Şairin yaşamı şiire dahil midir? Tabii ki her zaman bu mümkün değil. Başka bir deyişle şairden şaire değişecek bir özellik bu. Az ya da çok her şairin yaşamdan süzdüklerinin, gördüklerinin şiirine az ya da çok yansıdığına inanırım. Yazdığı şiirlerden bir şairin nasıl yaşadığını, yaşama nasıl baktığını çıkarabilir, oradan şairiniz için bir portre oluşturabilirsiniz. Bu portre ne kadar doğrudur tabii ki tartışmalıdır. Ama sonuç olarak okurunun şairine yakıştırdığı bir yaşam öyküsü, hayata bakıştır bu. Benim de ilk okuduğumdan beri hayranlık duyduğum Necatigil’e yakıştırdığım bir yaşam biçimi var. 1980’de, ilk yayınlanan yazılarımdan birinde hakkında ne yazdıysam, yine o dönemden “Ben Necatigil” adlı şiirime nasıl imgeler yansıttıysam tabii ki onlar belirleyici olmuş.
Necatigil evlerin şairidir. Dar gelirli bir ailenin
babasıdır. Kirayı nasıl ödeyeceğini, evi nasıl geçindireceğini, sevgili
karısını, göz bebeği kızlarını düşünür sürekli. Onlara iyi bir yaşam sağlamaya
çalışır. Evle iş arasında geçen, rutin bir yaşamı vardır. Edebiyat
öğretmenidir, bu işin şairliğine çok uyduğu düşünülür ama zamanının çoğunu okul
ve sonrasında ödev ve sınav kağıtlarının doldurduğu bilinmez. İşten ve evden
artan küçücük zaman dilimlerinde odasına sığınacak, muhteşem şiirlerini yazacak,
unutulmaz çevirilere imza atacaktır.
Bu rutin ve yoğun yaşam içinde Necatigil’in pek arkadaşı,
dostu olacağını, onlarla buluşup görüşeceğini, mektuplarla sıkı bir iletişim
ağı kuracağını tasavvur edemiyor insan. Oysa geçmişten günümüze yansıyan az sayıdaki
fotoğrafta onu hep dost meclislerinde, bir kenara oturmuş mütebessim bir
ifadeyle kameraya bakarken görüyoruz.
Türk şiirinin büyük ustalarından Behçet Necatigil’in
arşivinden yapılan derlemeler onun yaşam öyküsünü parça parça tamamlamaya devam
ediyor. Şiirlerine yansımayan kişisel özelliklerini, bir gününü nasıl dolu dolu
yaşadığını, geniş dost çevresini, onlarla kurduğu sıkı ilişkileri öğreniyoruz.
Necatigil’in kızı, yazar dostumuz Ayşe Sarısayın’ın
öncülüğünde başlayan arşiv çalışmaları usta şairin biz okurlarının tasavvur
ettiğinden çok daha zengin ve yoğun bir yaşamı olduğunu gösteriyor. Serin
Mavi’de Necatigil’in eşine yazdığı mektuplardan “ev-aile-yakın çevre üçgeninde”
yaşananlara şahit olmuştuk. “Dar Bir
Çember İçinde” Behçet Necatigil’le yakın dostu Kâmuran Şipal’in 1948-1972
yılları arasında birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşuyordu. Behçet
Necatigil’in çocukluk yıllarını ve elle yazılıp yakın çevreye okuttuğu
dergisinin öyküsünü “Küçük Muharrir – Çocukluk ve Gençlik Yazıları”nda okumuştuk.
Necatigil arşivinde bulunan kendi yazdığı kaside ve gazellerden ve onların
yazılış öykülerinden oluşan “Dost Meclislerinde Kasideler” ise şairin
dostlarıyla ilişkilerini gösteren benzersiz bir anı kitabıydı. Ali Tanyeri ve
Hilmi Yavuz’un açıklayıcı notlarla hazırladığı Mektuplar’dan zaten nasıl geniş
bir dost çevresi olduğunu, onlarla mektuplaşarak iletişimi hep canlı tuttuğunu
biliyorduk. Alman Türkologlar Otto Spies, Andreas Tietze, Annemarie Schimmel ve
H. Wilfrid Brands’la mektuplaşmalardan oluşan “Tercümemi Nasıl
Buldunuz?” onun dostluk ağının Türkiye ile sınırlı kalmadığını, sınır
ötesine de ulaştığını örnekliyordu. Behçet Necatigil’in mektup kitapları
dizisinin yeni cildi “Şiirinizin Tadına Geç Vardım” 1940’lı yıllardan itibaren
Necatigil’e yazılmış mektupları kapsıyor.
Serenad Demirhan’ın derlediği ve açıklayıcı notlarla zenginleştirip daha da anlaşılır kıldığı “Şiirinizin Tadına Geç Vardım” alt başlığında belirtildiği gibi edebiyat ve sanat dünyasından Necatigil’e mektupları ve Necatigil’in onlara verdiği bazı cevapları içeriyor. Bir anlamda Mektuplar ve “Tercümemi Nasıl Buldunuz?”la kurulan iletişim evreninin tamamlandığını görüyoruz. Necatigil derslerin yoğunluğundan mektuplara hep geç cevap yazdığından yakınsa da sıkı bir takipçi, vefakâr bir dost.
Oktay Rifat, İlhan Berk, Erdal Öz, Gülten Akın, Edip
Cansever, Dağlarca, Doğan Hızlan, Cemal Süreya,
Salâh Birsel, Attilâ İlhan, Adalet Ağaoğlu… Kendi kuşağından
arkadaşları, daha yaşlılar, çok gençler…
Yayınlanan bu bir dizi kitapla ne kadar sıkı bir arşivci
olduğunu anladığımız Necatigil o zamanlarda da dostlarının en önemli başvuru
kaynağı olmuş. Tanıdık tanımadık hemen herkes doğru bilgiye, gerçek kaynağa
ulaşmak için ona başvuruyor. Necatigil de yüksünmeden onları cevaplıyor,
ihtiyaç duydukları kaynakları sağlıyor.
Daha da önemlisi Necatigil’in mektup arkadaşlarının
yazdıklarını, Necatigil’in verdiği cevapları okurken 1940’lardan üstadın
vefatına, 13 Aralık 1979’a kadar geçen sürede edebiyat dünyamızı, kurdukları
dostlukları, tanışmaları, şair ve yazarlar arasındaki ilişkileri, dergileri,
yayınevlerini, kitap yayınlama çabalarını, yazarların örgütlenme girişimlerini
öğreniyoruz.
“Şiirinizin Tadına Geç Vardım”la okurlar kuşkusuz Necatigil’in büyük dost meclisini, şürekasını tanıyıp aralarındaki ilişkiyi çözümlerken, araştırmacılar, edebiyat tarihçileri de çok önemli veriler, bilgilere sahip olacaktır. Bu büyük arşiv derlemesinin ortaya çıkmasını sağlayan Ayşe Sarısayın iyi bir öykücü olmasının yanı sıra iyi bir biyografi yazarıdır. Bu muhteşem arşivi değerlendirip kapsamlı bir Behçet Necatigil biyografisi yazmasını bekliyoruz. (14.04.2023, Hürriyet Kitap - Sanat).
Yorumlar