Polisiye roman kahramanları Jules Verne’in esrarengiz adasına düşerse

 


Jean Echenoz, Türkçede ilk kitabını okuduğumdan beri merakla izlediğim bir yazar. Merakla izliyorum, çünkü her kitabı yeni bir sürpriz demek. “Yeni Roman”, yapı bozumu, metaedebiyat ya da postmodern gibi etiketleri var ama kendine has eserler kaleme alıyor. Kısa ve öz yazıyor, oynamayı ve eğlenmeyi seviyor. Sık sık şaşırtıyor, başka eserlerle görünür ya da görünmez bağlar kuruyor. Okurken dikkat kesilmenizi istiyor ve tüm bunları yaparken derinlikli, göndermeleri bol eserler ortaya çıkıyor.

Türkçede ilk kez 2001’de yayınlanan “Ben Gidiyorum” (çev. Aysel Bora, Doğan Kitap) ile tanımışız. Bu değerli yazarı ben biraz daha geç keşfettim. On yıl önce, 2014’te Levent Yılmaz’ın yönettiği Helikopter Yayınları’nda “Şimşekler” ile başlayıp peş peşe kitapları yayınlayınca dikkatimi çekti. Önce garipsedim ama inat edip okumaya devam edince çok farklı bir yazarın dünyasına girdiğimi anladım. Merakla izlediğim yazarlardan oldu. Türkçede yayınlanan her kitabını okumaya başladım.

Jean Echenoz’un eserlerinin Türkiye’de yeni yayıncısı Ketebe olmuş. Neyse ki çevirmeni değişmemiş, yine Mehmet Emin Özcan’ın özenli çevirileriyle okuyoruz Echenoz’un eserlerini. Hem Türkçede yayınlanmış eserlerin yeniden baskısını yapıyorlar, hem de külliyata yeni katkılarda bulunuyorlar.

Jean Echenoz oyunları seven bir yazar, biyografisiyle bile okuru aldatmış. Kendisine sorulduğunda biyografisini şöyle özetlemiş; "Jean Echenoz, 4 Ağustos 1946'da Valenciennes'de doğdu. Lille'de organik kimya, Metz'de kontrbas eğitimi aldı. Oldukça iyi bir yüzücü." Aslında, Jean Echenoz 26 Aralık 1947'de Orange'da doğdu. Babası psikiyatristti. Çocukluğu Aveyron'da ve daha sonra Basses-Alpes'te geçti. Aix-en-Provence'ta sosyoloji okudu. 1970 yılında Paris'e taşındı. 1979'da Robert Pansard Besson ile birlikte “Le rose le blanc”ı yazdı. Aynı yıl ilk romanı Éditions de Minuit tarafından yayınlandı. Sadece 500 adet satılan ve “yazarlık kariyeri başlamadan bitti” diye eleştirilen “Le Méridien de Greenwich” ile Fénéon ödülü'nü aldı. Bugüne kadar on iki romanı yayımlandı ve aralarında “Cherokee” ile Prix Médicis 1983, “Je m'en vais” ile Prix Goncourt 1999 ve “Lac” ile Aristeion Ödülü'nün de bulunduğu yaklaşık on edebiyat ödülü kazandı. Birçok dile çevrildi.

Jean Echenoz’un Türkçedeki yeni kitabı orijinali 1979’da yayınlanmış ilk romanı “Greenwich Meridyeni”. Jean Echenoz’un romanı “ortasından ünlü Greenwich meridyeninin geçtiği; günün aniden ertesi güne dönüştüğü ıssız bir adada geçiyor.” 

Issız Ada maceraları edebiyatın popüler konularından. Tabii ki ilk akla gelen Robinson’un öyküsü. Eleşitirmenler, Echenoz’un kahramanlarını Robinson’dan türettiğini belirtiyor. Michel Tournier ve Le Clézio'nun Robinson’u konu edinen eserlerine de göndermeler yapmış. Ama Robinson’la yetinmemiş, birçok macera romanına ve özellikle Jules Verne’in “Esrarengiz Ada” adlı eserine de göndermeler yapmış. Ama tüm bunları casus romanlarının ve filmlerinin klişelerini kullanarak anlatmış. Zaten kahramanlarının çoğu da adlarını bu tür Amerikan filmlerinin kahramanlarından almış.

Romanın çok sayıdaki kahramanı olması nedeniyle ilk başta ne olup bittiğini kavramanız kolay olmasa da inat edip havasına girdiğinizde parçalar birbirine bağlanıyor ve oldukça akıcı ve heyecanlı bir anlatı olduğunu anlıyorsunuz. Tabii çizgi romanlardan esinlenen tempolu anlatımı da etkili oluyor. Zaten macera geliştikçe romanın kahramanları birer çizgi roman kahramanı haline geliyor. Anlatıcının sık sık araya girip bazen doğru ama çokça yanıltıcı açıklamalar ve müdahaleler yapması ile roman iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. Tüm karmaşaya rağmen macera romanlarına uygun bir sona da ulaşıyoruz.

Bir eleştirmen “Kimin kime ne yaptığından emin olmadığınız polisiye hikayelerden hoşlanıyorsanız bu kitaba bayılacaksınız. Çok komik, çok kafa karıştırıcı ama son derece keyifli” diye değerlendirmiş.

Çok egzotik bir ada, canı sıkılmış bir kız, bir mucit, katiller, paralı askerler ve tabii ki bir tekne”nin yer aldığı bu tempolu, soluk soluğa ve bol parodili anlatımın ardında Jean Echenoz felsefi soruları ele alıyor bence. Zamanı hayali çizgi ile belirleyip bir tarafında bugün ve diğer yanında ertesi gün bir arada var olursa zaman ve mekânı asla uzlaştıramayız. Her şey bakıldığı açıya ve bulunulan zamana göre farklı ve değişkendir. Ama “Greenwich Meridyeni”nin 1980’lerdeki edebi dönüşüme uygun olarak kaleme alınmış avangart bir proje olarak gerçekçi estetiğe karşı eğlenceli bir “metaedebi” bir eser, “klasik karakter anlayışını ve gerçekçi betimlemeyi parodik bir şekilde yapıbozuma uğratma girişimi” olduğunu belirtenler de var. Düşündürdüğü olgular yanında“Eğlenceli bir bulmaca” olduğu kesin. 17.03.2024

Yorumlar