Beat Kuşağı’nın tek Türk temsilcisi bir ajan mıydı?


Gerçek adı Ercüment Aydıner. ABD ve Türk edebiyat çevrelerinde “Erje Ayden ismiyle tanınmış. Hayatı tamamen bilinmezlerle dolu. Doğum tarihi dışında hakkında verdiği hiçbir bilginin tam olarak doğru olmadığı söyleniyor. 1937'de İstanbul'da doğmuş. Babası eski parlamenterlerden ve kontenjan senatörü, 1969 seçimlerinde Adalet Bakanlığı da yapan Hidayet Aydıner’di. Anne tarafından beşinci Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın akrabasıymış. İyi bir ailenin çocuğu. Çemberlitaş ve Baltalimanı’nda büyümüş.  Robert Kolej’de iki yıl öğrenim görmüş ve İngilizce bile öğrenemeden okuldan atılmış. 1957'de bir daha Türkiye’ye dönmemek üzere New York'a gitmiş. New York’ta mezarcılık, garsonluk, boyacılık, fedailik, marangozluk ve galeri yöneticiliği yaptığını söylüyor ama romanlarında kendini bir gizli ajan olarak tanıtıyor. Bir Avrupa ülkesinin istihbarat örgütüne girdiğini ve onlardan kaçmak zorunda kalınca Amerika’ya sığındığını anlatıyor. Gerçekten bir ajanlık dönemi olduğuna inansak bile bunun kısa sürdüğü anlaşılıyor. ABD’de vatandaşlık başvurusu yapmaması, uzun süreli işlerde çalışmaması yani kayıtlara geçmemesi de bu gizlenme çabasıyla açıklanabilir. Ama 1964 başında Erje Ayden adıyla ilk kitabıThe Harbor of Whales and Other Short Stories’i yayınlatması kimliğini bizzat kendisinin açıklamasıdır. Romanlarında anlattığı gibi Avrupalı ajanlar peşindeyse bu kitabı görüp onu bulmamaları düşünülemezdi sanırım.

Erje Ayden kendi hakkında bir yandan ne kadarı doğru ne kadarı uydurma olduğu bilinmeyen efsanevi bir yaşam öyküsü kurarken diğer yandan hem Amerikan sanat çevrelerinde görülüyor hem de yazar, artist, sanatçı dostlar ediniyor. Ressam Willem de Kooning, şair Frank O'Hara ve John Ashbery, eleştirmen Seymour Krim, oyun yazarı Paddy Chayefsky kitaplarının arka kapaklarına yazacak kadar yakın dostu olmuş.

1965'te yayınladığı romanı “The Crazy Green of Second Avenue” ile yeraltı edebiyatının önemli isimleri arasında sayılmaya başlıyor. Kendi yayını olan bu ilk romanın sadece 500 adet mi basıldığı yoksa Ayden’in söylediği gibi 2,5 milyon adet mi sattığı da merak konusudur. En azından öyle bir roman olduğunu biliyoruz. Bu romanı yenileri izlemiş ve verimli bir yazarlık dönemi olmuş. Tam listesine ulaşamasak da yirmiden fazla kitabı olduğu belirtiliyor.

Erje Ayden’i biz 2000’lerin başında Bedri Baykam’ın yayınladığı eserleriyle tanıdık ama gizli ajan olduğunu söylediği dönemlerde bile Türk gazetelerine haber olmuş. 28 Ocak 1966 tarihli Milliyet gazetesinde “Bir Türk Genci Amerikan Yayıncılarına Savaş açtı” başlıklı ve Ayden’in bir fotoğrafının da yer aldığı büyük bir haberde ilk romanının yayınlanış öyküsü var. 10 Ekim 1967’de Kanada’dan Engin Aşkın Erje Ayden’in genç bir Türk romancısı olarak büyük bir ün kazandığını, Kafka’ya benzetildiğini yazmış. 25 Ağustos 1970’te ise Milliyet gazetesinin ilk sayfasında manşette. ABD’de seks dergisi yayınladığı haberi çıkınca “Babam bana durmadan iftira ediyor” demiş. Sonra da Talat Halman “Erce’den Erje’ye” başlığıyla beş gün süren bir yazı dizisi yayınlamış Milliyet’te. Erje Ayden’in askerlik yapmadığı için Türk vatandaşlığından atıldığını öğreniyoruz.

Ayden üçüncü romanı “Hauptbahnhof'tan Bir Trene Bindim” (1966) ile 2002'de memleketi Türkiye'de bir müstehcenlik davasına konu oldu. Kitaplarının yayıncısı Bedri Baykam tüm suçlamalardan beraat etti. Selçuk Altun, “Onunla 2000’lerin başında Bedri Baykam sayesinde, bir telefon sohbetiyle tanıştım,” diye anlatıyor. 2009'da Selçuk Altun'a yazdığı bir mektupta, 1959'dan 1984'e kadar, işi Sovyet casuslarını yakalamak olan ABD'deki belirli bir NATO ülkesinin karşı casusluk grubunun üyesi olduğunu anlatmış. Erje Ayden, 2013’te vefat etti. Ölümünden önce arşivini Selçuk Altun’a teslim etmişti. Geçen yıl bir sohbetimiz sırasında Erje Ayden’i anarken Selçuk Altun’un bu arşive bakması gerekti ve daha önce kitaplaşmamış “Üsküdar’daki Teyzemiz” adlı romanını buldu.

Üsküdar’daki Teyzemiz eserlerinde yaşamından söz etmeyi seven Erje Ayden’in en otobiyografik romanı. Belki de bu nedenle romanı yaşarken yayınlatmamış. Yaşamındaki birçok çarpıcı olaydan olabildiğince açıklıkla söz ediyor. Buna ajanlık maceraları da dahil. Adnan Menderes’e düzenledikleri başarısız bir suikast anlatılıyor. Operasyonun adı Üsküdar’daki Teyzemiz’dir. Suikastın gerçekleşememe nedeni de Erce’nin babasının bir yanlış anlaması ve oğlunun evden çıkmasına izin vermemesidir.  

Beat Kuşağı’nın tek Türk temsilcisi Erje Ayden tüm eserleri gibi İngilizce kaleme aldığı ve İdil Karacadağ’ın çevirdiği arşivinde bulunan Üsküdar’daki Teyzemiz’de Türkiye’den kaçmasına neden olan olayları, Avrupa’daki ajanlık günlerini, ABD’ye gidip izini kaybettirmesini, bu süreçte annesi ve babasıyla yaşadıklarını, kendisi gibi ABD’de olan ağabeyi ile ilişkisini kendine has akıcı üslubuyla anlatıyor. (06.01.2023, Hürriyet Kitap Sanat) 





 

Yorumlar