Filiz Özdem çok çalışkan bir edebiyat insanı. Edebiyat insanı diyorum, çünkü edebiyatla ilgili birçok işi birden yürütüyor. Öncelikle yazar, şiirle başlamış daha sonra anlatıya -romana yönelmiş. Çok sayıda çocuk kitabı da var. Nicel olarak değerlendirirsek esas alanı olarak çocuk kitapları yazarı diyebiliriz sanıyorum. Çocuk kitaplarının sayısı anlatılarını kat kat aşmış vaziyette. Ama çevirmenlik ve editörlük de mesaisinin önemli bir bölümünü kapsıyor. İtalyan yazarlarından pek çok kitap çevirdi. Yetişkin okurlar onu Edmondo de Amicis ve Calvino çevirileri ile anımsar ama çocuklar için çevirdiği kitapların sayısı çok daha fazladır. Editörlük işi tabii ki yayıncılığın görünmez yanlarından. Verdiği emek herhalde kolay ölçülmez. Derlediği şehir monografileri de dikkati çekiyor.
İlk
kitabı Saydam ve Seyirci 1999 tarihli ve şiirlerinden oluşuyor. İlk
şiirinin Aykırı dergisinde yayınlandığı belirtilse de yayın tarihini bulamadım.
Ama onu 1993’te şiir dergisi Atika’nın genel yayın yönetmeni olarak
görüyoruz. Yani otuz yıllık bir yazarlık geçmişi söz konusu.
İlk
anlatısı “Korku Benim Sahibim”in yayın tarihi 2007. Yanlış saymadıysam altıncı
ve en yeni anlatısı Bütün Ateşler Söndüğünde geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Filiz Özdem’in metinleri için roman değil de anlatı dememin sebebi tam
anlamıyla roman biçimine sadık kalmadığını düşünmem olsa gerek. O daha çok
türler arasında metinler üretmeyi seviyor sanki. İlk kitabından sonra şiiri
terk etmiş gibi görünse de anlatımı her zaman şiirsel. Anlatıma, dile önem
vererek öykü ile romanı iç içe geçirmeyi, anlatıları yan ya da ek öykülerle
zenginleştirmeyi seviyor.
Bütün
Ateşler Söndüğünde iki ana eksende gelişen bir anlatı. Bir yanda Pervin, diğer
yanda Asaf var. Anlatı Asaf’ın yaşamını derinden etkileyip doğanın içinde
kaybolmasına neden olan iki büyük acıyla başlıyor. Babasını ateş, oğlunu su
almıştır. Kendi yalnızlığıyla kalmış Pervin’in ilginç bir işi var, bir günlük
gazetede kendisine mektup yazanların derdine derman oluyor. Yani Güzin Abla’lık
yapıyor. Peki onun derdine kim derman olacaktır? Aşk acısını kim çözecektir!
Tabii
Pervin’in dert dinlemesinin anlatıya da katkısı var. Ona yazan, derdini
paylaşanların mektupları anlatıya yeni birer öykü gibi katılıyor ve ana öyküye
katkılarda bulunuyor. Pervin içinde soru barındırmayan, yardım istemeyen,
sadece durumunu bildiren mektupları okudukça kendi geçmişini daha rahat sorguluyor
ve derdini daha doğrusu varoluşsal sorununu daha iyi anlıyor ve anlamamızı
sağlıyor.
Tabii
bu mektupların düşündürdüğü bir olgu da insanların dertlerinin genelde ortak
olduğu. Dertler, sorunlar çok benzer ama onları benzersiz sanıyor, tek tek
yaşıyor ve bireysel olarak çözüm bulmaya çalışıyoruz. Belki de bu nedenle
anlatarak paylaşmak yetiyor, çözümleri merak etmiyoruz.
Pervin’in
ve Asaf’ın öyküleri birbirlerine paralel gelişse de Bütün Ateşler Söndüğünde
doğrusal bir anlatı değil. Dün, bugün ve gelecek arasında salınıp bir sarmal
oluşturuyor ve nihayetinde çemberi tamamlayıp “bu iki farklı hayat nerede
buluşacak?” sorusuna cevap vermek gerektiği kanısıyla bir noktada da buluşuyor.
İki yalnızın, dertli ve yitik insanın öyküleri birbirine karışıyor.
Pervin
ve Asaf için yaşam kendi kişiliklerinde ve anımsadıkları geçmişlerinde birer
sınav olarak beliriyor. Niçin yalnız kalmışlardır, niçin bu Dünya’da yitmeyi,
kayboluşu seçmişlerdir, bu soruların cevapları geçmişlerindeki öykülerin
sakladığı sırlarda gizli. Onlar yalnızlıklarına sığınıp geçmişlerini, anıları
didikleyip anımsadıkça biz de okur olarak bu sırlara vakıf oluyoruz. Tabii
rüyaların da bu didiklemede, geçmişi sorgulama, onunla hesaplaşıp yarında
yitmede önemli payı var. Bellek bize nasıl oyunlar oynuyor, neleri anımsatıyor,
neleri unutturuyor bu da önemli bir mesele olarak hep varlığını hissettiriyor.
Anılar, düşler, gerçekler birbirine karışıyor.
“Kaybetme”
olgusu ilk anlatısından beri Filiz Özdem’in temel sorunsalı. Bu olguyu farklı
kahramanlarda, onların farklı yaşamlarında sorguluyor, tartışıyor. Kayıpların
insanın benliğini nasıl biçimlendirdiği ile de ilgili. Kahramanları geçmişi
anımsayıp hesaplaşırken geleceklerini belirliyor.
Bütün
Ateşler Söndüğünde’den ilk kitaba, Korku Benim Sahibim’e doğru baktığımda Filiz
Özdem’in insanın varoluşunu belirleyen olguları kararlılıkla konu edindiğini ve
farklı kahramanların bambaşka öykülerinde sabırla sorguladığını, onları
birleştiren bağları belirginleştirerek anlatılarını geliştirdiğini düşünüyorum.
Bütün Ateşler Söndüğünde Filiz Özdem’in anlatı çizgisini hem içerik hem de
biçim olarak geliştirdiği son eseri olarak edebiyat tadı alarak okunacak, dile
getirdiklerini düşündürecek, tartıştıracak bir eser. (Hürriyet Kitap - Sanat, 11.03.2022).
Yorumlar