Mehmet Rauf’un ‘Karanfil ve Yasemin’ini tefrika etmeye başlayan Tanin gazetesi eseri şöyle tanıtmış; “Karanfil ve Yasemin, yeni moda olan Avrupa tarzı kibar hayatı içinde biri karanfil gibi ihtiraslı ve karanlık, diğeri yasemin gibi saf ve samimi iki aşkın çarpışmasını anlatan romandır.” Romanı tek cümleyle özetle deseniz ancak bu kadar isabetli bir özet olabilir.
Romanın erkek kahramanı Samim “harbin son senelerinden
beri İsviçre’de yaşamış, İstanbul’a hemen pek yeni dönmüştü” diye tanıtılır.
Tarih olarak 1920’li yılları, İşgal altındaki İstanbul’u düşünebiliriz. Ama
İşgal arka planda bile hissedilmez. Roman kahramanları sanki şehirde önemli
hiçbir şey olmuyormuş gibi davranır. Mehmet Rauf “İstanbul’da bu son senelerde
kesin bir şekilde ortaya çıkan toplumsal bir cereyan, yeni bir hayat”a
odaklanır. Sözü edilen özellikle varlıklı çevrelerde gelişen Batılılaşma arzusudur.
Bu arzu da taklit olarak hayata geçer. İlişkilere, yeme içmeye ve giyim kuşama
yansır. Dönem romanlarında çok işlenmiş bu durumu romanına konu ederken onu bir
aşk üçgeninin vesilesi yapar Mehmet Rauf. Ama batılılaşma tartışması romanın
arka planında kalmaz, sürekli tartışma konusudur ve romanın belirleyici ana
unsurudur.
Hayatını “doğdum, gezdim, okudum” diye özetleyen Samim,
geçim derdi olmayan, iyi eğitim almış, yakışıklı, hoş sohbet, saygılı bir
gençtir. Esas olarak yeni moda olan, sadece Fransızca konuşulup danslar edilen
çay partileriyle anlatılan İstanbul’un üst sınıflarının Batılılaşma çabasında
ideal bir figür olacağı açıktır. Nitekim hemen genç kızların ilgi odağı olur ve
anneler damat adayı olarak Samim’i hedef alır.
Samim kendisini “aşk adamı” olarak tanımlamıştır ve
evlenmek gibi bir arzusu yoktur. Aklı fikri de Beyoğlu’nda rastladığı,
güzelliği ve alımıyla kendini cezbeden kadındadır. Beyoğlu’nda beğenip çay
partisinde bulduğu Nevhiz, uzak ve soğuk tavırlarıyla Samim için zor ama
ulaşılması gereken bir hedef olur. Nevhiz’in kumar masalarında zaman ve para
tüketen kocasını bir engel olarak görmez. Zaten çay partilerinde buluşanlar
için evli olmak yeni aşklar yaşamaya engel değildir. Onların ilişkiler ağı
“kimin eli kimin cebinde” diye tanımlanacak karmaşıklıktadır ve gizli tutulmak,
çok fazla dile düşmemek şartıyla normal karşılanır.
Diğer yanda ise aşık olunup evlenilecek bir genç kadın
vardır. Pervin huyuyla, suyuyla, davranışlarıyla mükemmel bir kadındır. Kısa
sürede bu toplulukta yer edinen Samim için en uygun eş adayı olarak görülür.
Aklı kendisine uzak duran Nevhiz’de olan Samim Pervin’in gösterdiği ilgiyi de
karşılıksız bırakmaz. Böylece aşk üçgeni kurulmuş olur. Romanın tanıtımında
söylendiği gibi karanfil Nevhiz, yasemin Pervin’dir. Samim’se iki çiçekten de
bal alan arı olmak ister.
Pervin’le çok uygun bir çift olurlar. Samim’e göre ise
Pervin evlenilecek, birlikte mutlu bir hayat sürülecek kadındır ama onda
aradığı aşk ateşi yoktur. Oysa Nevhiz, tüm gizemi ve çekiciliğiyle aradığı aşkı
ateşleyecek, yaşatacak yapıdadır. Onun uzaklığı, ulaşılmazlığı da Samim’i iyice
kışkırtır.
Beykoz Akbaba Köyü’nde Nevhiz’lerin köşkündeki Çehov’vari
haftasonu buluşması Samim’in hem genç kadınla arasındaki duvarları yıkıp
yakınlaşmasını hem de kesin kararını vermesini sağlar. Nevhiz’le birlikte olmak
için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
“Mecburiyetten evlenme” diye bir şey vardır. Ne kadar
batılılaşmadan söz etseler de genç bir kadının hayatı geleneklere göre
belirlenir. Evlenecek ve evinin kadını olacaktır. Evlilik işi de belli bir
yaşta gerçekleşmelidir. Bu nedenle Nevhiz gibi birçok kadın istemedikleri
kişilerle evlilikler yapmıştır. Beklediği evlilik teklifini Samim’den alamayan
Pervin aslında hiç sevmediği bir başka gençle evlenmeye razı olur ve Avrupa’ya
uzun bir balayına gider. Nevhiz’le Samim’in ilişkisi de hızla gelişir. Samim,
ilişkisini kimselere fark ettirmeden sürdürmek isteyen Nevhiz’le daha rahat
buluşmak için Moda’da bir ev tutar. Bu gelişme de balayından dönüp
Feneryolu’ndaki köşke yerleşen Pervin’le tekrar görüşmeye başlaması demektir.
Nevhiz’in gizemini bir türlü çözemeyen, aradaki soğukluğu
aşamayan Samim, Pervin’in ilgisinde aradığı sıcaklığı bulduğunu düşünür. Kısa
zamanda Pervin de Moda’daki evin gizli konuklarından biri halini alır. Ama
Samim’in kararsızlıkları son bulmamıştır. Kendisinden uzaklaştığını fark
ettiğinde yeniden Nevhiz’e yönelir ve bütün ilgisini ona hasredip Pervin’i
ihmal eder.
Mehmet Rauf, Eylül’den sonra en başarılı eseri sayılan
‘Karanfil ve Yasemin’de bu aşk üçgenini Samim’in karasızlıklarıyla sürekli
kurup yeniden dağıtırken trajik sonu da hazırlar.
‘Karanfil ve Yasemin’ hem kurgu ve anlatım hem de olay
örgüsü açısından iyi bir roman ama Eylül’ün gölgesinde kalmış, çok okunup
hakkında çok yazılmamış. Yüz yıla yakın bir süre sonra tekrar okurla buluşurken
bakalım bu talihsizliğini yenebilecek mi? (30.07.2021, Hürriyet Kitap Sanat.)
Yorumlar