanlı'nın maceraları ile ülkemizin bize çok bildik, sıradan gibi görülen gündelik hayatının aslında ne denli absürd ve fantastik olduğunu örnekliyor. İlk bakışta, ilk okuyuşta akla yakın gelmeyen öykülerin üzerinde biraz düşününce aslında benzeri olayların hemen her gün ülkemizde yaşandığını fark ediyorsunuz. Sadece biraz abartıyor Can Barslan. O kadar.
Can Barslan, Gırgır ekolü olarak da adlandırılan 80'li yıllarda çizmeye başlayan çizerlerin arasında hem çizgi anlayışı, hem de işlediği konularla farklılaşan bir sanatçı. Kendine özgülüğünü belirleyen çizim anlayışı ile onun çizdiği bir karikatürü ya da çizgi romanı daha ilk görüşte hemen diğerlerinden ayırd edebiliyorsunuz. Hayatın aslında ne denli akıl almaz olduğunu örnekleyen çalışmalarını okudukça sadece çizim olarak değil, anlatımda da farklı olduğunu belirginleşiyor. Sıradan insanın yaşam anlayışını, mantığını, değerlerini sorgularken geliştirdiği içerden ve sıcak bakış, mizah dozunun yoğunluğu eserlerinin sık sık kara mizaha yakınlaşmasına rağmen güldürmeyi de ihmal etmiyor.
Can Barslan bant karikatür tipi "Hain Evlat Ökkeş"te olabildiğince realist bir yaklaşımla aile içi ilişkileri sorgular ve o ilişkilerin tüm komikliklerine rağmen ne denli can acıtıcı olduklarını gözler önüne koyarken Terelelli Pictures'lerde fantastik ve absürd bir anlatıma daha yakın durarak hayatın akıl almazlığını gözler önüne seriyor. Dilin mantık dışılığının özellikle altını çizdiği karikatürlerinde ise hem gerçekçi, hem de fantastik bir yaklaşım var. Daha doğrusu gerçeğin biraz üstünde gibi.
Son zamanlarda özellikle çizgi romanda, Türk çizerler yazıya daha çok önem verir oldular. Öykü daha az karede ama daha çok sözle anlatılıyor. Yazı olmadan bir çizgi romandan anlam çıkartmanız mümkün değil neredeyse. Ama sadece yazıları okuyarak çizgi romanın öyküsünü anlamanız mümükün. Bu genel eğilimin aksine Can Barslan'ın eserlerinde sadece yazının tek başına bir anlamı yoktur. O karikatürün, çizgi romanın hakkını verir. Kolaya kaçmaz. Onda yazı da önemlidir, çizgi de… Yazıyı ve çizgiyi birarada görmek, algılamak durumundasınızdır. Öyküye de, çizgiye de emek verdiğini hissedersiniz. Gereksiz çizim de yapmaz, laf da söylemez. Bir anlamda sinema tadı vardır çizgi romanlarında. Belki de "Terelelli Pictures" başlığının nedeni de budur. Üzerinde iyi çalışılmış senaryolarla karşı karşıya olduğunuzu düşünürsünüz ister istemez. İyi bir sinema seyircisi olduğunu Radikal'deki yazılarından da anladığımız Can Barslan çizgi romanlarını iyi bir filmden beklediğimiz şekilde hem konuya, hem görüntüye, hem de akıcılığa önem vererek kurar.
Dedektif Sanlı'da kurgunun önemi daha da öne çıkıyor. İpin ucunu kaçırmadan ama kurallara da fazla sağlık kalmadan oluşturur Dedektif Sanlı'nın maceralarını. Karakterin yaşadığını, aramızda dolaştığını düşünürsünüz ister istemez. Onun yaptığı hiçbir hareket batmaz, abuk gelmez (2003).

Yorumlar