USTALARIN SEÇTİKLERİ


"
Ustaların Seçtikleri" için yollanan şiirleri okurken aklıma geride bıraktığım yirmi yıl geldi. 80'li yılların başında yayınladığımız Poetika'yı, sonra Yeryüzü Konukları'nı, Fanatik'i ve Sombahar'ı çıkartırken edindiğimiz izlenimleri hatırladım. O yıllarda dergilere yayınlanması arzusuyla şiir yollayan arkadaşlarla bugün şiir yollayanlar arasında neredeyse hiç fark olmadığını düşündüm. Aradan yirmi yıl geçmiş, Türkiye'de hemen her şey değişmiş. İnsan ister istemez şiire bakışın, yaklaşımın da değişmesini bekliyor. Ama bizim insanlarımız diyalektik diye bir şey olmadığını kanıtlarcasına sürekli aynı şeyleri yaşamayı ve tabii yapmayı tercih ediyorlar. Anlayamıyorum. Oysa, kendimizi bildik bileli aynı siyasetçiler tarafından yönetildiğimizi düşünürsek bu durum garipsenmemeli. 
Evet, bakış açısı değişmiyor. Öncelikle büyük bir çoğunluk şiirin çok kolay yazılabilen bir şey olduğunu düşünüyor. Biraz hislenir, biraz dertlenirseniz nasılsa ilham gelecek ve siz hemen birbirinden parıltılı dizeler döktürüvereceksiniz. Böyle düşünüyorlar. Ve kendilerine de çok güveniyorlar. Kalemi kağıdı alıp ilk yazdıkları şiiri postalıyorlar ve bunun hemen kabul görüp dergide yayınlanacağına inanıyorlar. 
Bir başka temel inanış da, şiir yazma yeteneğinin doğuştan gelen bir yetenek olduğu. Dünya'da ve Türkiye'de nasıl bir şiir yazıldığını merak etmiyorlar. Şiir yazıyorlar, ama şiir okumuyorlar. Niçin şiir okumadıklarını sorduğunuzda yüzlerinde küçümseyici bir gülümseme beliriyor. Kendilerinden başka hiç kimsenin has şiiri yazamayacağına inanıyorlar, bu düşünceyi sözcüklere döküyorlar.
Öğütlere kulak verip şiir okuyanlar ise sadece belli başlı bir kaç şairle yetiniyor. Orhan Veli, Attilâ İlhan ya da Nâzım Hikmet'in şiirlerini okuyorlar ve onlar gibi yazarlarsa şair olacaklarına inanıyorlar. Hiçbir şeyin kopyasının aslı kadar değerli olamayacağını nedense düşünmüyorlar. 
En çok ilgimi çeken eğilim ise yayınlansın diye şiir yolladıkları dergileri okumamaları… Bu yaklaşımın anlamını bugüne dek çözebilmiş değilim. İnsan nasıl bir dergiye şiir yolladığını niçin merak etmez? O dergide nasıl şiirlerin yayınlandığını, kendi şiirinin o şiirleri seçen editörün yaklaşımlarına uygun olup olmadığını neden araştırmaz? Bu kadar kendine güven sanırım sadece şairlerde olur. Çünkü, sadece kendi şiirlerinin yayınlandığı dergileri satın alan, onları bile okudukları şüpheli olan çok şair tanıyorum. Türkiye'nin yaşayan en büyük şairlerinden birinin şiir okumamakla övündüğünü, bunu sık sık söylediğini hatırlarsak bu yaklaşım garipsenmemeli. Yine de garipsiyorum.
Türkiye'nin çeşitli illerinden ve yurtdışından 72 kişiden 354 şiir gelmiş. Okunup değerlendirilsin ve yayınlansın arzusuyla. Hayat öyküsünü, doğum tarihini yazanlar arasında en genci 16, en yaşlısı 72 yaşında. Dergide yer alan duyurudaki "Henüz ürünü yayınlanmamış" olmak koşuluna uymayanları ve hatırlayabildiğim kadarıyla daha önce "Ustaların Seçtikleri" bölümünde şiirleri yayınlanmış olanları ilk aşamada eledim. Geriye yine de çok sayıda şiirin kaldığını söylemeliyim. Bu şiirlerden tek tek söz edebilir, bazı yanlışlara, küçük hatalara dikkat çekebilirdim, ama benden önce Türk şiirinin hemen hemen tüm önemli adlarının "Ustaların Seçtikleri" bölümüne yazdıkları değerlendirme yazılarında bir çok önemli noktaya ve bir şiirde olmazsa olmaz koşullara dikkati çektiğini, sabırla bir şiirde olması gereken temel unsurlardan dil konusundaki savrukluklara kadar ince ayrıntılara girdiklerini bildiğim için sözü uzatmaya gerek görmüyorum. Varlık'ın Nisan 2001 tarihli sayısında Hüseyin Yurttaş'ın yazdıklarını gönül rahatlığıyla tekrar edebilirim. Çünkü değişen bir şey yok. Ama anladığım kadarıyla, bu tür yazılara şiir yazmaya soyunan arkadaşlar pek kulak asmıyor. Merak edenler bir zahmet Varlık'ın geçmiş sayılarında yayınlanan yazıları okusunlar. Çünkü şiir gerçekten emek istiyor. Üstelik bu değerli şairlerimizin uyarıları işin temelini oluşturuyor ve bence o uyarıları yerine getirmek de yetmez. Şairliğe soyunanların iyi bir edebiyat bilgisine, kültürel donanıma ve sıkı bir dünya görüşüne de sahip olması gereklidir. Bunlar olmadan tek başına yetenekle ancak bir kaç adım atılabilir, sonrası gelmez. Türk şiir tarihi bunun örneğini oluşturabilecek yüzlerce şairle doludur. 
Polat Onat, Alper Aslan, Hale Turan, Papyon Tayfun Türkkan, Adil Okay, Zeynep Turhallı, Veysel Erol, Hakkı Çınar ve A. Yavuz Özpınar'ın şiirleri dikkati çeken, aradan sıyrılan çalışmalar oldu. Bu arkadaşlar şiire olan ilgilerini sürdürür ve önerileri dikkate alırlarsa çok daha iyi çalışmalara imza atacaklar. 
Atanur Memiş'in "Bilinmedik Denizler", Burak Acar'ın "Yirmi Dört Sıfır Sıfır Sıfır Sıfır", Beşir Sevim'in "Yağmurla gel-meyen'e" adlı şiirlerini yayınlanması için seçtim. Yayınlanması önerisiyle seçtiğim şiirleri yazan arkadaşlar da yolun başında olduklarını unutmamalı. Her sanat dalı gibi şiir de sabır, çalışma, inat ve disiplin gerektiriyor. Yolları açık olsun!… (Varlık, 2001)
 

Yorumlar