Booker Ödülleri yayıncılarımız için önemli bir kaynak haline geldi. Ödül kazananlar yanında kısa listelerde yer alanlar da Türkçeye çevirilip yayınlanıyor. Samantha Harvey adını da Booker Ödülü kazanması ile duyduk. Ödülden önce eserleri Türkçeye çevrilmemiş. Aslında yeni bir yazar değil. 1975 doğumlu. Felsefe eğitimi almış, Yaratıcı Yazarlık alanında yüksek lisans ve doktora yapmış. İlk romanı The Wilderness (2009), Alzheimer hastalığına yakalanan bir adamın bakış açısından yazılmış ve giderek parçalanan bir düzyazıyla hastalığın çözülme etkisini anlatmış. İkinci romanı All Is Song’u (2012), Sokrates'in hayatının gevşek, modern bir yeniden canlandırması olarak tanımlamış. Üçüncü romanı Dear Thief (2014), bir kadının uzaktaki arkadaşına yazdığı uzun bir mektup olup, bir aşk üçgeninin duygusal çöküşünü ayrıntılarıyla anlatıyormuş. Romanın Leonard Cohen'in " Famous Blue Raincoat " şarkısından uyarlandığı söyleniyormuş. Harvey'in dördüncü romanı The Western Wind (2018), on beşinci yüzyıl Somerset'inde bir rahip hakkındaymış. Bir de The Shapeless Unease: A Year of Not Sleeping (2020) adında şiddetli uykusuzluk deneyimini anlattığı bir kitabı varmış.
Türkçeye
deneyimli çevirmen Püren Özgören’in çevirdiği Booker ödüllü
“Yörüngede” (T. İş Bankası Kültür yay.) ile gözlerimizi
uzayın mutlak sessizliğinde dünyaya çeviriyoruz. Uzay, romanın
ana unsuru, hatta başkahramanı olarak varlığını hissettiriyor.
Yerçekimi olmayan bir ortamda süzülen astronotlar gibi, metin de
geleneksel anlatı kalıplarından sıyrılarak felsefi ve şiirsel
bir anlatıya dönüşüyor.
Roman,
Uluslararası Uzay İstasyonu'nda görev yapan Japonya, Amerika
Birleşik Devletleri, İngiltere, İtalya ve Rusya'dan dördü erkek
ve ikisi kadın altı astronot ve kozmonotun Dünya yörüngesinde
dönerken yaşadıklarını anlatıyor. Astronotların her gün
yapmaları gereken görevleri var. Meteorolojik veri toplamaları,
bilimsel deneyler yapmaları ve insan vücudunun sınırlarını test
etmeleri gerekiyor. Onların yirmi dört saati boyunda Dünya kendi
etrafında 16 kez dönüyor. Yani 16 gün geçiyor. Bu da farklı bir
bakış getiriyor. Kitabın tanıtımında belirtildiği gibi tek bir
günde kıtaların etrafında dönüyorlar ve mevsimler arasında
geçiş yapıyorlar, buzulları ve çölleri, dağların zirvelerini
ve okyanusların dalgalarını izliyorlar.
Dünya'nın güzelliğini derin bir özlemle izleyen, onun kırılganlığını fark eden astronotlar, kozmik bir perspektiften insan yaşamını sorguluyorlar. Bir tayfunun yaklaşmasını izlerken onun yıkıcı gücü karşısında hem hayranlık hem de korku duyuyor, tayfundan etkilenecekler için endişeleniyorlar. Astronotlardan birinin annesinin ölüm haberi, uzaydaki yalnızlıkta daha farklı etkiler yapıyor.
Dünya'nın güzelliğini derin bir özlemle izleyen, onun kırılganlığını fark eden astronotlar, kozmik bir perspektiften insan yaşamını sorguluyorlar. Bir tayfunun yaklaşmasını izlerken onun yıkıcı gücü karşısında hem hayranlık hem de korku duyuyor, tayfundan etkilenecekler için endişeleniyorlar. Astronotlardan birinin annesinin ölüm haberi, uzaydaki yalnızlıkta daha farklı etkiler yapıyor.
Samantha
Harvey kitabı yazarken Carl Sagan'ın çalışma ve
araştırmalarından yararlanmış ve Sagan'ın 1977 tarihli Eden'in
Ejderhaları adlı kitabında ve 1980 tarihli televizyon dizisi
Cosmos: A Personal Voyage'da geliştirdiği bir kavram olan Kozmik
Takvim'i kullanmış. Paylaştıkları bilgiler için NASA ve ESA’ya
da teşekkür ediyor kitabın sonunda. Ama ortaya bilimsel içeriğin
ağırlıklı olduğu bir anlatı değil şiirsel bir metin çıkmış.
Booker ödül gerekçesinde söylendiği gibi Yörüngede
“Gezegenimize bir aşk mektubu”.
Eleştirmenler romanın asıl gücünün anlatısının yapısında saklı olduğunu söylüyor. Belirgin bir olay örgüsü yerine, insan zihninin zaman içinde dalgalanan düşüncelerine odaklanıyor Samantha Harvey. The Guardian'dan Alexandra Harris’in vurguladığı gibi, romanın başarısı yalnızca uzayın ve dünyanın muhteşem manzaralarına övgüler dizmekle sınırlı değil, aynı zamanda zamanın ve mekânın döngüsel yapısını ritmik bir şekilde işleyerek insanın evren içindeki yerini düşündürüyor.
Eleştirmenler romanın asıl gücünün anlatısının yapısında saklı olduğunu söylüyor. Belirgin bir olay örgüsü yerine, insan zihninin zaman içinde dalgalanan düşüncelerine odaklanıyor Samantha Harvey. The Guardian'dan Alexandra Harris’in vurguladığı gibi, romanın başarısı yalnızca uzayın ve dünyanın muhteşem manzaralarına övgüler dizmekle sınırlı değil, aynı zamanda zamanın ve mekânın döngüsel yapısını ritmik bir şekilde işleyerek insanın evren içindeki yerini düşündürüyor.
Roman
diye tanımlanabilir mi bilmiyorum. Çünkü Yörüngede geleneksel
bir hikâye anlatımına sahip değil. Heyecan yaratacak gelişmeler
bir yana olay diyebileceğimiz hiçbir şey olmuyor. Anlatılan bir
uzay istasyonunda yaşanan sıradan bir gün. Anlatının
kahramanları arasında da kayda değer olaylar ya da gerilimler
yaşanmıyor. Farklı uluslardan kahramanların oldukça küçük
mekanda, aylarca süren bu zorunlu birliktelikte oldukça uyumlu
yaşadıkları söylenebilir. Kahramanlar arasında çatışmalar
yerine daha çok bireysel iç gözlemler, içsel hesaplaşmalar ön
planda. Samantha Harvey, dünya meselelerine dair belirli tarihsel ve
politik bağlamları göz ardı ettiği gereçkesiyle eleştiriyor.
Ama bence bu bir zorunluluk değil çünkü yazarın derdi dünya
meselelerine odaklanmak değil bireyin evrendeki konumu ve bu konumun
yarattığı duygu ve düşüncelerin benliğine etkisi.
Samantha
Harvey, anlatısıyla uzayda bir yörünge çiziyor. Belki de asıl
hedefimiz, dönüp dolaşıp geri geldiğimiz yerin, yani Dünya'nın
anlamını yeniden keşfetmek mesajını veriyor. Bir eleştiride de
söylendiği gibi Yörüngede, insanın kendi dünyasını uzaktan
izlediğinde hissettiklerine dair bir iç yolculuk sunuyor. Belki de
asıl soru şu: Dünya olmadan insanlık nedir, insanlık olmadan
Dünya neye dönüşür? (28.03.2025, Radikal Kitap - Sanat)
Yorumlar