Bol adalı bir deniz, kıyılarında farklı diller konuşan insanlar, çakıllı bir sahil, sahilin ardında içinde yaban domuzları olan sık ağaçlı bir meşe ormanı. Zamanla o ormanın yerini bahçeli evler, apart oteller, pansiyonlar almış. Yani Ege’de tipik bir sahil kasabasında olduğumuzu hayal edebiliriz. En azından ben öyle düşünüyorum İlhami Algör’ün Hisli Kirpi’sinin ilk satırlarını okurken. Bu kasabaya Aziz Bura adını vermiş. Sanırım, isimlendirip kafamızda ön koşullu bir imge oluşturmasın diye. Ama ne okusak ister istemez bellekten bazı imgelerle çakışacaktır. Bende de Kuzey Ege’de bir yer, belki Küçükkuyu ya da Altınoluk diye düşündüren bir betimleme bu. Ama kitaba görsel katkıda bulunup belli ki yazarın istediği şekilde okur olarak mekan bilgisi edinmemizi sağlayan Seda Mit’in illistürasyonlardaki görüntü anlatının Marmaris’in bir köyünde geçtiğini de düşündürüyor.
Hisli Kirpi adının
ondan geldiğini, belki de lakabı olduğunu düşünebileceğimiz bir kahramanı var
İlhami Algör’ün. “Saçları kırlaşmış, yüzü ince uzun, sakalı birkaç günlük” diye
tanımlıyor. “Şehirli yoksul”, “eli kalem tutan çulsuz” tanımlamalarının da
altını çiziyorum. Ama “mavi sakal”, “kadın düşmanı bir homongolos”, “menfi
biri” gibi sıfatları da dikkati çekiyor. Olumlu ve olumsuz yanlarıyla bir
paragrafta tanımlanan bir insan.
İlhami Algör yer
adlarını kendince değiştirmeyi, kahramanlarına ad vermemeyi seviyor. Bu
anlatıda da aynı şekilde davranmış ama bir adla da çağrılması gerek
kahramanının, o nedenle Hisli Kirpi de diyebiliriz diye düşünüyorum ama o Kirpi
Saçlı diyecek.
2015’de yayımlanan önceki novellası “İkircikli
Biricik”de orta yaşlı, yalnız bir adamın aylak günlerini anlatılıyordu. İsimsiz
kahraman Beyoğlu’nda, Galatasaray’da, İstiklâl Caddesi’ne açılan sokaklardan
birinde yaşıyordu. Kendince bir düzen uydurmuştu, meşgaleleri vardı, pek fazla
insanla ilişkiye girmeden günlerini geçiriyordu. Kirpi Saçlı da o kahramana
yakın, hatta benzer bir halde. Bir yazar, kendisine pek gelir getirmese de yazarak
hayatını kazanmaya çalışıyor. Zaten anlatının omurgasını bu yazma uğraşı, daha
doğrusu yazmaya çalışmak oluşturuyor. “İkircikli Biricik”nin kahramanının biraz
daha yaşlanıp karşımıza çıktığını düşünebiliriz. Böyle metinlerarası bağlar
kurmayı severim. Belki de polisiye merakımdan gelen bir şey. Ama başka
metinlere gitmek gereği duyulmadan da okunabilecek, İlhami Algör’ün kendine has
kurgusu ve anlatımı ile yazılmış bir anlatı Hisli Kirpi.
Kışın sakinliğini yaşayan sahil köyünde mutlu
manzarayı bozan bir görüntü de hemen dikkati çekiyor, kıyıya vuran cesetler. Ege’de bir
yerde olduğumuzu düşünürsek, karşıdaki adalara, Yunanistan’a kaçarken boğulmuş
insanların ölülerinin kıyıya vurduğunu düşünebiliriz. Böylece anlatının zamanı
da beliriyor. Zaten kahramanımız da bu kıyıya vuran cesetleri dert edinecektir.
İlhami Algör anlatıyı
kahramanı “Kirpi Saçlı’nın birbirini tutmayan dağınık notlarını” izleyerek
kurmuş. Kirpi Saçlı, hayalinde Nezihe Hanım’ı var etmeye
çalışıyor. Amacı onun kahramanı olduğu bir anlatı kaleme almak. Adını koymuş
ama cismini tam olarak belirleyememiş. Gün doğmadan gözlerini açtığında,
yatağında Nezihe Hanım’ın nasıl biri olacağını düşlüyor. Sadece hayat
hikayesini, örneğin evli mi dul mu gibi medeni hallerini kurmaya çalışmıyor,
onu kanlı canlı bir kişi olarak görebilmek için ne giydiğini de tasarlamaya
çalışıyor. “İpeksi bir kumaştan yavru ağzı bir elbise”.
Yazarın anlatısını kurma çabası, yazma sancıları
Hisli Kirpi’nin temel meselesi. Yazma isteğinin kahramanı Kirpi Saçlı’nın yaşama nedeni
olduğunu da düşünebiliriz. Çünkü yaşamını doldurabilecek pek başka bir şey yok.
Çevredekilerle selamlaşmayı ihmal etmiyor ama akşamları oturup bir kadeh rakı
içebilecek bir masa arkadaşı yok. Kendi yalnızlığında yaşıyor ve bu halinden
şikayetçi de değil. Tek derdi yaşamını böylece sürdürebilmek olabilir. Çünkü
bir arkadaşının yazlığında kışları konuk. Yaz başlayınca da başka bir yerde
yaşamını sürdürmesi gerek.
Yorumlar