Onu bir şiirden tanıyoruz. Nâzım Hikmet’in ünlü, dillerden düşmeyen şiiri “Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri”nin minnacık kadınıdır Nüzhet Berkin. Şiirin bizde oluşturduğu imge gayet nettir ve hiç de olumlu değildir. Zaten şiirin ilk dizeleri bile verilen mesajı anlamaya yeter. “O mavi gözlü bir devdi / Minnacık bir kadın sevdi / Kadının hayali minnacık bir evdi”. Şiiri okumaya devam ederseniz minnacık kadının hayali bahçesinde ebruli hanımeli çiçekleri açan bir evken mavi gözlü devin yapacağı büyük işler olduğunu öğrenirsiniz. Minnacık kadın mavi gözlü deve ayak uyduramamış, devin büyük yolu yerine rahatı tercih etmiş ve zengin bir cücenin koluna girip hayalindeki gibi bahçesinde ebruli hanımeli çiçekleri açan bir evde yaşamaya başlamıştır.
Bu kıskançlığından kudurup sövgü şiirleri kaleme alan
adamın şiirleri kaleme aldığı sırada yaşadığı gönül maceralarını biliyoruz. Biyografilerinde,
çeşitli kitaplarda var. Bilinmeyen Nâzım Hikmet’in kendisini dev olarak gördüğü
ve böbürlenerek küçümsediği bu kadınların yaşam öyküleridir. Nâzım Hikmet’in
yaşamından çok kadın geçmiştir, biyografilerinde aşkları saymakla bitmez.
Çıkarılan tüm listelerin eksik kalacağı da gerçektir ama hayatında derin iz
bırakmış, uğruna şiirler yazdığı kadın sayısı neyse ki bir elin parmaklarını
geçmez. Bunlardan en önemlilerinden birinin de ilk eşi Nüzhet Hanım olduğunu
biliyoruz. Bilmediğimiz Nüzhet Berkin’in gerçek yaşam öyküsü.
Gerçekten minnacık mıydı? Neden minnacık olduğuna
bakmadan kendini minare boyunda çam gövdeli ya da mavi gözlü bir dev diye
tanımlayan bir adamı sevdi? Bildiklerimizin hepsi Nâzım Hikmet’in
anlattıklarına ve biyografi yazarlarının bulabildiklerine dayanıyor. Birinci
ağızdan Nüzhet Hanım’ın öyküsünü ancak şimdi öğreniyoruz.
Cambridge Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Arın Dilligil Bayraktaroğlu, Nüzhet Berkin’in bilinmeyen hayatını kaleme almış. Nüzhet Hanım’ın yaşamını yüz yıllık bir zaman diliminde ve roman biçiminde anlatıyor. Tam adıyla “Nüzhet, Nâzım Hikmet’in Minnacık Kadını” adlı çalışmasını bir tarihsel roman olarak tanımlıyor kitabın girişinde. Özellikle de “elinizdeki kitap akademik inceleme değildir” diye belirtiyor. “Bir iki hayali figüran” dışında hep gerçek olaylara ve kişilere yer vermiş ve başta Nüzhet Hanım’ın yakınlarının verdiği bilgiler olmak üzere çok sayıda kitap, makale ve gazete haberinden yararlanmış. Roman olarak yazmak ya da akademik çalışma olarak kaleme almak tabii ki kendi tercihidir ama daha ayrıntılı çalışmalara vesile olmasını dilediği eserinin sonuna neden bir kaynakça koymadığını anlayamadım. Kaynakça olsa sanırım bu dilek daha kolay hayata geçerdi. Mevcut haliyle bu çalışma bize Nüzhet Hanım’ın yaşamını anlatıyor ama ne kadarı gerçek ne kadarı kurmaca diye de merak ettiriyor, kuşkuda bırakıyor.
Nüzhet Hanım’ın yaşam öyküsüne dönersek, karşımıza bir
cumhuriyet kadınının portresi çıkıyor. İyi ve eğitimli bir ailenin kızı olarak
yetişmiş, eğitimci olarak önemli işler yapmış, öğrenciler yetiştirmiş, iyi
evlatlar büyütmüş. 1900 doğumlu olan Nüzhet Hanım 1989’da vefat edene kadar
Osmanlı’nın son yıllarına, İstanbul’un işgal günlerine, milli mücadeleye,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve geçirdiği değişimlere şahit olmuş.
Bununla da kalmamış Tiflis, Moskova ve Bakü’de yaşar, öğrenim görürken
Sovyetler Birliği’nin, sosyalizmin kuruluşunu gözlemlemek olanağı bulmuş.
Arın Dilligil Bayraktaroğlu Nüzhet Hanım’ın yaşamını
anlatırken anlatıyı aile çevresine de genişletiyor ve bu dönemleri de
anımsatıyor. Nüzhet Hanım’ın yaşamında en önemli figür ablasının eşi, ona bir
baba kadar yakın olan eniştesi, Osmanlı’nın ve cumhuriyetin önemli devlet
adamlarından gazeteci, yazar Muhiddin Birgen kuşkusuz. Bir önemli kişi de Nâzım
Hikmet’in şiirinde zengin bir cüce diye küçümsediği zengin de cüce de olmayan Nüzhet
Hanım’ın ikinci eşi ve çocuklarının babası, felsefeci, yazar Mehmet Servet
Berkin. Yazarın da belirttiği gibi Muhiddin Birgen ve Mehmet Servet Berkin
günümüzde bilinmeyen önemli kişiler ve yaşam öykülerinin daha ayrıntılı öğrenilmesi
gerekiyor. Nâzım Hikmet’le aşkları ve evlilikleri ise Nüzhet Hanım’ın uzun
yaşamında çok kısa bir süren bir zaman dilimi. Sevgiliyken kıskançlıktan
kudurtup sövgü şiiri yazdıracak, ayrılma kararıyla yine en çok bilinen
şiirlerinden birini kaleme almasına neden olacak iç yakıcılıkta bir ilişkileri
olmasına rağmen Nâzım Hikmet için de geçmişte kalmış, bir ilk evlilik anısının
ötesine geçmemiş.
Arın Dilligil Bayraktaroğlu’nun “Nüzhet Nâzım Hikmet’in
Minnacık Kadını” çalışması hem Nâzım Hikmet’in Minnacık Kadını’nın gerçekte kim
olduğunu, yaşam öyküsünü anlatması, hem de o “minnacık” diye yerilen kadının ve
ailesinin cumhuriyeti kuran bireyler olarak nasıl bir örnek yaşam yaşadıklarını
öğrenmek açısından okunması gereken bir kitap. (24.06.2022, Hürriyet Kitap - Sanat).
Yorumlar