Yoksulların yüzyıllardır değişmeyen öyküsü


Ünlü mizah ve hiciv dergisi Punch’ın kurucularından, gazeteci, sosyolog Henry Mayhew Londra şehrinin yoksulları hakkında yaptığı araştırmalarla tanınır. Önce Morning Cronicle’da dizi olarak yayınlanan bu makaleler 1851’de “London Labour and the London Poor” adlı kitap dizisinde derlenmiş. Üç ciltte toplanan bu diziye 1861’de fahişelerin, dilencilerin ve hırsızların yaşamlarını inceleyen dördüncü cilt eklenmiş. Bu kapsamlı çalışmada konu edinilen herkesle röportajlar yapılmış. Nasıl, nerede yaşadıkları ne kadar para kazandıkları ne yedikleri, neler giydikleri, nasıl eğlendikleri araştırılıp belgelenmiş. Bu büyük araştırma o zamanlar, yani Viktorya Döneminde dünyanın en zengin şehri olan Londra’da yoksulluğun ne kadar derin olduğunu göstermesiyle de önemsenmiş, tartışılmış. Hatta örgütlenip Mayhew’i protesto edenler bile olmuş. Mayhew’in çalışmalarının Hıristiyan Sosyalistler gibi siyasi çevrelerin olduğu gibi Charles Dickens gibi edebiyatçıların da düşünce yapısını etkilediği belirtiliyor.

Michele Roberts’in Walworth Güzeli adlı romanının baş kahramanlarından Joseph Benson Henry Mayhew tarafından işe alınmış eski bir polistir. Joseph’in görevi fahişelik yapan kadınlarla görüşmek ve onların yaşam koşullarını kendi ağızlarından kayda geçirmek ve böylece Mayhew’e somut veri sağlamaktır. Mayhew araştırmacılardan gelen bu verileri yorumlayarak makalelerini kaleme alır. 



Michele Roberts bir yandan 1851’de Joseph Benson’ın maddi ve manevi yetersizliklerle dolu yaşamını ve işi nedeniyle yaptığı araştırmalarını, kurduğu ilişkileri anlatırken diğer yandan okuru 2011 Londra’sına götürüp diğer baş kahramanı Henry Mayhew okuru Madeleine’nin yaşamına şahit olmamızı sağlıyor. Yaşlanmakta olmasına rağmen hayata bağlılığından bir şey kaybetmeyen, gece hayatını, dostlarıyla barlarda buluşmayı seven Madeleine üniversitedeki edebiyat öğretmenliği görevinden mecburen emekli olunca kiraların daha uygun olduğu Güney Londra’daki bir mahallede bodrum katına taşınmak zorunda kalır. Bu mahalle Joseph Benson’ın 160 yıl önce araştırmalarını sürdürdüğü, randevu evleri ve sokaklarındaki fahişelerle ünlü Walworth’dur. 2011’de biraz gözden ırak alt orta sınıf ve yoksulların yaşadığı bir yer olmuştur. Madeleine, Mayhew’in eserlerinden bölgenin 160 yıl önceki yapısını, nasıl bir yaşam sürdürüldüğünü bilmekte ve o döneme hayranlık duymaktadır. Çevresine o etkiyle bakar, benzerlikler bulur. Yeni evinde, yeni komşularıyla dostluklar kurarak yaşamını sürdürürken kendini geçmişten gelen hayaletlerin ziyaret ettiği sanısına kapılır. Joseph ve Madeleine’nin yaşamlarını birbirlerine paralel bölümler halinde izlerken geçmişle bugünün ne zaman ve nasıl buluşacağını bekleriz. Bu bekleyiş de romanın ana merak unsuru olur. Ama bence romanın esas özelliği yazarın 1851 ve 2011’den yaptığı betimlemeler, özellikle yoksulların yaşamını anlatmaktaki başarısı.

Joseph’in araştırmaları onu Madeleine’nin 160 yıl sonra yaşayacağı binaya getirir ve romana adını verecek olan Walworth Güzeli ile yani Bayan Dulcier’le tanışmasına neden olur. Bu tanışma dört çocuk babası, sağlığı pek de iyi olmayan bir kadınla evli olan Joseph’in yaşamını derinden etkileyecektir. Bayan Dulcier’in etkisiyle Joseph yavaş yavaş evinden ve ailesinden, hatta işinden soğur ve bu mahalledeki şehvetli yaşama ilgi duyar. Bir yandan da yaşadıkları çocukluk çağından anıların canlanmasına, ölmüş eski karısını özlemesine neden olur.  

Şair, yazar, romancı Michele Roberts 1949’da Fransız Katolik bir öğretmen anne ile İngiliz Protestan babanın çocuğu olarak doğmuş. 1970'lerin başından itibaren sosyalist ve feministlerle birlikte siyasi çalışmalar yapmış. Feminist dergi Spare Rib'de ve daha sonra City Limits'te şiir editörü olarak çalışmış.  İlk romanı 1978'de yayınlanmış. 16 romanı, dört şiir, dört öykü, iki anı ve bir deneme kitabı yayınlanmış, ödüller almış velut bir yazar.

Walworth Güzeli’ne Roberts’in feminist ve toplumcu bakış açıları da şairliği de yansımış görünüyor. Kahramanlarını ve sokaklardaki yaşamı betimlerken bakış açısı ve yorumlarıyla hem toplumcu feminist bakış açısı hem de anlatımındaki şiirsellikle, imgelerinin göz alıcılığıyla şairliği hissediliyor.

Walworth Güzeli’nin anlatım biçimi okuru biraz zorlayacak ve dikkatli olmasını gerektirecek nitelikte. Şiirselliğin yanında iç içe geçen, bilinç akışı belki de çakışması diyebileceğimiz geçmişle şimdi arasında gidip gelen bolca cümle ve paragraf var. Romanın konusu ise tüm şiirselliğe rağmen sert gerçekçi bir tonda. Zaman ve mekanlar değişse de kadınların kaderinin, erkeklerin rollerinin değişmediği mesajını veriyor. (04.11.2022, Hürriyet Kitap - Sanat)

Yorumlar