Vefakâr yazarın edebiyat kazıları


Taner Ay, uzunca bir süredir edebiyatımızın unutulmuş yazar ve şairleri hakkında yazılar yazıyordu. Artık adlarını anmadığımız, eserlerini okumadığımız yazarları anımsatıyor, yaşam öykülerine yakından bakıyordu. Bu yazıların bir bölümü ‘Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler’ adıyla şimdi kitap oldu. İlk kitabı yeni ciltlerin izleyeceğini umuyoruz.

Taner Ay, çoğu yazar sözlüklerinde bile yer almayan, yaşam öyküleri bilinmeyen yazar ve şairleri tekrar anımsatıyor. Aralarında eserleri dergilerde kalıp kitaplaşmamış olanlar da tek kitapla kalıp genç yaşta hayata veda etmiş olanlar da onlarca kitap yazıp dönemlerinde çok popüler olmuş velut yazarlar da var. Hepsinin ortak kaderi “unutulmuş” olmaları.

‘Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler’in ilk cildinde Şinasi’den başlayıp Safiye Erol gibi bildik gelen, İhsan Mahvi, Kenan Altınkaya, Nezahat Somar gibi belki de adlarını ilk kez duyduğumuz yazarlara dek uzanan bir yelpazede 22 yazar tanıtılmış, hatırlatılmış. Her birinin birbirinden ilginç yaşam öyküleri, edebiyat maceraları var.

Bu tür hatırlatmalarda Taner Ay yalnız değil. Başta Selim İleri ve Beşir Ayvazoğlu olmak üzere birçok vefakâr yazar anımsatıcı çalışmalar yapıyor. Değerli akademisyenler bu yazıların kılavuzluğunda kütüphanelerde araştırmalar yapıyor, dergi ve gazete sayfalarında kalmış eserleri gün yüzüne çıkarıyor. Onlar hakkında akademik tezler, makaleler yazılıyor. Yayınevlerimiz de bu anımsatmalara kulak verip unutulmaya terk edilmiş yazar ve şairlerin eserlerini yeniden basıyor. Bu çabaların okurda bulduğu yankı ayrı bir tartışma konusu. Belki hepsi okur tarafından ilgiyi görmeyecek ama en azından bu yazar ve şairleri unutulmak tozlarından arındırmış, meraklı okur ve araştırmacılar için ulaşılabilir hale getirmiş olacağız.

Unutulmuş yazarları yeniden anımsatma işinde Taner Ay’ın farklı çalışma yöntemi ve yazma biçimi var. Taner Ay var olan bilgiyle yetinmiyor. Onların üzerinden yazısını üretmiyor. Yazar sözlüklerindeki, ansiklopedilerdeki, edebiyat tarihlerindeki bilgileri doğru mu, yanlış mı diye tek tek sorguluyor.

Galat-ı Meşhur diye bir deyimimiz var. Yani meşhur hatalar. Bir başka deyişle "Herkesin doğru bildiği yanlış". Tarih yazıcılığının büyük dertlerinden olan aynı hatayı sürekli tekrarlama alışkanlığından edebiyat tarihçiliğimiz de mustarip.

Kemal Ahmet’in vefat tarihindeki hatada olduğu gibi “güvenilir” bir yazar bir kere hatalı olarak yazdı mı, ondan sonra herkes o bilgiyi doğru kabul edip sürekli tekrarlıyor. Taner Ay bu yanlışa düşmemeye çalışıyor. Hiçbir bilgiyi doğru kabul etmiyor. Hem başka kaynaklarla karşılaştırıyor hem de bizzat yerinde kontrol ediyor. Örneğin İBB’nin Vefat Bilgi Sorgulama Sistemi’ni kullanıyor. Sonra da mezarlığa gidip mezar taşını arıyor. Masa başı üretim yapmaya alışık yazarlar için bu yorucu ve zor bir iş. Ama doğru bilgiye de başka türlü ulaşılamıyor. Dedektif gibi çalışmak gerekiyor. Taner Ay hem kırk yıllık hukukçu kimliği hem de iyi bir polisiye yazarı ve okuru olarak bu işi ciddiyetle yapıyor.

Yazarların şecerelerini çıkarıyor, eşlerinin, çocuklarının, akrabalarının yaşam öykülerini takip ediyor, sorguluyor, ev adreslerini buluyor. Bu sorgulama yazısını da ilginç yerlere götürüyor. Osman Fahri’nin yaşam öyküsünü okurken birden kendinizi Cenab Şahabettin’in bilinmeyen öyküsünün içinde buluveriyorsunuz. Yaşar Nezihe Hanım’ın solculuğunun efsane olduğunu, yazarın aslında “mutekit ve sofu” olduğunu öğrenirken Yusuf Niyazi’nin yaşamına ulaşıyorsunuz. Şukufe Nihal’in fırtınalı yaşam öyküsünde ne aşkların gizli olduğunu fark ediyorsunuz. Bir zamanların en çok okunan romancısı Burhan Cahit Morkaya’nın da aslında bir roman kahramanı gibi yaşadığını fark ediyorsunuz.

Bu bağlar bizi unutmadığımızı sandığımız ve bu kitapta niçin yer alıyor diye sorduğumuz Şinasi gibi isimlerin yaşam öykülerindeki bilinmeyenlerin ne kadar çok olduğu düşüncesine ulaştırıyor. Aslında onları da pek tanımıyoruz ve doğru sandığımız birçok bilgi de yanlış ya da hatalar içeriyor.

Taner Ay, vefakâr bir yazar olarak azimle sürdürdüğü edebiyat kazılarının sonuçlarını kuru birer makale olarak yazmıyor. Bir edebiyatçı hassasiyetiyle onları hikâyeleştiriyor. Yazıya konu olan yazar ya da şairin öyküsünün içine sizi çekiyor. Doğru bilinen yanlışları işaret ettikçe bir polisiye öykünün dedektifinin açıklamalarını okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu üslubun tek sakıncası öyküye kapılıp değerli bilgileri kaçırmak. Dizin hazırlanması iyi olmuş. Bu tür kitaplarda hep söylediğim gibi bir bibliyografya da olmasını isterdim. Unutulmuş yazarların metin içinde anılan dergi ve gazetelerde kalmış eserlerinin ayrıca listelenmesi de iyi olurmuş. Bu eksikler yeni baskılarda giderilebilir. İşin esasına gelirsek Taner Ay’ın yıllarını verdiği ‘Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler’ değerli yazarları tekrar gündeme getirirken hem verdiği değerli bilgiler ve yaptığı düzeltmelerle edebiyat tarihi ve arkeolojisi açısından önemli bir çalışma hem de anlatımıyla deneme tadı alınarak okunacak, çok şey öğrenilecek bir eser. (Hürriyet Kitap - Sanat, 17.12.2021)   

Yorumlar