Çağdaş Türk şiirinin büyük ustalarından Cahit Zarifoğlu kısa ama dolu dolu bir hayat yaşadı. 47 yıllık hayatında şiir, hikâye, roman, masal, deneme, tiyatro türlerinde eserler vermiş. Çeviriler yapmış. Yetmemiş dergicilik, yayıncılık yapmış. Ama zamanını sadece büyük eserler vermekle geçirmemiş, yaşamı da oldukça renkli. Onun yaşamının yoğunluğunu en iyi ifade eden eseri kuşkusuz “günlük” olarak sunulan ama içinde günlük, şiir, hikâye, anı, deneme, mektup gibi birçok türü barındıran, Yaşamak’tır. 1940’ta doğan şair sanki erken öleceğini bilircesine yaşamının ilk kırk yılını tarihler ve mekânlarla değerlendirir.
Ketebe Yayınları Zarifoğlu’nun eserlerini yeniden
yayınlamaya başladığında tekrar okumak istediğim ilk eseri Yaşamak oldu.
Yaşamak “Sarıkamış 1979” bölümüyle başlar ve ilk cümle “Ne çok acı var”dır.
1973-75 yılları arasında yaptığı askerlik günlerine döner. Bir anı gibi
başlayan bölüm yoğun gözlem ve ustaca işlenmiş ayrıntılı betimlemelerle bir
öykü parçasına dönüşür. Bu giriş bölümü bize Yaşamak’ın nasıl bir eser
olacağını, Cahit Zarifoğlu’nun eserini nasıl kurduğunu da örnekler. Günlük olarak
sunulan Yaşamak türlerarası olmasının yanında geçişli bir yapıya sahiptir.
Cahit Zarifoğlu tek bir bölüm içinde anıdan öyküye, öyküden şiire geçmekle
kalmaz bu biçimsel değişmenin yanı sıra içeriksel değişimler de gerçekleştirir.
Öyküleşen anılar denemeye doğru evrilir. Anlatmaya başladığı anıya sadık kalmaz
bir nevi otomatik yazı yazıyormuş gibi belleğinin götürdüğü yere doğru yöneltir
metni. Metin “kendiliğinden akar”. İnsanın bireysel meseleleri ile yüzleştiği,
varoluşunu sorguladığı, dünyayı yorumladığı felsefi bir deneme halini alır anı
diye okumaya başladığınız bölüm.
Cahit Zarifoğlu edebiyatın çeşitli türlerini kullanarak
oluşturduğu metinlerini içerik olarak da böyle geçişli ve doğrusal olmayan bir
yapıda kurmuştur. Zarifoğlu’nun hakkında tez yazacak kadar Rilke ve eseriyle
ilgili olduğunu, Yaşamak’la Rilke'nin Malte Laurids Brigge'nin Notları arasında
yakınlıklar aramanın yanlış olmayacağını biliyoruz. Ama Yaşamak hem içerik hem
de biçim olarak Cahit Zarifoğlu’na has bir eser.
Zarifoğlu Yaşamak’ta kronolojik ya da mekânsal bir sıralama
yapmaz. “Sarıkamış 1979” bölümüyle başlayan eser “Sarıkamış Mersin Tren Hattı
üzerinde Ocak Ayında Birkaç Gün ve Gece 1975” ve “İstanbul 1969” başlıklı
bölümlerle devam eder. Döndüğü en eski tarih 1940. Doğumu. Henüz üç yaşında
olduğu 1943 tarihli bölüm de ilgi ve dikkate değer. Ama eser esas olarak 1960
ve 70’li yıllara tarihlendirilir. Sarıkamış, İstanbul, Calw, Milano, Ulm,
Maraş, Dalaman, Biarritz, Bordoeux, Ankara, Girne, San Sebastian, Diyarbakır,
Silvan, Voni, Tuzla… Türkiye ve Avrupa’da gittiği, yaşadığı yerler onun
gezginci ruhunun bir simgesi gibi. Oralarda sadece gezmemiş dünyaya bakışını da
şekillendirmiş. Farklı coğrafyalarla estetik, ahlaki ve siyasi anlayışını
yoğurmuş, geniş bir ufuk kazanmış.
Cahit Zarifoğlu Maraşlı olarak bilinir, kendini en çok
oralı olarak hisseder ama yaşamı esas olarak iki şehirde, doğduğu Ankara ve
geçimini sağladığı İstanbul’da geçmiş. Yaşamak’ta en çok adı geçen üçüncü yer
ise askerliğini yaptığı Sarıkamış. Askerliğin yaşamında ve hayata bakışında
dolayısıyla sanatında derin bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Aile, okul, askerlik,
iş yaşamı, evlilik, gurbet gibi dönüm noktaları her şairin yazarın eserini
etkileyen dönemeçlerdir. Yaşamak da bu dönüm noktalarına yoğunlaşıyor.
Yazdıklarından Cahit Zarifoğlu’nun bu dönemeçlerde çok iyi gözlemler yapmış,
sağlam tahlilllerle dünya bakışını kökleştirmiş olduğunu düşünüyorum.
Yaşamak’ta 5-6 sayfaya uzayan bölümler olduğu gibi tek cümlelik bölümler de var. “Ankara 1977, 6 Ağustos Saat 02.25” bölümü iki sözcüklük “Kızım doğdu.” cümlesinden, “Ankara 1 Şubat 1978 (23 Safer 1398” bölümü ise üç sözcüklük “Babam vefat etti.” cümlesinden oluşur. Cahit Zarifoğlu’nun yaşamında babasının çok büyük bir yeri var. Yaşamak’ta sık sık babasından söz etmekle kalmıyor, onun mektuplarını da alıntılıyor.
Samimiyetle yazılmış bir eser Yaşamak. Cahit Zarifoğlu
bir çiçek dürbünü, kaleydoskop gibi yapılandırsa da zaman zaman hem özel
hayatını hem de edebi anılarını somut olarak anlatmayı da ihmal etmiyor. Alâeddin
ve Rasim Özdenören kardeşler, Erdem Bayazıt, Akif İnan gibi kader birliği
yaptığı arkadaşları, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Fethi Gemuhluoğlu gibi hem
ufkunu genişletmiş hem de yaşamında destek olmuş kişilerden de söz ediyor.
Keşke bu anıları daha çok anlatsaymış demeden edemiyorsunuz. Tabii günümüz
okuru için editoryal bir katkı da gerekirdi diye düşünüyorum. Çünkü Zarifoğlu
hemen herkesi ön adlarıyla anıyor. Bilmeyen için kim kimdir çözmek pek kolay
değil.
Üstadın bütün eserlerini okumaya Yaşamak’tan başlamak
gerek dediğim gibi. Yaşamak Cahit Zarifoğlu’nun kişiliğinin, yaşamının,
sanatının ve düşünce dünyasının anahtarı olabilecek nitelikte bir eser. (05.08.2022, Hürriyet Kitap - Sanat).
Yorumlar