“Selçuk Altun: Nefes aldığı kitap içindir.”


Selçuk Altun Kitap İçin’leri 2004’te yazmaya başlamış. “Sloganı “Bir cümleden uzunsa uyduruyorum”dur. Onu tek sözcüğe indirgemem gerekirse, “Kıs(s)a” derim. Formatını düşünürken “Kült figür” haline getirilirken ıskalanan Cemal Süreya’nın 999. Gün’ünden etkilenmiştim” diye anlatıyor. Kitap İçin’ler halen Ot dergisinde yayınlanmaya devam ediyor. “Nerede ne zaman terhis olacak ben de merak ediyorum” diyor Selçuk Altun.

Kitap İçin’lerin her bin maddesi bir kitap oluyor. İlk kitabın çıkış tarihi de 2006. Kitap İçin 5 geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Yayıncısı “deneme” diye tanımlamış kitabı. Gerçekten de ancak deneme diyerek tanımlanabilecek bir yazılma biçimi var Kitap İçin’lerin. Birçok türü içinde barındıran bir yazı anlayışı. Kitap İçin 3’ün tanıtımında “Aforizma - Alkış – Anı - Bilgi - Eleştiri - Günlük – Gözlem / Haber - Kıssa - Kinaye – Nükte - Öneri - Polemik - Sor (Gu) – Yanıt.” demişler. Gerçekten de bir türler bütünü Kitap İçin’ler. Esas olarak bir günlük görünümünde. Ama Cemal Süreya’dan ilhamla tarihlerden değil de numaralı bölümlerden oluşuyor. Ben de bir bibliyofil yazarın günlükleri olarak okuyorum o maddeleri. Çünkü içten bir üslupla kendinden de söz ediyor. 

Usta şair Birhan Keskin, “Herkes kitap sevsin diye kat etmeyeceği yol yok. Selçuk Altun: Nefes aldığı kitap içindir” diye yazmış. Birhan’a katılıyorum. O nedenle Selçuk Altun için “bibliyofil” sıfatının yeterli olmadığını düşünüyorum. Bibliyofil sözlükte kitap dostu, kitaplara düşkün kimse, olarak tanımlanıyor. Selçuk Altun kitapların dostu olmakla kalmıyor onlar daha çok okunsun, bilinsin diye de çaba gösteriyor. Ama her kitabın da dostu değil. Nitelik onun için çok önemli. Özellikle de hiçbir niteliği olmamasına rağmen sığ yazarlara ve eserlere düşmandır. Onların gerçek niteliğini göstermek için de elinden geleni ardına koymaz.  

Leylâ Erbil, ‘Ben okumaya başlayınca edebiyat, sanat, resim, müzik dünyasında bir gezintiye çıktım… Günümüz okurunun tezcanlılığına, meşrebine, hızına uygun bir kitap’ diye tanımlamış Kitap İçin’leri. Büyük usta tek cümleyle her şeyi açıklamış aslında. 

Selçuk Altun çok meraklı bir bibliyofil olarak kitapların izini sürmeyi sever. Dünyanın en ucunda ilginç, görülmeye değer bir kitap olduğunu duysa onu merak eder, bulur, satın alamazsa bile görür, inceler. Kitap İçin 5’de de böyle iz sürme öyküleri var. Bence en ilginci büyük bir yazar olmasının yanı sıra bibliyofil olarak da değerli bir koleksiyona da sahip olan Stefan Zweig’ın nadir kitap ve maniskürilerinin nerede olduğunun izini sürerken İsviçre’de yaşayan Martin Bodmer’in ismine ulaşmasıdır. Zweig’ın koleksiyonunu satın alan bibliyofil, koleksiyoner ve flantropist Bodmer’i araştırdığında ise koleksiyonunda 80 dilde 150 bin kitap, el yazması ve papirüs olduğunu öğrenir. Bodmer’in ölümünden 3 hafta önce koleksiyonunu bir vakfa bağışladığını, onların da bu bağışla bir müze kütüphane kurduğunu tespit eder.  Yapılacak tek şey kalmıştır, Cenevre’ye gidip o kütüphaneyi görmek. Gider.  

Tersine bir örnek de şöyle. Beyoğlu’ndaki Sahaf Turkuaz’dan aldığı dosyadan çıkan 4 resim, 12 kâğıttan heykele dönüşen kartpostalın büyük İtalyan ressam Emanuele Luzzati’ye ait olduğunu öğrenince Cenova’ya gider ve ressamın ölümünden sonra açılan küçük müzenin pek zayıf olduğunu görüp onları bağışlamak için teşebbüste bulunur. Yani paylaşımcıdır. 

Koleksiyonerler, kitap tutkunları kitapları ve diğer eserleri kendilerine saklarlar, başkasına göstermezler bile. Selçuk Altun ise Şükriye Dikmen’in günlüklerinde olduğu gibi onları basacak yayıncı arar. Usta ressam Şükriye Dikmen’in 20 defterden oluşan günlüklerini bir müzayededen almış, dikkatle incelemiş, bunların yayınlanmasının hem usta ressamın yaşam öyküsüne hem de Türk sanat tarihine katkıda bulunacağına kani olmuş, basılmaları için teşebbüslere başlamıştır. Kitap İçin 5’de bunlara benzer bir çok anı/öykü var. 

Sahafların Şekspiri’nin ABD Berkeley’deki Serendipity’nin sahibi Peter B. Howard olduğunu söyler ama Kitap İçin’lerde adını vererek ya da ima ederek en çok sözünü ettiği sahaf Emin Nedret İşli’dir. Ona yaptığı şakaları paylaşmayı çok sever.  En beğendiği kitabevinin de Beşiktaş’taki Minoa olduğu anlaşılıyor. 

İyi ama ıskalanmış yeni ve eski yazarlar, kitaplar başlıca konularından. Kitap İçin 5’de iyice belirginleşen bir eğilimi de onların bilinmeyen yaşam öykülerini aktarmak. Edouard Roditi gibi çok değerli ama bilinmeyen adları anımsatmayı görev bilir. Onların eserlerinin yeniden basılması için çaba gösterir. Kitaplaşmasını istediği Küresel Kültürazzi’lerde bir cümle kuralına uymaya dikkat etse de Kitap İçin 5’deki maddelerin uzadığını, hatta birkaç madde sürdüğünü, Ahmet Merey’in neşeli diyet öyküsündeki gibi tefrika haline geldiğini de belirteyim. 

Selçuk Altun’un Kitap İçin 5’i daha önceki ciltlerde olduğu gibi "herkes kitap sevsin" diye yazılmış bir kitap. Kitapseverlere ve kitaplarla dostluk kurmayı arzu edenlere, keyifli ve bilgilendirici bu kitabı öneriyorum. (Hürriyet Kitap-Sanat, 19.08.2022)


Yorumlar