Hollywood’un Altın Yılları’na övgü


Javier Marias, “ne yazsa okurum” dediğim yazarlardandır. 17 yaşında yazmaya başladığı ilk romanı “Kurt Mıntıkası”nı da bu duyguyla okudum. Çiğdem Öztürk’ün çevirdiği eser 1971 yılında yayımlanmış. “Kurt Mıntıkası”nın önemli bir özelliği de Madrid doğumlu Javier Marías’ın romanının Amerika Birleşik Devletleri’nde geçmesi ve bütün kahramanlarının da Amerikalı olmasıdır herhalde. Gençliğin verdiği cüretkarlık diye düşünebilirsiniz ama her şeyin bir nedeni var.

Javier Marías, 1951’de Madrid’te doğmuş ama Franco’ya muhalif olduğu için bir süre hapsedilen ve daha sonra öğretmenlik yapması yasaklanan filozof babası Julián Marías’ın ABD’de Yale Üniversitesi ve Wellesley Koleji gibi okullarda görev yapması nedeniyle çocukluğunun bir bölümü ABD’de geçmiş. Bu nedenle bir İspanyol olarak ilk romanına mekân olarak ABD’yi, kahraman olarak ABD’lileri seçmesi garip değil.

Roman otuzlu yaşların edebiyat türü olarak düşünülür. Roman yazmak için belirli bir olgunluğa ulaşılması, romancı adayının diğer türlerde, özellikle öyküde kendini sınamış olması beklenir. Çünkü romanlar oylumlu yapısıyla yazımında sabır, içeriğinde yaşam deneyimi ve bilgi gerektirir. Javier Marías 17 yaşında roman yazmaya başlaması ve bu romanı 20 yaşındayken yayınlatabilmesi ise biyografisinin ayrıntılarına yoğunlaşınca çok erken görünmüyor.

Javier Marías’ın ilk edebi işi, sinema yapımcısı dayısı Jesús Franco için Drakula senaryolarını çevirmek olmuş. Şimdi kitaplarında da yer alan ilk öyküsünü ise 14 yaşındayken kaleme almış.  İlk romanı “Kurt Mıntıkası”nın esin kaynağının da 17 yaşındayken Paris’te dayısının evinde kaldığı altı hafta boyunca izlediği 85 film olduğu yazılıyor. Bu filmleri izlerken romanını kaleme almış. “Kurt Mıntıkası”nın Hollywood filmlerinden nasıl esinlenmelerle dolu olduğunu hissetmemek elde değil. Zaten Javier Marías da bir söyleşisinde açık yürekle belirtmiş. “Bu, 1940'ların ve 50'lerin Amerikan filmlerinin bir tür övgüsü ve parodisiydi. Gençlik dolu bir çalışma, ancak çoğu genç yazarın olağan otobiyografik öyküsü değil. Ayrıca gençlerin çoğu zaman olduğu gibi ölümcül derecede ciddi değil. Bu nedenle, Aslında bundan utanmıyorum." Javier Marías böylece bir kuralı daha, ilk romanların biyografik özellikler taşımasını da yıkmış.

“Kurt Mıntıkası” Pittsburg’da yaşayan tanınmış ve güçlü bir ailenin dağılma öyküsünü anlatır. Milton, Edward ve Arthur adlı üç oğul, Elaine adlı bir kız, Büyükbaba Rudolph, Mansfield Teyze ve Bay ve Bayan Taeger'den oluşan Taeger ailesi 1922’de parçalanmaya başlar. Mansfield Teyze’nin ölümü sonrasında ailenin ABD’nin çeşitli yerlerine dağılan ve başlarına farklı şeyler gelen bireylerinin yaşadıkları aktarılırken o yıllardaki Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yaşama çeşitli açılardan bakılır. Her bölüm farklı bir kahramanın başından geçen değişik olayları anlatır ama birbirleriyle de bağlıdır. İç Savaş, ırk ayrımcılığı, aşklar, polisiye olaylar, mafya hesaplaşmaları, cinayetler, soygunlar birbirini izler. Her bölümde dönemin Amerikan filmlerinin birinin macera dolu ortamına gireriz. Hollywood film yıldızlarının kahramanı olduğu maceralar da vardır.

“Kurt Mıntıkası” bu yapısı ve işlediği konular açısından Hollywood’un Altın Yılları’na övgü diye değerlendirilmiş. Kitabın arka kapağına da alıntılanan şu cümleler romanın biçim ve içeriğini çok doğru bir şekilde tanımlıyor; “Juan Benet’e göre, “mükemmel ve zalim bir pastiş” olan bu romanın, cüretkâr ve parçalı kurgusu, kasıtlı klişe kullanımı, son derece akıcı tekniğiyle, öncü bir yapıtı olarak karşımıza çıktığını söylemek abartı olmaz.”

Javier Marías, “Kurt Mıntıkası”nı yazarken postmodern kuramlardan, onun edebiyattaki örneklerinden haberdar mıydı bilemiyoruz. Bildiğimiz ailesinin çok geniş bir kitaplığa sahip olduğu ve bu tür eserlerin öncülerini okumuş olabileceği. Ama romanın tamamını okuyunca “Kurt Mıntıkası”nı Hollywood filmlerinden aşırı etkilenme ile yazılmış olabileceği düşüncesi daha ağır basıyor. Üstelik Javier Marías  “Kurt Mıntıkası”nda önemli bir Hollywood klişesini de yıkıyor. Romanında mutlu sonlar kadar, belki de daha fazla mutsuz sonlar var ve çoğunlukla kötüler kazanıyor.

Javier Marías, günümüzden elli yıl önce yayınlanan bu ilk romanına 1987’de bir önsöz ve 1999’da bir sonsöz yazmış. Türkçe baskıda bu ön ve son sözler yer almıyor. Oysa yazarın ilk romanını farklı dönemlerde nasıl yorumladığını bilmek kitaba daha da değer katardı.

Mevcut haliyle değerlendirirsek “Kurt Mıntıkası” 42 dile çevrilmiş, Nobel Edebiyat Ödülü’nün en önemli adaylarından usta bir yazarın yazarlık macerasına nasıl başladığını öğrenmek açısından ilginç. Biçim ve içeriğiyle diğer eserlerinden ayrı bir konumda olan bir roman “Kurt Mıntıkası”. Javier Marías’ın romancılığıyla ilişkilendirmeden okuduğumdaysa parçalı yapısıyla farklı, Hollywood filmlerine yaptığı göndermelerle merak uyandırıcı, hızlı ve hareketli anlatımı ve içeriğiyle hoşça vakit geçirtecek, neşeli bir macera romanı olduğunu söyleyebilirim. (17.06.2022, Hürriyet Kitap - Sanat)

Yorumlar