Kafka’nın “unutulma hakkı” yok muydu?


Burhan Sönmez yeni romanını anadili Kürtçe ile kaleme almış. “Evîndarên Franz K.” adlı roman, Lis Yayınları’ndan çıktı. Roman şimdiye kadar beş Türkçe roman yazan ve kitapları 48 dile çevrilen Burhan Sönmez’in anadili Kürtçe ile kaleme aldığı ilk kitabı oluyor. Bu niteliği ile de önemli.

Burhan Sönmez kitapla ilgili bir söyleşisinde “Uluslararası yayınevlerine bu kitabın Kürtçe yazıldığına dair mektup yazıyoruz. Diyoruz ki, bu kitap Kürtçe yazılmıştır. Kitabı çevirdiğinizde bu kitabın Kürtçeden çevrildiğini belirtin diyoruz” diye anlatıyor. (Uluslararası PEN Başkanı Burhan Sönmez: Kürtçe... | Rudaw.net).



Kürtçeye, ana diline dönen ve o dilde yazmayı sürdüren tanıdığım ilk yazar Mehmed Uzun’dur. Romanlarını Muhsin Kızılkaya ve Selim Temo Türkçeye çevirmişti. Burhan Sönmez’in Türkçede “Franz K. Âşıkları” (İletişim yay.) adıyla yayınlanan romanını Kürtçeden Türkçeye kimin çevirdiği ise belirtilmemiş. İletişim Yayınları’nın çevirmen adını yazmayı unutacağını sanmıyorum. Aynı söyleşide Burhan Sönmez’in “Son kitabımı önce Türkçe yazmaya başladım ama sonra Kürtçeye döndüm” dediğine bakarak “Franz K. Âşıkları”nı Türkçeye kendisinin çevirdiğini ya da Türkçe’de de “yazdığını” düşünebiliriz. Ben tavır olarak Mehmed Uzun’unkinden yanayım. Uzun çok iyi Türkçe bilmesine ve yazmasına rağmen “Kürt Yazar” olduğuna dikkati çekmek için olsa gerek eserlerinin çevirmenler tarafından Türkçeleştirilmesini tercih etmişti. “Evîndarên Franz K.” ve Burhan Sönmez’in tavrı kuşkusuz bu açılardan tartışılacaktır. Ben Burhan Sönmez’in tavrının ve eserinin de tıpkı Mehmed Uzun gibi Kürt Edebiyatı’na dikkati çekmek açısından önemli olduğunu ve Sönmez’in Kürt romanına değerli bir katkıda bulunduğunu düşünüyorum. 



“Franz K. Âşıkları”na gelirsek, kitabın adı romanın konusu ya da teması hakkında bir mesaj veriyor. Franz K.’nın Franz Kafka olduğunu düşünüyoruz. Bir de âşıklar var. Yanılmadığımızı da kitabı okudukça anlıyoruz. Burhan Sönmez türlerarası diyebileceğimiz 107 sayfalık bir metin kaleme almış. “Franz K. Âşıkları” diyaloglarla, diyalogların arasına giren kısa metinlerle oluşturulmuş. Biçimsel olarak bakarsanız bir tiyatro metni diyebilirsiniz ama okudukça bir anlatı ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Ama sahnelenmeye de uygun bir hali var.

Kitabın Türkçesinin arka kapağında “bir edebi gerilim ve aşk romanı” olduğu belirtiliyor. Gerilimi tür olarak biliyorum, severim de ama “edebi gerilim” nedir bilmiyorum. Sanırım olaylar bir edebi kişilik ya da olay çevresinde geliştiği için böyle denmiş. Çünkü anlatı bir boyutuyla Franz Kafka ve eserlerinin onun ölümünden sonra yayınlanması çevresinde de gelişiyor.

Yine arka kapaktan ilerleyelim. Ferdy Kaplan, Nazi taraftarı olan Alman annesi ile Türk babasının İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin’de ölmelerinin ardından, çocuk yaşında İstanbul’a, dedesiyle ninesinin yanına gönderilir. 1968’de her yer gençlik ayaklanmalarıyla sarsılmaya başladığında, sıcak zamanlarda yeniden Berlin’de ortaya çıkar. Ferdy Kaplan bir üniversite öğrencisini öldürmekten ve bir yaşlı adamı yaralamaktan sorgulanmaktadır. Polis cinayet ve yaralamanın örgütlü bir eylem olduğunu düşünmektedir. Çünkü olay sırasında Kaplan’ın yanında kısa saçlı bir kadın da vardır ve tanıklar onun da ateş ettiğini görmüştür.

Burhan Sönmez anlatıyı 1968’de tarihleyerek ve Berlin’i mekân seçerek hem Dünya çapında önemli bir gençlik kalkışmasını hem de o dönemin iki kutuplu dünyasını anımsatıyor. Berlin “doğu” ve “batı” olarak ikiye bölünmüş bir şehirdir o zamanlar. Batı Berlin yönetimi şehirde yaşanan her olayın ardında siyasi bir nitelik aramakta ve Doğu Almanya’nın parmağı olduğundan yani “uluslararası” bir eylem olduğundan şüphelenmektedir. Kafaları karıştıran Ferdy’nin Nazi anne – babanın çocuğu olmasıdır. Ferdy de bir Nazi olabilir ve cinayeti de Yahudi düşmanlığı propagandası için işlemiş olabilir. Bu da ikinci ihtimal. Polis, savcı ve yargıç bu eylemin ardındaki ilişkiler ağını çözmek için Ferdy Kaplan’ı sorgular.

Ferdy Kaplan, zekice bir hamleyle polis, savcı ve yargıç’ın “uluslararası bağlantılı terör eylemi” tezini rayından çıkartır. Olayın bambaşka bir boyutu olabileceğine dikkati çeker. Yaralanan ihtiyarın kim olduğunu neden araştırmadıklarını sorar. Buradan varacağımız yer Franz Kafka ve Max Brod’dur.

Ona gelmeden önce bir başka boyuta Ferdy Kaplan ve onunla eylemi gerçekleştiren kısa saçlı kadının ilişkilerine bakmak istiyorum. Bu İstanbul’da başlayan. Paris’te süren ve Berlin’de noktalanan bir aşk hikayesidir. Bu aşk hikayesi ve hikâyenin kahramanlarının kimlikleri de bizi Türkiye’nin vatandaşlarına uyguladığı kimlik politikalarına, Varlık Vergisi’ne, 6-7 Eylül’e kadar döndürecektir.

Kitabın adının ve Ferdy Kaplan’ın işaret ettiği yere doğru yönelir anlatı. Kafka öldüğünde, Max Brod’a hitap eden iki mektup bırakmıştır. Mektuplarda açıkça “yazı ve notlarım okunmaksızın son sayfasına kadar yakılmalı” demektedir. Öyle ki sevgililerine, dostlarına yolladığı mektupların bile bulunup yok edilmesini ister.

Max Brod iki ayrı mektupla açıkça belirtilen vasiyete uymaz ve Kafka’dan geriye kalan notları, el yazmaları değerlendirir ve onları yayınlar. Ardından Kafka’nın sevgililerine, dostlarına, akrabalarına yolladığı mektuplar da kitaplaştırılır.

Kafka Gözlem (Betrachtung), ‘Dava’, ‘Dönüşüm’ (Die Verwandlung), ‘ ‘Köy Hekimi’ (Ein Landarzt ) ‘Açlık Sanatçısı” (Ein Hungerkünstler) gibi kitapları ve dergilerde yayınlanmış eserleri olan genç yaşta ölmüş bir yazar olarak kalacağına Max Brod’un çabalarıyla Dünya çapında “kült”ya da “ikon” haline getirilir ve yaşamının her anı didik didik edilir. 



Şairlerin yazarların vasiyetlerine uyulmaması kötü bir uygulamanın öncüsü olur Max Brod. Edebiyat açısından bakarsak birçok okur için Kafka’nın vasiyetine uymayarak Max Brod “doğru” olanı yapmıştır yoksa Kafka’yı tanıyamazdık. Ahlaki ya da hukuki yönlerden bakarsak Max Brod vasiyete uymayarak, Kafka’nın unutulma hakkına saygı duymayarak ona ihanet etmiştir ve bunun da bir cezası olmalıdır. Ferdy Kaplan savunmasını bunun üzerinden geliştirir. Ferdy Kaplan’ın özellikle olayı soruşturan komiserle diyalogları Burhan Sönmez’in dediği gibi “Bu kitabın konusu insan psikolojisi üzerine” diye düşündürür insana. Okuduğumuz bir psikolojik gerilim de sayılabilir.  



Burhan Sönmez kitabın adına Kafka’yı koyarak okuru Max Brod’a, edebi gerilime yöneltse de çok boyutlu bir anlatı “Franz K. Âşıkları”. Burhan Sönmez’in anlatısına seçtiği yazım biçimi tartışılacaktır. Zira diyaloglar okumayı kolaylaştırsa da anlatının tek boyutta, Ferdy Kaplan’da ve anlattıklarında kalmasını gerektirdiği için yetersiz gibi de görünüyor. Burhan Sönmez farklı bir anlatım yolu seçse, örneğin klasik tanıma uygun bir roman yazsaydı ve diyalog ve kısa metinler öyle gerektirdiği için çoğunun üzerinden hızlıca geçtiği olgu, sorun ve olaylarda derinleşseydi daha doyurucu bir metin de ortaya çıkabilirdi. Ama o farklı bir metin olurdu. Deneyimli bir yazar olarak Burhan Sönmez’in bunun farkında olmadığını sanmıyorum. Metnin böyle yayınlanması yazarın tercihidir. Minimalist bir eğilimi olduğunu, az ve öz sözle çok şey anlatmayı tercih ettiğini biliyoruz. Ayrıca anlatıyı bu haliyle okumaktan edebi tad aldığımı ve ele aldığı konularla bana çok şey düşündürdüğünü de belirtmeliyim. (24.03.2024)

Yorumlar