Dünya Edebiyatı’nın çok iyi izleyen bir yayıncılık sektörümüz var. En çok çeviri eser yayınlayan ülkeler arasında üst sıralardayız ama bazı yazarları ya es geçiyoruz ya da hak ettiği kıymeti vermiyoruz. Richard Ford için de öyle olmuş. Richard Ford'a, Amerika'nın en saygın edebiyat ödülü Pulitzer'i kazandıran Bağımsızlık Günü de böyle okur dikkatinden kaçan eserlerden. Türkçede 2000 yılında yayınlanan ve yazarın başyapıtlarından sayılan kitap okurdan pek ilgi görmemiş.
22 yıl sonra Amerikan edebiyatının yaşayan en büyük
isimlerinden sayılan Richard Ford’dan yeni bir çeviri okuyoruz; Vahşi Hayat. Umarız
bu kez okur bu büyük yazara gerekli ilgiyi gösterir.
Richard Ford 16 Şubat 1944 doğumlu. Yani 78 yaşında.
Mississippi’nin Jackson şehrinde doğmuş. Babası gezgin bir satıcıymış.
Yaşamında dedesinin büyük etkisi olmuş. Üniversiteye gitmeden önce dedesi gibi
demiryollarında çalışmış. Michigan Eyalet Üniversitesi'ne Otel işletmeciliği
okumak için kaydolduktan sonra İngilizce'ye geçmiş. Mezun olduktan sonra Michigan'da
ortaokul öğretmenliği yapmış ve ardından Birleşik Devletler Deniz Piyadeleri'ne
katılmış, ancak hepatite yakalanınca terhis edilmiş. Hafif disleksisi olmasına
rağmen edebiyata ciddi bir ilgi duymuş. Röportajlarda, disleksinin kitapları
yavaş ve düşünceli bir şekilde okumaya zorladığı için okuyucu olarak ona
yardımcı olmuş olabileceğini belirtmiş. İlk eserini 1976’da yayımlamış. İlk iki
eseri çok az satınca gerçek bir iş bulup geçimini sağlamak amacıyla edebiyattan
vazgeçip bir spor dergisinde yazarlığa başlamış. 1982’de dergi kapatılınca
tekrar edebiyata dönmüş. Spor yazarlığına başlayan başarısız bir romancının oğlunun
ölümünden sonra yaşadıklarını anlattığı The Sportswriter ile başarıyı
yakalamış. 1987’de yayınlanan ilk öykü kitabı Rock Springs’le eleştirmenlerce
Raymond Carver ve Tobias Wolff gibi yazarlarla birlikte kirli gerçekçilik
akımında sayılmış.
Türkçeye çevrilen ikinci romanı Vahşi Hayat 1990’da
yayınlandığında artık edebiyat çevrelerinde tanınan bir yazarmış. Editör olarak
da birçok önemli projeye katkıda bulunmuş. 1995’te The Sportswriter'ın
kahramanı Frank Bascombe'un hikayesinin devamı olan Bağımsızlık Günü romanı ile
hem PEN/Faulkner Ödülü, hem de Pulitzer Roman Ödülü'nü kazanan ilk yazar olmuş.
Ödüller arka arkaya gelmeye başlamış. Kısa öykünün ustası olarak nitelenmiş. Adı
John Updike, William Faulkner, Ernest Hemingway gibi yazarlara birlikte
anılıyor. Kendisi inkâr etse de onlara yakın bir yazma anlayışı olduğunu
söyleyebiliriz. Sade, dingin ama derininde gerginliği ören bir anlatımı var.
Vahşi Hayat, 16 yaşındaki Joe Brinson’ın bakış açısından
anlatılıyor. Babasının kendisi gibi sıradan insanların orada iyi para
kazanacakları inancıyla Lewiston Idaho’dan Montana’nın Great Falls şehrine
taşınmışlar. Babası Jerry, ünlü bir golf kulübünde, annesi Jeanette ise bir
yüzme okulunda öğretmen olarak çalışmakta. Jerry golf kulübündeki işini kaybedip
Kanada sınırına yakın dağlık bölgedeki ormanlarda başlayan ve henüz yerleşim
yerlerini tehdit etmeyen bir yangında gönüllü olarak çalışmaya gitmesi ile
ailenin çözülüşü başlar. Tüm bu özetlemeye çalıştığım gelişmeleri aslında
romanın ilk paragrafında ifade ediyor yazar. “1960 sonbaharında, ben on altı yaşında
ve babamda bir süredir işsizken, annem Warren Miller adında bir adamla tanıştı
ve ona âşık oldu,” diye başlıyor roman.
Ford'un kurgu eserlerinin ana teması evlilik, aile ve
topluluk gibi kültürel kurumların çöküşünü dramatize etmesi olarak
tanımlanıyor. Bu temayı Vahşi Hayat’ta bir anne, bir baba ve bir oğul içeren
bir aşk üçgeninde yeninden kurmuş Ford.
Bir türlü kontrol altına alınamayan ve gittikçe
genişleyen orman yangınının çifte anlamı var. Yangın hem doğayı yok edip
insanların yaşamını tehdit ediyor hem de ailedeki çöküşü simgeliyor. Babanın
yeni bir golf öğretmenliği işi aramak yerine yangın söndürme çalışmalarına
katılması anne babanın ilişkisindeki var olan sorunlara bir işaretse annenin
kocasının gidişine tepkisizliği de anlamlı. 16 yaşındaki Joe Brinson
hayatındaki en önemli iki insanın anne babası olduğunu başka hiçbir şeye
aldırmadığını söylese de baba gitmeden önce bu çözülmenin farkında olmadığı bir
gerçek.
Joe Brinson, annesinin yaşlı, itici, bağnaz bulduğu
Warren Miller’la olmasını da anlayamaz. Annesinin bu ilişkiye girerek aslında özgürleşmeyi,
evlilik kurumundan kurtulmayı amaçladığını da göremez. Bu bilinmezler ancak
babanın şehre geri dönüp karısını, oğlunu yani ailesini ve evini bıraktığı gibi
bulamaması ile anlaşılmaya başlar. Joe Brinson, tüm bu yaşananlardan sonra
dünyayı daha önce gördüğü gibi görüp göremeyeceğini merak eder. Aile içinde
yaşananlardan etkilenmemesi mümkün değildir.
İpek Şoran’ın çevirisiyle yayınlanan Vahşi Hayat arka
kapakta Richard Ford’un yazarlık yaşamındaki kilit eserlerden, diye
tanımlanmış. Vahşi Hayat’ın şifrelerini çözersek Richard Ford’un tüm
eserlerinin ana temasını anlayacağımız düşünülüyor sanırım. Haksız da değiller,
çünkü Ford yapıtlarını belli temalar ve sorunlar çevresinde kuruyor. Okunması
gereken 501 kitap arasında yer alan Vahşi Hayat
bir Amerikan Klasiği olarak kısa, güçlü ve etkileyici bir anlatı. (29.07.2022, hürriyet Kitap - Sanat)
Yorumlar