Zamana ayarlı hayatlar


Kemal Varol’un romanına adını veren ‘Kara Sis’
, Güneydoğu Anadolu’da sadece bir şehirde yaşanan bir doğa olayı. Sonbahar kışa dönerken gerçekleşiyor. Beyaz bir karanlık. Görüş mesafesini çok kısaltan, insanı kendiyle baş başa bırakan bu yoğun sis birkaç gün sürüyor. “Sanki gökyüzündeki yarıktan aşağı inen boz bulanık bir toz bulutu yerdeki her şeyi bir anda içine çekmiş, karşısına çıkan tüm sesleri emmiş, geride bir tek bizim şaşkın, meraklı ve mutsuz gözlerimizi bırakmıştı,” diye sisi tarif ediyor romanın anlatıcı kahramanı. İlerleyen sayfalarda adının Mesut olduğunu öğreneceğimiz anlatıcı yaşı ve öğretmenlik mesleği nedeniyle koğuşta saygı gören, iyi bir konumu olan biri.   

Cezaevi kalın ve yüksek duvarlar, her an takipteki kameralar ve aşırı güvenlik tedbirleri ile örnek olarak yapılmış. Tünel kazma olaylarına karşı zemini kalın betondan. Farklı koğuşlarda kalanların birbirini görme ya da temas kurma imkanı yok. İki katlı her koğuşun da kendi havalandırması var. Kaçmanın imkansız olması için her tür tedbir alınmış. Gardiyanların sıkı kontrolü, sürekli nöbette askerlerle yapının güvenliği iyice kuvvetlendirilmiş. Adi suçluların kaldığı düşünülürse E Tipi diye adlandırılan cezaevlerinden sanırım. Kara sisin yanında cezaevinin ilginç bir özelliği de bozkırın ortasında olmasına rağmen martı sesleri duyulması.   

Romanın kahramanı Barana kara sis hüküm sürerken getiriliyor Taşkale Cezaevi’ne. Tarih 28 Ekim 1998. Taşkale Cezaevi’nin altı kişilik koğuşlarından birine yedinci kişi olacak.

Koğuşta anlatıcının dışında, Reco Dayı, Asım Abi, Candan İleri, Casper ve Sıçan var. Hepsi cinayetten hükümlü. Cinayetle birlikte gasp ve hırsızlık suçu işlemiş olanlar da var. İşledikleri suçlara ve o suçların öykülerine göre koğuşta konumları ve görevleri var. Varlıklı bir kişi olan Reco Dayı, koğuş ağası pozisyonunda. Yirmi dört yıllık cezasıyla anlatıcımız rütbelerin en büyüğüne sahip.

Barana, müebbet cezasıyla koğuştaki düzeni değiştirecek gibi. İsterse rütbelerin en büyüğünü o alabilir. Gardiyanların büyük öfkesine ve aşırı şiddete maruz kalarak koğuşa getirilen, daha önce kaldığı hapishaneden buraya gelene dek sürekli dayak yemiş olan Barana günler sonra iyileşip kendine geldiğinde koğuşun en alt rütbesine, temizlik ve hizmet işlerine talip oluyor.

Ağzını hiç açmayan, koğuşta adeta görünmez olan Barana bu tavrıyla Mesut’un iyice dikkatini çekiyor.

Cezaevinde dost olmanın, saygı görmenin ve tabii zamanı tüketmenin belki de tek yolu yalanlarla, çarpıtmalarla dolu olsa da, her anlatıldığında biraz değişse de birbirlerine hikâyelerini anlatmak. Böylelikle ruhlarını sağaltıyor, kendilerini aklıyorlar. Aynı zamanda bu kendiyle yüzleşme de demek. Koğuştaki herkesin hikayesi biliniyor. Biz de anımsama, anlatma, hikaye etme gibi kavramları düşünüyoruz okur olarak.  

Her yeni gelenin hikayesi merak ediliyor. Barana hikayesini anlatmak bir yana müebbet cezası almak için ne suç işlediğini bile söylemiyor. Mesut, Barana’nın suçunu ve hikayesini öğrenmek için yavaş yavaş ona yaklaşıyor, himayesine alıyor, dostluğunu kazanıyor. Aslında yapmak istediği kendi hikayesiyle yüzleşmektir.  

Barana, bir kadını elinden kurtarmak için bir baş gardiyanı öldürmüştür. Aldığı cezanın, gördüğü zulmün, sürekli dayağın nedeni budur. Hikayesini merak edenler arasında ise başta anlatıcı olmak üzere kadın katilleri vardır. Kemal Varol, deprem, cezaevi isyanları gibi 90’larda yaşanan güncel birçok konuya değinirken sürekli gündemimizde olan bu sorunun üzerinde özellikle duruyor. Ama bu karşıtlığı romanın ana ekseni haline getirmiyor.  

Kara Sis’ mahkumların hikayelerini anlatarak gelişen bir roman değil. Kemal Varol, cezaevi koşullarını, oradaki günlük hayatı Taşkale simgesinde ayrıntılı bir şekilde ama abartmadan ve inandırıcı bir dille anlatıyor. Cezaevinde umut ederek, günleri sayarak mı, yoksa kendini gündelik hayatın akışına bırakarak mı yaşanır gibi temel soruları bu yapı içinde işliyor. Kuşkusuz görüş gününde gelen ziyaretçiler, haftalık telefon görüşmelerinde konuşulanlar, seyrek de olsa ulaşan mektuplar umut ve umutsuzluk halleri için belirleyiciler ama martı sesleri, yakındaki kavak ağacı, gizlice büyütülen bir tohum unutulmaya çalışılan dışarısından, özgür hayattan işaretler olmalarının yanında duruma göre ruhsal dengeyi sağlayan unsurlar da oluyor.  Uçup gelen bir saç teli de Barana’nın değişimini başlatıyor. O kızıl saç teli umut olmuş, çıkılmaz, kaçılmaz denilen cezaevinin duvarlarını o umutla aşabilir. (15.01.2021, Hürriyet Kitap - Sanat)

Yorumlar