Güneş Çarpması adlı öykü derlemesi ile yıllar sonra yeniden buluştuğumuz İvan Bunin, Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan ilk Rus yazar olarak tarihe geçmiş. İvan Alekseyeviç Bunin 22 Ekim 1870’te doğmuş. Kısa romanları ve öyküleriyle tanınsa da ilk kitabı şiirlerinden oluşmuş. Dergilerdeki ilk eseri de bir şiir. Ardından makaleleri, denemeleri ve kısa öyküleri süreli yayınlarında yer almaya başlamış.
İvan Bunin taşralı, varlıklı
bir ailenin çocuğu olarak büyümüş. Mutlu bir çocukluk geçirmiş. Özel
öğretmenlerden ders alarak yetişmiş. Kırsal yaşam deneyimleri eserleri üzerinde
derin bir etki yapmış. Bunin biyografisinde “Hem şiiri hem de düzyazıyı oldukça
erken yazdım ve çalışmalarım da erken bir tarihten itibaren yayınlandı"
diye yazmış.
Hayranı olduğu Maksim Gorki’nin kurduğu bir edebiyat grubunda yer almış, ona bir şiir kitabını adamış. Tolstoy'un eserlerine âşık olduğunu da inkar etmiyor. Hatta 1894 sonbaharında Tolstoycu yayınları yasadışı bir şekilde dağıtmaktan üç ay hapis cezasına çarptırılmış, ancak II. Nikola’nın tahta geçmesi vesilesiyle ilan edilen genel af sayesinde hapisten kurtulmuş. Daha sonra Tolstoy’un dini ve siyasi görüşlerinden uzaklaşmış.
1896'da Anton Çehov ile
tanışmış ve aralarında güçlü bir dostluk başlamış. Edebiyat hayatı hep
etkilenmelerle anlatılıyor. Yirminci yüzyıl başında hem biçim hem de doku
bakımından değişmeye başlayan, sözlük açısından daha zengin, daha derli toplu
ve mükemmel dengeli hale gelen bir düzyazıya büyük bir geçiş yaptığı
belirtilirken de Gustave Flaubert’ten etkilendiği söyleniyor.
1910’larda ilk kısa
romanlarını kaleme almış. İki kez Puşkin Ödülü’nü kazanmış, Rus Akademisi’ne
kabul edilmiş. Aptallık, vahşet ve şiddetle dolu olarak tasvir ettiği Rus taşra
yaşamının kasvetli bir tasviri olan romanı Köy hem tartışmalara neden olmuş hem
de ününü iyice artırmış. Sert gerçekçiliği Gorki’nin Bunin’i "günün en iyi
Rus yazarı" olarak adlandırması ile taçlanmış. Dünya çapında tanınmaya
başlamış. Bu yazıyı yazmama vesile olan ‘Güneş Çarpması’ adlı öykü derlemesinde
yer alan San Fransiskolu Beyefendi adlı öyküsünü D.H. Lawrence İngilizceye
çevirmiş.
Kendini önce Narodnik,
sonra sosyal demokrat olarak niteleyen Bunin’in yazarlık yaşamını siyasi
gelişmeler değiştirecektir. Nisan 1917'de devrim yanlısı Gorki ile tüm
bağlarını koparmış, ardından Bolşevik karşıtı bir gazetede kültür editörü
olarak çalışmaya başlamış ve nihayet 1920’de Odessa’dan bir gemiyle İstanbul’a
kaçarak Sosyalist Rusya’yı terk etmiş. Sofya ve Belgrad’da kısa süreler
kaldıktan sonra ailesiyle Paris’e yerleşmiş.
Bunin, memleketini,
Rusya’yı terk ettiği için ilham perisinin kaybolduğunu ve bir daha asla
bulunamayacağını düşünse de sürgünde yayınladığı kitaplar da beğenilmiş, Rus
edebiyatını yeni zirvelere taşıdığı için övgü ile karşılanmış.1933'te kendisine
"Rus klasik düzyazı geleneklerini ustalıkla takip edip geliştirdiği
için" Nobel Edebiyat Ödülü verilmiş ve bu ödülü kazanan ilk Rus olmuş.
Böylece Nobel Ödülü kuruluşundan bu yana ilk kez bir sürgüne verilmiş.
Fransa’da coşkuyla
karşılanan ve Bunin’in ününü iyice artıran ödüle SSCB'de tepki olumsuz olmuş.
Bunin'in ödülü "emperyalist bir entrika" olarak nitelenmiş. İkinci
Dünya Savaşı patladığında dostları ABD’ye davet etse de kısa süre sonra
Nazilerce işgal edilecek Fransa’da kalmayı tercih etmiş. Hitler ve Mussolini’den
"kuduz maymunlar" olarak söz ediyormuş. İşgal altındayken de yazmaya
devam etmiş. Savaş sonrası Sovyetler’le arasındaki buzlar erimiş, ülkesine geri
dönmesi çağrısı yapılmış. Ama sert eleştirilerle dolu anılarının yayınlanması
ilişkileri yeniden bozmuş. Çok verimli bir yazarlık yaşamının sonunda 8 Kasım
1953'te Paris'teki bir çatı katında ölmüş.
Bunin’in Türkçede çok az
eseri yayınlanmış, 1967’de ilk baskısı çıkan Mitya’nın Aşkı ve 1985’te çıkan
Arsenyev’in Yaşamı aralıklı olsa da yeniden basılmışlar. Bir de Köy’ün Rusça -
Türkçe iki dilli baskısı var. Anlatı sanatının bu büyük ustasının öykülerini
ise kitap olarak ilk kez okuyoruz. Güneş Çarpması, Bunin’in 1911 - 1944
arasında yayınlanmış 10 öyküsünden oluşuyor. Büyük ustanın öykücülüğünün tüm
evrelerinden birer örnek de sayılabilir.
Andre
Gide’in "İnsani duyguları bu kadar iyi ifade eden, basit ama yine de her
zaman çok taze ve yeni başka bir yazar bilmiyorum" diye övdüğü Bunin’in
öyküleri insan ilişkilerine gerçekçi anlayışla odaklanırken çok sade ama
şiirsel ve oldukça sakin bir anlatımla okuru kendine bağlıyor. Her anlattığını
gerçek birer olaymış gibi olduğu gibi benimseyip merakla okuyorsunuz. Güneş
Çarpması’nı geç kalmış iyi bir başlangıç olarak saymalı ve onsan yeni
çevirileri de beklemeliyiz. Bir okurunun dediği gibi “Bunin'in yazdığı her şeyi
okumak istiyorum.” (Hürriyet Kitap Sanat, 12.05.2023).
Yorumlar