“Çocukluğuma dair mutlu bir anım yok” diye başlıyor anlatmaya Édouard Louis ‘Eddy’nin Sonu’nu. Ergen zorbalığının çok gerçekçi bir dille anlatıldığı ilk bölümde dayak yiyip ağzına tükürülen kahramanımızı tanıyoruz. Şiddet alışık olmadığı bir şey değildir. Ne de olsa her yanlışın kaba kuvvetle cezalandırıldığı, her bahanede yumrukların konuştuğu bir ailede ve ortamda büyümüştür. Henüz on yaşındadır ama yaşamın her alanında yaşadığı şiddete karşı donanımlıdır. Ama iki okul arkadaşının uyguladığı bu şiddet diğerlerinden farklıdır. Kişiliği, tercihleri, görünümü ve farklılıkları nedeniyle saldırıya uğramaktadır. Ses etmez, kabullenir, sineye çeker. Tek yaptığı sürekli yinelenen ve fiziksel olarak karşı koyamayacağı saldırıların diğerlerinin, okul arkadaşlarının, öğretmenlerinin gözünden ırak bir yerde gerçekleşmesi, yani bilinmemesidir. Bir gün sıkılıp kendini bırakacaklarını umar. Ama bu zorbalık çabuk bitmez.
Eddy’nin Sonu Édouard Louis’nin 22 yaşındayken, 2014’de yayımlanan ilk
kitabı. Kitap ile hemen tanınmış, Fransa’da beğenilip çok
okunan kitap yirmiden fazla dile çevrilmiş. Eddy’nin Sonu otobiyografik bir
eser. Bir üçlemenin ilk kitabı. 2016’da Histoire de la Violence’ı (Şiddetin Tarihi), ardından 2018’de son kitap ‘Babamı Kim Öldürdü’ yayımlanıyor.
Eddy’nin Sonu’nun yazarın gerçek adı Eddy
Bellegueule’den vazgeçip Édouard
Louis adını almasının öyküsünü de anlatan otobiyografik bir eser olduğu
belirtiliyor. Ailesini, geçmişini anlatırken işçi sınıfının durumunu gerçekçi
ve sert bir dille ele almasıyla da dikkati çekmiş, tartışılmış.
1990'ların sonu, 2000’lerin başında, Kuzey
Fransa'daki 1200 nüfuslu yoksul bir kasaba. Bu kasabada yaşayan erkeklerin
hayat öyküleri birbirleriyle tamamen aynıdır. Zorunlu eğitimi tamamladıktan
sonra hepsi aynı fabrikada işçi olarak çalışır. Bu arada kendileriyle aynı
kaderi yaşayan kadınlarla evlenir, bir yandan çoluk çocuğa karışırken diğer
yandan alkolizm, şiddet ve suçun belirlediği bir hayatı sürdürmeye çalışırlar.
Erkek ve kadınların tipleri de rolleri de
bellidir. Onlardan bu rollere uygun olarak davranmaları beklenir. Eddy
Bellegueule’den de beklenen bu erkeklik tipine uymasıdır. Eddy bunun için çaba
gösterir, içki içer, kavga eder, kız arkadaşlar edinir. Ama ne kadar çok
tiplemeye uymaya çalışsa da bedeni ona itaat etmeyecektir. Sesi ince,
davranışları kadınsı, vücut yapısı narindir. En sevdiği eğlenceler içki içmek,
kavga etmek, ve cinsel faaliyetleriyle övünmek olan gençler arasında dikkati
çekmemesi imkansızdır.
Zaten toplum içinde bir kere damgalandınız mı
ne yapsanız o damgayı silmeniz mümkün değildir. Eddy de damgalanmıştır ve
hakkındaki dedikodular okul çevresinden, kendi yaşıtlarından büyüklere, anne
babalara doğru yayılır ve kabul görür. Eddy’nin durumunu kabul edemeyen sadece
iki kişi vardır. Anne ve babası. Tam bir ırkçı ve homofobik olan babanın
oğlunun eşcinsel olduğunu kabul etmesi mümkün değildir. Anne ise babadan pek
farklı bir düşünce yapısında olmasa da oğluna karşı biraz daha anlayışlıdır ve
onun bu hallerinin geçici olduğunu, abartıldığını umar. Onu sever ve daha rahat
bir hayat yaşamasını ister. Bu rahat hayat da ya diğerleri gibi olmaktır ya da
ortadan kaybolmak, kasabayı terk etmektir. Hemen herkes kasabayı terk etmek,
kendine yeni bir hayat kurmak ister ama bunu başaran çok az kişi vardır. Eddy
de bu çok az kişiden biri olmayı hedefler.
Yorumlar