Jokha Alharthi’nin Türkçeye ‘Dolunay Kadınları’ adıyla çevrilen romanı bir çok ilklerle geliyor. Sayyidat el-Qamar adıyla Arapça’da yayımlandıktan sonra 2011’de Arap Dünyası’nın en prestijli ödüllerinden Şeyh Zayed Ödülü’nde kısa listeye seçilmiş. 2018'de Marilyn Booth’un İngilizceye çevirisi Celestial Bodies (Gök Cisimleri) adıyla yayınlamış. Ummanlı bir kadın yazarın İngilizce çevirilen ilk romanı olan kitap 2019 Man Booker Uluslararası Ödülü’nü kazanmış. Roman aynı zamanda Man Booker Uluslararası Ödülü'nü kazanan Arapça ilk eser olmuş. 2020 itibariyle, Sayyidat el-Qamar'ın çeviri hakları Azerbaycan, Brezilya Portekizcesi, Bulgarca, Katalanca, Çince, Hırvatça, İngilizce, Fransızca, Yunanca, Macarca, İtalyanca, Malayca, Norveççe, Farsça, Portekizce, Romence, Rusça, Sinhalaca, Slovence, İsveççe ve Türkçe’ye satılmış. Büyük bir olasılıkla Türkçede okuduğumuz ilk Umman romanı.
Umman yakındaki uzak ülkelerden. Resmi adıyla
Umman Sultanlığı, Arap Yarımadası'nın güneydoğu kıyısında ve Arap dünyasının en
eski bağımsız devleti. Basra Körfezi'nin ağzında stratejik açıdan önemli bir
konumda bulunan ülke, kuzeybatıda Birleşik Arap Emirlikleri, batıda Suudi
Arabistan ve güneybatıda Yemen ile kara sınırlarını paylaşıyor.
17. yüzyılın sonlarından itibaren Umman
Sultanlığı, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'ndaki nüfuz için Portekiz
İmparatorluğu ve İngiliz İmparatorluğu ile rekabet eden güçlü bir imparatorlukmuş.
20. yüzyılda gücü azalınca saltanat İngiltere'nin etkisi altına girmiş. Bir
dönem Osmanlı yönetiminde de kalmış. Başkent Muscat, Basra Körfezi bölgesinin
ve Hint Okyanusu'nun en önemli ticaret limanları arasında. Nüfusun büyük
çoğunluğu Umman’da yaşıyor. Jokha Alharthi’nin ‘Dolunay Kadınları’ ise Avafi
adlı daha küçük bir köyde geçiyor.
Arka kapağında roman Umman’ın bir köyünden
üç kız kardeşin hikâyesi diye tanıtılıyor. “Kırık bir kalple
evlenen Meyye, bir görevi yerine getirircesine evlenen Esma, her şeye rağmen
sevdiği adamla evlenmeyi seçen Havle…” Romanın başında bir soyağacı var. Şeyh
Sait ailesinin dört kuşağı yer alıyor soyağacında. Üç kız kardeşi soyağacının
üçüncü kuşağında buluyoruz. Son kuşak onların evliliklerinden doğan çocuklardan
oluşuyor. Jokha Alharthi romana eksen olarak üç kız kardeşin öykülerini almış
ama soyağacını esas alarak ileriye ve geriye doğru gelişen bir yapı kurmuş.
Anlatı kronolojik olarak gelişmiyor, başta
üç kız kardeş olmak üzere, anneleri ve eşlerinin, üçüncü tekil ve birinci tekil
anlatımlarıyla farklı zaman aralıklarında gelişiyor. Çok sayıda kişinin hayatı
ve öyküsü karışıyor anlatıya. Bu anlatım başta biraz zorlasa da bölümler
birbirine eklendikçe bütünü görmeye başlıyorsunuz; anlatılan Umman’ın yaşadığı
değişim, modernleşmedir.
Geleneksel değerlerine sıkıca bağlı,
köleciliğin en son bittiği yerlerden olan ülke petrol gelirlerinin getirdiği
refahla birlikte hızla değişmektedir. Anne babalar dini de gerekçe göstererek
geleneklere bağlı yaşanmasını savunurken iyi eğitim alan yeni kuşaklar o dini
kaynakların doğru anlaşılmadığını söyleyerek modernleşmede diretir. Bunun en
tipik örneği Meyye’nin kızına Londra adını koymasıdır. Anneler geleneksel adlar
varken yabancı bir şehrin çocuk adı olmasını tabii ki anlayamaz.
Umman yakınımızdaki bilinmedik ülke olarak
ilginç, ‘Dolunay Kadınları’ da oradaki yaşamı başarıyla anlatıyor ama
geleneksel ve modernin kuşaklararası çatışmayla anlatılması oldukça bildik bir
konu. Mekanın değişik ve oldukça da egzotik olması çok fark yaratmıyor. Öyleyse
Jokha Alharthi’nin ödülü kazanmasının sırrı ne derseniz, The Man Booker Uluslararası
Ödül jürisinin gerekçesine bakın derim. Jüri kitabı şöyle değerlendirmiş; "Geçiş halindeki bir topluma ve daha
önce gizlenmiş yaşamlara dair zengin bir şekilde hayal edilmiş, ilgi çekici ve şiirsel
bir içgörü."
Jokha Alharthi anlatımıyla, kurduğu
yapıyla eserini farklılaştırırken bize bildik gelen bu konuyu da klişelere
kapılmadan, hatta onları kırarak anlatmayı başarmış. Kuşaklararası çatışmayı,
toplumsal, sınıfsal çelişkileri, köleci düzenin adaletsizliğini anlatırken
Umman’ın derin kültürünü, şiire, felsefeye, dini metinlere uzanarak
anlatmış. (12.03.2021, Hürriyet Kitap - sanat)
Yorumlar