L. P. Hartley, tam adıyla Leslie Poles Hartley CBE 30 Aralık 1895 doğmuş, 13 Aralık 1972’de vefat etmiş. Romancı ve kısa öykü yazarı. İlk eseri 1924'te yayınlanmasına rağmen, 1944’te yayınlamaya başlanan Eustace ve Hilda üçlemesi ve 1953’te yayınlanan Arabulucu ile adını duyurmuş. Arabulucu defalarca sahneye ve sinemaya uyarlanmış. Biz de Joseph Losley’in yönettiği Julie Christie ve Alan Bates’in başrollerinde oynadığı sinema uyarlaması ile tanımıştık.
İletişim
Yayınları kitabın Türkçedeki yeni basımını şu cümleyle tanıtıyor; “Arabulucu,
20. yüzyıl İngiliz edebiyatının köşe taşlarından L.P. Hartley’nin
başyapıtı.” Yine kitabın arka kapağındaki Harold Pinter’ın cümlesi de eserin
içeriği hakkında tam ve öz bilgi veriyor. “Arabulucu on iki yaşındaki bir
çocuğun gözünden bütün hayatın anlamını ortaya koymasıyla hayranlık
verici bir eser.”
Arabulucu’nun
ilk cümlesi de en etkileyici başlangıçlardan sayılıyor. “Geçmiş bir yabancı
ülkedir, orada her şey başka türlü yapılır.”
Roman,
olgunluk çağındaki anlatıcı yazarın 1900 yılından, On üçüncü yaş gününden kalma
hatıra defterini bulmasıyla başlıyor. Defterdeki birçoğu şifreli gibi gözüken
cümleleri o günleri anımsamasını sağlıyor.
Yatılı
okulun zorbalık dolu ortamında kendini büyü yapma yeteneği olduğu inancıyla
korumaya çalışan Leo yaz tatilini kendi gibi okulun silik tiplerinden Marcus
Maudsley'nin kır evi olan Brandham Hall'da geçirmek için misafir olarak davet edilmiştir.
Orta sınıftan bir çocuk olarak bu malikanedeki yaşam çok farklıdır ve bilmediği
birçok kural ve gelenek vardır. Leo’nun bu ortama uyum sağlamasına başta
Marcus’un ablası Marian tüm aile fertleri yardımcı olur. Bu ilişki Leo ile
Marian arasında bir dostluk oluşmasını sağlar. Zaten Leo, genç kızı hayranlıkla
gelişen bir sevgi de duymaya başlamıştır.
Marian,
bu sevgiyle karışık dostluktan yararlanıp Leo’yu genç çiftçi Ted
Burgess’learasındaki ilişkide postacı olarak kullanır.
Aralarındaki
toplumsal sınıf farkları nedeniyle Marian ve Ted’in aşklarının son derece gizli
kalması gerekmektedir. Birlikte olmaları, evlenmeleri söz konusu bile edilemez.
İlişkilerinin bilinmesi bile büyük bir skandala ve kötü sonuçlara neden
olabilir. Zaten Marian, malikanenin esas sahibi Vikont Trimingham’la
nişanlanmak üzeredir.
Marian
ve Ted’in ilişkilerinin bir aşk olduğunu anlayan, bu arada Vikont Trimingham’la
da dostluk kuran Leo bu postacılık işinden rahatsız olmaya başlar. Bu işten
vazgeçmek ister ama Marian ve Ted’in yarattıkları psikolojik baskı postacılıktan
caymasını önlediği gibi Leo’nun ruhsal bir karmaşa içine düşmesine neden olur.
Orta sınıfın yetiştirme biçimi ve üst sınıfın kuralları arasında bocalayan Leo’nun
verdiği yanlış kararlar, çocukça hareketleri olayların trajediye doğru
evrilmesine neden olur.
Arabulucu’nun
en önemli özelliği her şeyi ergenlik çağındaki bir çocuğun gözünden başarıyla
anlatması bence. Genelde rastlandığı gibi romanın gelişimi içinde çocuk değişip
yazarın sözcüsü haline gelmiyor. Yani yetişkin bir anlatıcı olmuyor. Leo’nun
naifliği ve içi dışı bir hali roman boyunca sürüyor.
Viktorya
çağının sonunda soylu sınıfların halini, onların diğer toplumsal tabakalarla
ilişkisini yeni çağın getirdiği değişimler ve ard arda gelecek savaşların
etkisiyle bir arada başarıyla anlatmış Hartley.
Arabulucu
1953’te yayınlandığında hem eleştirmenlerce hem de okurlar tarafından coşku ile
karşılanmış. Kitap ABD’de basılınca da çok satanlar arasına girmiş. Hemen
birçok dile çevrilmiş. Daha önce orta karar bir yazar olarak görülen ve pek
ilgi toplayamayan Hartley, diğer yazarların da beğenisini kazanmış. Örneğin W.
H. Auden kitabı okuduğunu ve Hartley'nin en sevdiği romancı olduğunu söylemiş. Dostları
da romanın kahramanı Leo ile Hartley arasında birçok benzerlikler bulmuş. Katı
bir ahlakçı olarak bilinen Hartley Arabulucu’nun masumiyetin ve ahlakın kaybı
üzerine kendi yorumunu ileten bir roman olmasını amaçlıyormuş ancak okuyucuların
onun nefret edilmesi gerektiğini düşündüğü karakterlere sempati duyduğunu
öğrenince şok olmuş.
Hartley
çok iyi bir anlatıcı. Okuru hemen 1900’lerin başındaki o uzun ve sıcak yazdaki
yaşama, soyluların dünyasına kendi merceğinden bakan çocuğun dünyasına sokuyor.
Arabulucu hem anlatımındaki ustalık hem de konuyu ele alışındaki farklı
yaklaşımla kalıcı olmuş, klasikleşmiş bir eser. Hartley’in Türkçede tek eserle
kalmamasını, diğer önemli kitaplarının da çevrilmesini bekliyorum. (25.03.2022, Hürriyet Kitap - Sanat).
Yorumlar